“KADERMİŞ” Öyle mi? Haşa, Bu Söz Değil Doğru; Belanı İstedin, Allah da Verdi… Doğrusu Bu."

Mehmet Akif Ersoy

Eski Mısır, Yunan ve Roma'da kader inancı dinlerinin ayrılmaz bir parçasıydı. Daha doğrusu kader inancıyla bağlantılı olmayan neredeyse hiçbir din yoktur. Batı'da kader yerine determinizm terimi düşünürler arasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Determinizm, tüm olayların veya eylemlerin nedensel belirlenimine ilişkin görüş İrade özgürlüğüyle çelişen, iradenin iç veya dış nedenler tarafından belirlenmesi diye tarif edebiliriz. Batı'da determinizm ünlü temsilcileri Albert Einstein, Thomas Hobbes, David Hume, ve John Locke'dur.

Determinizm ve kadercilik benzer yönleri olsa da farklılıkları olan kavramlardır. Örneğin determinizme göre her şeyin bir nedeni olduğu için nedene müdahale edince sonuçların da değişeceği öngörülmektedir, oysa kadercilikte olacak şeylerin kaçınılmaz olduğu ve önüne geçilemeyeceği inancı hâkimdir. Bazı filozoflar özgür irade ve determinizm kavramlarını birbiriyle bağdaşmaz olarak görmektedir. Eğer irade, dünyadaki diğer her şey gibi, koşullu ise, o zaman irade ve ondan kaynaklanan tüm kararlar ve eylemler özgür olamaz.

Kader ya da yazgı, önceden ve değişmeyecek bir biçimde belirlenmiş olay akışıdır. İster genel ister bireysel olsun, önceden belirlenmiş bir gelecek olarak algılanabilir. Felsefedeki determinizm

hareketi, kader üzerine kuruludur. Kader kavramı aynı zamanda birçok farklı dinde de önemli yere sahiptir.

Toplumun genel kabulü vardır, bu kabulü etkileyen en başlıca faktörler din, bilim ve felsefe'dir. Bu üç alanın en önemli temsilcileri kader konusun'da ne  düşünyorlardı?

Einstein Ve Kadercilik

Albert Einstein (1879-1955), bilim tarihinin önemli fizikçilerinden ve modern zamanların dünya çapında en ünlü bilim insanlarından biri olarak kabul edilir. Einstein'ın kendisinin kaderci olduğunu ve irade özgürlüğünün olmadığına şu şekilde ifade etmişti: "İradenin özgürlüğüne inanmıyorum. Schopenhauer'in insanın istediğini yapabileceği ama istediğini isteyemeyeceği yönündeki sözleri, yaşamdaki her durumda bana eşlik ediyor ve benim için oldukça acı verici olsalar bile insanların eylemleriyle uzlaşmamı sağlıyor. İrade özgürlüğünün eksikliğine dair bu farkındalık beni kendimi ve hemcinslerimi eylemde bulunan ve yargılayan bireyler olarak fazla ciddiye almaktan ve mizah duygumu kaybetmekten koruyor."

Schopenhauer'in Kaotik Anlayışı

Arthur Schopenhauer (1788-1860), Alman filozof ve üniversite öğretim üyesiydi.

Özgür iradeye karşı argümanı, bunun nedensellik ilkesinin ihlali olduğudur."Özgür irade bir yanılsamadır; gerçekte irade öznenin dışındaki ve içindeki kaotik yani son derece karmaşık etkiler tarafından kontrol edilir."

Schopenhauer 24 yaşına kadar kiliseye devam ettikten sonra bundan vazgeçti. Kendi ifadesine göre "1812'de dogma (doğruluğu deneyden geçirilmeden, sınanmadan kabul edilen) sistemi biçimindeki dini reddetti ve bu tür hakikatleri anlama olasılığı başlı başına bir sorunsa, kişinin ebedi hakikatleri varsayamayacağı" sonucuna vardı."

1801 ve 1802 de Hinduizm'in kutsal sayılan kitabı, Upanişadlar, Latinceye çevrildi. Hinduizm'in Upanişadlar sayesinde avrupa'daki imajı ve etkisi açısından 19. yüzyılı başlangıç olarak sayabiliriz. Schopenhauer'in düşünce dünyasını en çok etkileyen eserdir. Parerga ve  Paralipomena adlı eserinde sık sık alıntı yapan Arthur Schopenhauer'in bu esere duyduğu hayranlık bilinmektedir. En ödüllendirici ve canlandırıcı kitap ve yaşamının ve ölümünün tesellisi olarak gördüğünü ifade etmişti.

