"Nasıl, Biz bilgeyiz, Rabbin Yasası bizimledir diyebilirsiniz? Evet! Ama yazarların yalancı kalemi/yalan yapmış."

Jeremia 8,8

Israil Devletinin 1948'de kurulduğunda İsrail topraklarının yaklaşık yüzde 7'si Yahudilerin, yüzde 80'den fazlası ise Filistinlilerin elindeydi. Bugün Filistin vatandaşları, İsrail'in uluslararası alanda tanınan sınırları içindeki arazilerin yüzde 4'ünden daha azına sahipken, İsrail devleti arazilerin yaklaşık yüzde 93'üne sahip. Çoğu devlet mülkiyetindedir, geri kalanı ise Yahudi Ulusal Fonu'na aittir.

İsrail'in Filistin'de uyguladığı soykırım nereden kaynaklanıyor diye sorulacak olursa, cevap Tevrat tarafından Yahudilere bağıșlanmış Vadedilmiş topraklardır.

Vadedilmiş toprakların Tevrat'ta Yahudiler için herhangi bir geçerli nedeni var mıdır? Bu konu ile ilgili Tevrat'ta ne yazıyor?

Tevrat'ın Tekvin kitabının 15. Bab'ında ise şöyle yazmaktadır:

"O günde Rab, Abraham'la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim."

“O gün RAB Avram'la şu antlaşmayı yaptı: Mısır'ın sınır nehrinden büyük Fırat nehrine kadar olan bu toprakları, Kenilerin, Kenazilerin, Kadmonluların, Hititlerin, Perizzitler, Raphaites Amoritler, Kenanlılar, Girgaşiler Hivliler ve Jevuslular.”

 Nesil 15,18-21 AB

Bu pasaj'da vadedilen toprakların İbrahim'in soyuna ait olduğunu okuyoruz.

Burada kaçınılmaz olarak şu soru ortaya çıkıyor, Yahudiler İbrahim'in torunları oldukları sonucuna nasıl vardılar? Mesela Tevrat'ın Isaiah bölümün de bu ifadeyi kullanır :

"Ama sen, İsrail, seçtiğim kulum Yakup, sen sevgili İbrahim'in tohumu."

– Isaiah: 41,8 (Luther çevirisi 2017)

"Sen, Tanrımız, bu topraklarda yaşayanları halkın İsrail'in önünden kovmadın mı ve orayı sonsuza dek dostun İbrahim'in soyuna vermedin mi?"

– 2 Tarihler 20:7: (Lutheran çevirisi 2017)

Diğer taraftan yine Tevrat'ın Isaiah bölümün'den şunu okuyoruz:

“Sen bizim babamızsın; Çünkü İbrahim bizim hakkımızda hiçbir şey bilmiyor, İsrail de bizi tanımıyor. Sen, ya RAB, Babamızsın; "Kurtarıcımız", kadim zamanlardan beri senin adındır."

Neden bizi yolundan saptırıyorsun, ya RAB, senden korkmamamız için yüreklerimizi katılaştırıyorsun? Hizmetkarların uğruna, mirasındaki kabileler için tekrar dön."

– Isaiah: 63:16,17 (Lutheran çevirisi 2017)

Ibrahim ve Yakup-İsrail'in babalığı konusunda eleştirel bir tutum alınır: Metin soy hakkında bilgi sahibidir, ancak bundan kopmak ve kendisini yalnızca çıkış kurtarıcı Tanrı olarak görünen Tanrı'ya bağlamak ister.¹

Tevrat, Vadedilen toprakların sonsuza kadar İsrail ve İbrahim'in soyuna ait olduğunu söylüyor.Bunun gerçekleşmediğini tarihten bilyoruz.Romalılara karşı Büyük Yahudi Savaşı MS 66'da Judea'da başladı, MS 70'te Kudüs'ün fethi ve Kudüs Tapınağı'nın yıkılmasıyla sonuçlandı.Bu olaydan sonra Yahudiler, 1948 yılında kurulana kadar , yaklaşık 2000 yıl ,Vadedilmiş topraklara hakim olamadılar.Diğer taraftan Tevrat Isaiah 63: 16,17 soya değil Tanrı'ya bağlanıșı önemser.Tevrat'ta aynı konu hakkında farklı hikayeler anlatan birçok pasaj vardır.

Diğer taraftan sadece Yahudilere inmiş izlenimini veriyor.Yahudilerin ırkı ve soylarıyla ilgili birçok bölüm mevcuttur.

