Büyük Hun, "Asya Hun" İmparatorluğunun kurucusu ve ilk hükümdarıdır. MÖ 3. 11. yüzyılda yaşayan Teoman'dan, Türk geleneklerinde hükümdarlara "Yabgu" denildiği için bazı kaynaklarda "Teoman Yabgu" veya "Tuman Yabgu" isimleriyle de bahsedilmektedir. Mete Han, daha önce Türk birliğini sağlayan ilk hükümdar olarak anılsa da yapılan araştırmalar, Türkleri tek çatı altında toplayan ilk hükümdarın Teoman Han olduğunu ve onun da MEB kitaplarında (M.Ö. 220) yerini aldığını ortaya çıkardı.
Saltanatı 11 yıl (MÖ 220 - 209) süren Theoman, Çin imparatorluğundan birçok toprak ele geçirdi ve Çinlilerin Büyük Duvar'ın ilk temellerini koymasına neden oldu.
Türk Tarih Kurumunun “Başlangıcından bu yana Türk tarihi” projesinin ilk kitabı olarak basılan Han hanedanlığı tarihinde Hun Monografisi isimli eserde Teoman ile Mete Han
(Mo-tun) arasındaki ilişki şöyle anlatılmaktadır,“Teoman diğer oğlunu tahta geçirmek amacıyla Mete’yi ‘Yüeçilere’ rehin olarak gönderir.
Daha sonra Yuezhi'ye doğru ilerler. Bu durumda Yüeçi halkı Mete'yi öldürmek ister ancak Mete bir at alarak onların elinden kaçmayı başarır ve ülkesine döner.
Kısa süre sonra babası Teomán onun cesaretini takdir etti ve onu bir ordu grubunun lideri olarak atadı. Mete askerlerini eğitmeye başlar ve onlara şöyle der: "Avda ve savaşta ben nereye ok atarsam, sen de ok atacaksın." Ayrıca, "Benim ok attığım yerde, ok atmayan herkesin kafasını keseceğim" diye de uyarıyor.
Avlanırken kendi atına ok atar ve atmayanların kafasını keser. Daha sonra başka bir olayda karısına ok atar ve aynısını yapmaktan korkan askerlerin kafalarını keser. Daha sonra bir av gezisi sırasında babasının atına ok atar ve askerleri de aynısını yapar. Sonunda babası Teoman'la birlikte çıktığı bir av sırasında nişan alıp ona ok atar, diğerleri de aynısını yapar. Böylece Teoman ölür.
Daha sonra Theoman'ın diğer eşleri ve diğer ileri gelenler de öldürülür.
Teoman'ın halkına yaptığı konuşma: "“Ben Hun Tanhusu, Teoman Han…Zoru zorladım, zoru kolay kıldım.Gök Tanrı’nın izniyle başarmam gerekenleri bir bir başardım.Yazgı böyleydi. Budunumun yücelmesi, tuğların yükselmesi, bayrağımızın dalgalanması gerekiyordu. Gök böyle buyurmuştu. İnanmakla başladı her şey. Önce ben, oğuşum, boyum, ardından bütün budunum…
Biz Hun budun, sıradan işler için yaratılmadık! Acun, yönetilmek üzere bizi bekliyor. Devletimizi kuracak, töremizi yerleştirecek ve gücümüzü etkin kılacağız! Devlet olmak, kalıcı olmak bizim kutumuz. Bütün diğer budunlar, uluslar bize uymak zorundalar.
Buna inandım. İnandırdım! Kolay değildi. İlk başladığım günün, başardığım gün olduğunu biliyordum. İlk sözler, ilk uyanlar, ilk inananlar…
Sonrası…
Birleştik.
Birleştikçe güçlendik… Güçlendikçe yayıldık. Devlet olduk.
Adımızı silinmez kıldık. Töremizi yıkılmaz kıldık. Ötüken Yış’ı değişmez yurt kıldık.
Sonrası…
Benim soyumdan gelenler elbette kurduğum devleti daha ötelere taşıyacaklar. Benimle başladı, benim soyumdan gelenlerle sürecek. Gök sonsuzluğunda sonsuz olacak varlığımız.Yüce bir destanın yalnızca bir parçasıyım ben!
Ne mutlu…”