Hinduizm de Kaderciliğin Sonucu, İnsanları Sınıflara Ayırmak

Schopenhauer'in etkilendiği hinduizm'de, insan kendi kaderinden sorumludur ve eylemleriyle bunu etkiler. Hinduizm'deki karma kavramının ardında yatan fikir budur. Her eylemin bir nedeni ve sonuçları vardır. Karma bir hesap gibidir, eylemlerinizle iyi ve kötü karma kazanabilirsiniz. Böyle bakınca hinduizm kaderci olmadığı anlaşılır. Fakat kast sistemi bunun tam tersidir. Farklı kastlarda yer alan hindular arasındaki bu eşitsizlik dine dayanmaktadır. Bir hindu doğuştan belli bir kasta aittir ve değişim ancak yeniden doğuştan sonra mümkündür. Bu dünyada ki mevkine (veya kaderine diyelim), razı olman lazım. Varnalar olarak adlandırılan dört ana kast vardır. En üstte rahipler ve bilginler yer alır. Onların altında savaşçılar, ardından çiftçiler ve tüccarlar. En alt kast ise hizmetçiler, çiftlik işçileri ve gündelik işçiler. Bu kast sistemine Varna adı verilir. Bunun dışında kendilerini Dalit olarak adlandıran insanlar bulunmaktadır. Genellikle dokunulmazlar olarak anılırlar. Kamusal yaşamın pek çok alanından dışlanırlar ve ayrımcılığa uğrarlar.

Kastlar arası evlilikler bile eskiden yasaktı. "Hindistan'da yaklaşık 300 milyon kişi Dalit kastına mensuptur. Bunlar nüfusun neredeyse dörtte birini oluşturmaktadır. Anayasa, kast temelinde ayrımcılığı cezai bir suç haline getirmektedir. Ancak "dokunulmazlar" bugün hala insanlık dışı muameleye maruz kalmaktadır."³

Protestanlığın Kurucusu Luther: "Kader'e inanmayan, kendine Tanrı demiş olur"

Martin Luther (1483-1546), Reformasyon'un önderi ve böylece Protestanlığın ortaya çıkmasına neden olan teoloji profesörü.

Luther özgür iradeye değinerek, insanın bunu elde etmesinin mümkün olmadığını savunmuştur."İrade özgürlüğü ilahi bir unvândır; sadece Tanrı özgür iradeye sahiptir, çünkü sadece O dilediğini yapabilir ve yapar (Mezmur 115:3 üzerine, Eski Ahit). İnsana bu dolulukta bir özgür irade atfetmek isteseydik, insanın kendisini bir ilah haline getirirdik. Luther'e göre, insan için "özgür irade" kelimesinden tamamen kaçınmak en iyisi olacaktır."⁴

Ehl- sünnete göre Kader imanın şartıdır

"İnsanlara gelen hayır ve şer, fayda ve zarar, kazanç ve ziyanların hepsi, Allahü teâlânın takdir etmesi iledir. İnsanların iyi ve kötü bütün işlerini, Müslüman olmalarını, küfürlerini, istekli ve isteksiz bütün işlerini, Allahü teâlâ yaratmaktadır. Yaratan, yapan yalnız Allahü teâlâdır. Sebeplerin meydana getirdiği her şeyi yaratan da Odur. Her şeyi belli bir sebep ile yaratmaktadır. Ehl-i sünnet vel-cemâat, kadere iman etmiş, kadere inanmak imanın şartıdır demiştir. Kadere inanmayan, mümin değildir dediler. Kaderin, iyisi, kötüsü, tatlısı, acısı, hep Allahü teâlâdandır. Çünkü kader, bildiği şeyleri yaratmak demektir." ⁵

Kader ehli sünnet ve bir çok dinin inandığı gibi, herkes için belirlenmiş bir senaryo mu? Kader herkes için belirlenmiş ise bu durumda nasıl bir manzara ortaya çıkıyor? Bu anlayışı biraz daha derinleştirelim. Eğer Allah bize kader diye bir yazgı belirlemiş ise, bu durumda biz hiç bir sorumluluğa sahip değiliz demektir. Herşeyi kader olarak değerlendirecek olursak, yanlış davranışlarından sorumlu olmadığımız anlamına gelir. Birini öldüren, tecavüz eden, kaderin de olduğu için yapmıştır. Hırsız tabiatı gereği hırsızlık yapmıştır. Daha da abartmak gerekirse, rüşvet yiyen, kendi halkına zulümlük yapan yöneticiyi de yadırgamamak lazım. Hz. Hüseyin'in Kerbela da aç susuz bırakılması ve ailece katledilmesi, ABD'nin Vietnam, Irak ve Afganistan işgali, Suriye ve Yemen'de olan iç savaşlar, Çin'in uygurlara  ikinci sınıf insan muamelesi, Israil'in bitmek bilmeyen katliamını kader olarak mı anlayacağız? Tüm bunlar için gerçekten kaderi mi suçlamalıyız? Eğer kaderi bu şekilde anliyorsak, hepsini Allah yaptırdı demiş olmuyor muyuz?

Böyle bir bakış açısını Allah'ın adaleti ile bağdaştırmak mümkün mü? Allah bize kendi çizdiği kaderin hesabını sorması, ne hak ile ne mantık ile izah edilir. Elbette kader vardır, ancak bildiğimiz şekli ile üdeğil.

Kader bir kişinin hayatında daha yüksek bir  güç tarafından önceden belirlenmiş olarak algılanan, yani kişinin seçim özgürlüğünün ötesinde olan olaylar dizisidir. Örneğin, nerede ve ne zaman dünyaya geldiğimiz, hangi aile ve çevrede doğduğumuz, cinsiyetimiz ve dış görünüşümüz gibi.

Kur'an'da kader kelimesi genellikle değer, büyüklük (ölçü), güç/kudret anlamlarda kullanılır. Ancak hiçbir ayette Allah’ın insan için ezelden beri takdir ettiği ve insanın özgür iradesini ve seçimini yok sayan bir tür kader ya da kadercilik anlamında kullanılmamıştır. Kur'an'da bu tarz bir inanç esası bulunmaz. Şayet kadere imandan söz edilecekse ancak Allah'ın benzersiz kudretine ve evreni yarattığı düzen ve ölçüye iman etmekten söz edilebilir. Allah'ın kulları için takdir ettiği şeyler kulları zorunluluk halinde bırakan bir tür mahkumiyet değil.⁶

"Sünnetullaha ve Kur’ana uygun Kadere İman ediyoruz.

Asıl Kaderciler, kaderi inkar ediyor. Adam öldür suçu Allah’a at. Uçak düşsün zaten kaderimizde vardı. Arabanın lastiği patlak yola çık tedbir alma kaza yap, kaderimizde varmış. Karını aldat, döv sonra boşan kaderimizde varmış. Yok ya! Yuh derler adama! Kader böyle bişeyse, buna inananların eşekten, çiçekten, ottan, böcekten ne farkı var. İnkar etmeyin Kaderi kardeşim.

Kader SEÇMEKTİR.

Allah’ın kaderi bize İRADE vermesidir.

Tembelliğin sorumsuzluğun adını kader koyanlar bize kaderi inkar ediyor iftirası atıyor.

Not; Yanlış kader anlayışı sebebiyle tarihte en az 1.000.000 (bir milyon) Müslüman Müslümanlar tarafından öldürülmüştür. Hala öldürülüyor."⁷

"Kader, Kur'an'da doğa yasaları, varoluşun değişmez yasaları anlamında kullanılır. Sünnetullah terimi de bu anlama gelir. Ahzab 38, kader ve sünnetullah terimlerinin eşitliğini açıklar.

Kur'an'ın geleneksel kitaplarındaki kader anlayışının Kur'an'daki kader kavramıyla hiçbir ilgisi yoktur.

"Yüzyıllardır bu kitaplar aracılığıyla bizlere aktarılan kader, sürü toplumu yaratmak isteyen yöneticilerin kitleleri uyuşturmak için oluşturdukları Kur'an dışı bir kader anlayışıdır. İslam'ın temel kabulleri olarak benimsenen "ilkelerden" seçtiğimiz aşağıdaki birkaç örnek, Müslüman kitlelerin bu anlayışla nereye götürülmek istendiğini çok iyi göstermektedir:

1) Devlet başkanı ahlaksızlık veya zulüm yapsa bile görevden alınamaz.

2) Sapık ve zalim bir imama uysanız bile cemaatle namaz kılın.

3) Dünya mümin için cehennem, kâfir için cennettir.

4) Her insanın cennetlik veya cehennemlik olması takdir edilmiştir."⁸

"Allah; varlık, iş ve oluşa ilişkin yasaları hem bilir, hem belirler; ama Allah'ın, insanın fiillerine ilişkin sonuçları bilir ama belirlemez. Bilmesi O'nun tanrılığının bir gereği olduğu gibi, sonuçları belirlememesi de tanırlığın bir gereğidir. Fiillerimizin sonuçlarını bilmekle kalmayıp aynı zamanda belirlerse bu bizi sorumlu tutmamasını gerektirir. Hem belirler hem sorumlu tutarsa bu zulüm olur. Oysa ki Allah zulümden arınmıştır."⁹

Kur'an'da kaderin ne anlama geldiğini gördük. Birçok noktada olduğu gibi, Kur'an'ı geleneksel ve kadim olandan ayırt etmek zorundayız.

Bugün yanlış bir kader anlayışına sahip olmamıza ne yol açtı?

"İslâm öncesinde, Araplar arasında halihazırda bir kader inancının bulunduğu anlaşılmaktadır. Klasik Arap şiiri incelendiğinde, "kader/zaman" anlamında kullanılır. "¹Menat veya Manah, Arap mitolojisinde bir tanrıça. İslam öncesi Arabistan'da tapılan tanrıçalardandır, özellikle Mekke şehrinin üç baş tanrıçasındandı. İslam dininin kutsal kitabı Kur'an'da da geçer. Araplarda el-Menat, Romalılarda Merkür, kader tanrıları olarak değerlendiriliyordu.¹⁰

İslam'da Tanrı tarafından belirlenen kadere kaza ya da kader denir. Çok sayıda Arap atasözü kaderin gücüne atıfta bulunur. Teolojideki kaderci akım, istisnasız olarak meydana gelen her şeyin Tanrı tarafından yalnızca önceden bilinmediğini, aynı zamanda irade edildiğini vurgular. Dünya yaratılmadan önce her şey onun tarafından zaten kararlaştırılmıştır. İradesinin kalemiyle kaydedilmiştir ve bu nedenle değiştirilemez. Bunun aksine, diğer teolojik öğretiler insanın özgür iradesini merkeze koymuş ve kaderciliğe karşı mücadele etmiştir. Bu anlamda, Mu'tezile teolojisinin takipçileri Orta Çağ'da taraf tutmuştur. Kur'an'ın Eş'arî yorumu, hem takdiri hem de insanın eylem özgürlüğünü savunarak orta bir pozisyon alır. Bunun açıklaması, insanın bir irade eylemiyle Tanrı tarafından üretilen eylemleri sahiplendiği ve bu nedenle onlardan sorumlu olduğudur.¹¹

Dinler tarihinden de bildiğimiz gibi, din değiştirenler kendi geleneklerini bırakmaz ve onları yeni tanıştığı dine dahil ederler. Eski türk dini olan şamanizmin geleneklerini hala uyguladığımız gibi. Mesela türbelere, ağaçlara ve çalılara bez bağlamak, ölünün ardından belirli aralıklarla toplanmak, su dökerek uğurlama, mevlit ve ilahiler, nazar inancımız şamanizmi farkında olmadan gelenek halinde devam ettirdiğimiz anlayışlardır. Islam öncesi arapların'da, bu şekilde kader anlayışını yeni tanıştıkları Islam dinine entegre etmeye çalışmışlardır. Kader konusu Islam dünyasin'da iki kırılma noktası yaşamıştır. Biri eski geleneklerin ve dinin devamı, diğeri ise Muaviye tarafından iktidarın ele geçirilmesi ile gerçekleşmiştir. Tarihicilere güvenecek olursak, İslam dünyası için kaderin anlamı Muaviye döneminde ortaya çıkmıştır.

"Peygamberin arkadaşlarından Hucr b. Adiy'i, Hz Ali'nin takipçisi olduğu için öldüren Muaviye, gelen tepkiler karşısında kendisini zor durumda bulmuştur. "Biz yapmadık, Allah bizi buna mecbur etti" diyerek kendini savunmasız hale getirmeye çalışmıştır.

Emeviler arasında "Zillullahi fi'l-Arz" (Allah'ın yeryüzündeki gölgesi) ve "Sultânullahi fi Arzihî" (Allah'ın yeryüzündeki kudreti) gibi unvanlar kutsallaştırılmış, sultanların her hareketi Allah adına kabul edilmiş ve bu nedenle eleştirilememiştir. Çünkü bu, Allah adına hareket eden biriydi(!).

Muaviye'nin yerine sultan olan Yezid döneminde, Kerbela, Harre gibi travmatik katliamlar, kadınlara tecavüz, yağma ve yolsuzluk vb. büyük yıkımların gerekçesi olarak camilerde bunun Allah'ın önceden belirlenmiş planı/kaderi olduğunu vaaz etmişti. Bir başka Emevi sultanı Abdülmelik b. Mervan, öldürdüğü bir muhalifi için "Onu Allah'ın iradesiyle öldürdü" demiştir."¹²

Tarihe ve bugüne baktığımızda yönetici sınıfın kaderi genellikle halkın isyanını kırmak ve bastırmak için kullandıklarına şahit oluruz. Temel fikir, insanların yoksulluğu ve olumsuzlukları kaderleri olarak kabul etmelerini sağlamaktır. Yönetenler için sorumluluktan kaçmanın en iyi yolu her şeyi kadere yüklemektir.

Tayyip Erdoğan'nın Kader Anlayışı

"Takvimler 2014 yılını gösterdiğinde Manisa'nın Soma ilçesinde "Cumhuriyet tarihinin en büyük maden faciası" yaşandı. Soma'daki katliamda 301 işçi hayatını kaybetti. Takvimler 2022 yılını gösterdiğinde ise Bartın'da 41 madencinin hayatını kaybettiği maden patlaması meydana geldi. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Soma katliamının ardından Bartın'ı "kader" olarak nitelendirerek benzer yorumlarda bulundu."

"Erdoğan, 2010’da Zonguldak’taki Karadon Taşkömürü İşletme Müessesesi’nin işlettiği kömür madeninde medyana gelen grizu patlamasında 30 kişi yaşamını yitirdikten sonra da “kader” açıklamasında bulunmuştu."

Erdoğan, “Bu mesleğin, kaderinde maalesef var. Bu mesleğe giren kardeşlerim de, bu mesleğe girerken içerisinde bu tür şeylerin olacağını bilerek giriyorlar” demişti.¹³

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023 yılına ilişkin ölüm ve ölüm nedenleri istatistiklerini açıkladı.

İlgili kurumların idari kayıtlarından derlenen verilere göre, 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde ölen Türk vatandaşlarının sayısı 45 bin 784 oldu. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya depremden bir yıl sonra, 8 Şubat 2024'te yaptığı yazılı açıklamada can kaybını 53 bin 537, yaralı sayısını ise 107 bin 213 olarak açıklamıştı.¹⁴

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, depremin merkezi Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde depremzedeyle yaptığı konuşmada depremleri ‘kader’e bağlayarak, “Bunlar kader planının içerisinde olan şeyler” demişti.

Sorumluluktan kaçmanın en kolay yolu, ihmal veya kişinin kendi beceriksizliğini örtmek için kaderi suçlamasıdır.

Kaderin kaçınılmaz bir son olarak inanların,

devletin her türlü ihmalini nasıl eleştirebilir?   Bu inanca göre, eğer kader bir şeyi belirlemişse, bunu engelleyebilecek hiçbir imparatorluk ve devlet yoktur. Kader'e olan bu inanç biçimini mantık ve vicdanla bağdaştırmak mümkün değil. Her şeyi kaderin buyurduğu gibi kabul etmek zorunda olsaydık, adaletsizliğe karşı mücadele etmek için hiçbir nedenimiz olmazdı. Durumu olduğu gibi kabul etmek zorunda kalırdık.

Ilk Kadercilik Anlayışı Şeytan'la Başladı

Allah buyurdu: "Sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?" İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın."Buyurdu: "O halde in oradan. Senin haddine mi orada büyüklük taslamak! Hadi çık! Sen alçaklardansın."Dedi: "İnsanların diriltileceği güne kadar bana süre ver."Buyurdu: "Süre verilenlerdensin."

Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım."

A'râf Suresi 12-16.Ayet

Izah ettiğimiz gibi, kader Allah'ın ölçusü olarak tarif edilir. Allah Şeytan'ı ateşten yaratması ölçu/kaderdir. Şeytan'ın isyan etmesi kader değil kendi iradesi ile gerçekleşti. Halbuki Şeytan kaderi ters şekilde anlamış. Şeytan kendi yaratılış özelliğini vurgular (aslında kader).

Allah'ın herşeyi önceden bilmesinden hareket ettiği için, yaptığı hatayı Allah'da arar ve Allah'ı sorumlu tutar ( aslında özgür iradesi).

Özgür Iradenin Temsilcisi Hz. Adem ve Eşi (Havva ismi Ku'ran'da geçmez) :

"Ey Âdem! Sen ve eşin cennette oturun, dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de zalimlerden olursunuz."Derken, şeytan, kendilerinden gizlenmiş çirkin yerlerini onlara açmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi: "Rabbinizin sizi şu ağaçtan uzak tutması, iki melek olmayasınız yahut ölümsüzler arasına katılmayasınız diyedir."Ve onlara, "-Ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti. Nihayet onları kandırarak aşağı çekti. O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Ben size, şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim mi?"Ey Rabbimiz, dediler, öz benliklerimize zulmettik. "Eğer bizi affetmez, bize acımazsan elbette ki hüsrana uğrayanlardan olacağız."

A'râf Suresi 19-23. Ayet

Benlik algısı, insanların kendilerini tanımlama, anlama ve değerlendirme biçimlerini ifade eder. Kendi özünü fark eden Hz. Adem hatanın kendisin de olduğunu anladı. Dikkat edilirse Allah Adem'den hesap soruyor. Kader Allah'ın seçimi ise, Allah neden Adem'den hesap sorsun?

Sonuçta Şeytan Allah'ı suçladı Hz. Adem ise kendi benliğini. Kendi benliğini temizleyip arındırmak için iyiyi kötüden ayırmak, özgür irade ile erdemli bir hayat sürmek ile mümkündür.

"Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirene. Sonra da ona kötülüğünü ve erdemliliğini bildirene andolsun ki; Benliği temizleyip arındıran, gerçekten kurtulmuştur."

Şems Suresi 7- 9.Ayet

Şeytan'ın yaptığı gibi yaratılış da olan özelliğimiz ile kibirlenmemeli ve zayıflığımız da Allah'ı suçlamamalıyız. Koşullarımızı kader olarak kabul edersek, onları değiştirmeye istekli olamayız. Kader ölçü, Allah’ın doğa yasasının bir parçası olan özgür iradeyi bize vermesidir.

Kader konusun da ve birçok konuda olduğu gibi, çoğu insanların inandığı ile Kur'an'ın bu konuda söylediği tamamen farklıdır.

"Her insanın kaderini kendi boynuna (kişisel seçimine) bağlamışızdır. Diriliş gününde, kendisi için bir kayıt çıkarıp yayımlarız."

Isra Suresi 13.Ayet

Kaynakça

1. Vikipedi

2. Lisa Raphals (4 Ekim 2003). Philosophy.     East and West (Volume 53 bas.). University of Hawai'i Press.

3. deutschlandfunkkultur.de;

Sonsuza kadar ikinci sınıf mı?

4. Protestan yönler Internet sayfası

(evangelische-aspekte.de)

5. Dinimiz.islam.com ; Kadere Iman

6.Emre Dorman: 101 Soruda Kur'an

7. Mustafa Islamoğlu; Kaderi değil "kaderciliği"inkar ediyoruz! www.medium.com 1Eylül 2016

8. Yaşar Nuri Öztürk: http://www.yurtgazetesi.com.tr/kuranin-kader-anlayisi-2-makale,8069.html

29. Mayis 2014

9. Yaşar Nuri Öztürk; Islam Nasıl Yozlaştırıldı

10. Ayyıldız, Esat. “Klasik Arap Şiirinde Zaman Olgusu ve Kökeni” 25 Nisan 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi 22/1 (Mart 2022),

11. Louis Gardet: al-ḳaḍāʾ wa ’l-ḳadar. In: The Encyclopaedia of Islam, 2. Auflage, Band 4, Leiden 1978, S. 365–367; Josef van Ess: Ḳadariyya. In: The Encyclopaedia of Islam, 2. Auflage, Band 4, Leiden 1978, S. 368–372; Dalya Cohen-Mor: A Matter of Fate, Oxford 2001

12. Bülent Şahin Erdeğer; Bir Emevi mirası: Sorumluluğu Allah'a atmak. Independent 1 Ocak 2022

13. medyascope.tv ; Soma'dan Bartın'a gereği düşünüldü: "Kader"

14. Depremde kaç kişi öldü? TÜİK verileri bakanlık tarafından yalanlandı

14.06.2024 14 Haziran 2024 ( www.dw.com)