Hz.Musa'nın Beş Kitabı olarak bilinen ve Yaratılış ,Çıkış ,Levililer , Sayılar, Tesniye bölümünden oluşan Tevrat , Hz. Musa tarafından yazıldığı bilinir.Fakat Musa'nın ölümü Tevrat'ta bildirildiği için Tevrat'ı Musa'nın yazmış olması pek olası değildir.Bu durum birçok bilim insanının Tevrat'ı kimin yazdığı sorusunu sormasına yol açtı.

Belgesel Hipotezi

Bu alandaki en ünlü bilim adamı Julius Wellhausen'ın analizine, ve Belgesel hipotezini yakından tanıyalım.

Belgesel hipotezi (İngilizce: Documentary Hypothesis [DH]) veya Wellhausen hipotezi; Musa'nın beş kitabı olan Tevrat'ın birbirinden bağımsız, paralel ve eksiksiz hikâyelerden oluştuğunu ve bir dizi düzenlemeden sonra son şekline ulaştığını belirten hipotezdir.1870'lerde geliştirilen hipotez[1], Yahvist, Elohistik, Tesniye ve dini kaynaklara ayrılan İncil yazarlarının çok tanrılı dinlere ait hikayelerin düzenlenmesinden sorumlu olduğunu belirtir ve şunları dikkate alır.Bu durumun bir yansıması olarak metinlerde tek tanrılı-çok tanrılı tutarsızlıklar görülmektedir.

Kesin olmamakla birlikte uzmanlar arasında hakim olan görüş, hikâyelerin genellikle dört kaynaktan birinden geldiği yönünde.

18. ve 19. yüzyılın bazı ilahiyatçılar, Yüzyıl geleneksel açıklamaları reddederek tutarsız metinleri uzlaştırmaya ve uyarlamaya çalışmıştır. Tevrat'ın bazen tutarsız kaynaklardan alınan müstakil ve bağımsız hikayelerden oluştuğu sonucuna vardılar. Bu hipotez 19. yüzyılda geliştirildi ve esasen dört ana kaynağın varlığı konusunda fikir birliğine varıldı. Bu kaynaklar Jahvist'tir ( (J) – Yahwist), muhtemelen MÖ 10. yüzyılda. Ch. yazılı ve Elohist (E), Tesniyeci ( (D) – Tesniyeci) ve Din adamları  (P) – Priestquelle), muhtemelen MÖ 8. ve 6. yüzyıllar arasında yazılmış kaynaklar. [2] Kaynaklar editörler (R) tarafından derlendi ve sonuçlandırıldı. Son derleme MÖ 6. ve 5. yüzyıllar arasında gerçekleşti.

Julius Wellhausen'in bu hipoteze katkısı JEDP'nin kronolojik sırasını sunmaktı. İsrail'in dini tarihine ve bu zamandan itibaren din adamlarının artan gücüne uygun olarak aşağıdaki formülü önerdi:

Yahvist Kaynağı (J): ~ M.Ö. 950 civarında yazılmıştır. Güney Yahuda Krallığı'nda M.Ö.

Elohist Kaynağı (E): ~MÖ 850 civarında yazılmıştır. Ch. İsrail Krallığı'nın kuzeyinde.

Tesniye kaynağı (D): ~MÖ 6. yüzyılda yazılmıştır. MÖ, Kudüs'teki dini reform döneminde.

Manevi Kaynak (P): ~ M.Ö. 500 civarında yazılmıştır. Babil'de Harun soyundan sürgün edilen rahipler tarafından yazılmıştır.

Tevrat Editörleri: Önce JE, sonra JED, daha sonra da JEDP olarak derlenen Tevrat, M.Ö. 450 yıllarında son şeklini almıştır. M.Ö.

Belgesel hipotezi, 20. yüzyılda din araştırmalarının odağı haline gelmiş ve Tevrat'ın kaynağına ilişkin çeşitli modellerin ana çerçevesini oluşturmuştur. ²

Tevrat'ın farklı yazarlarını göstermek için bazı örnekler. Mesela Hz.Nuh ve tufan hikayesi. J Yahvist  yazarı, diğer yazar P ise rahibi temsil etmektedir. Farkı görmek için bazı örneklere bakalım:

"J'nin sel anlatısında 40 gün yağmur yağacağı bildirildi.P'nin sel anlatısı bir yıl süren kozmik krizi anlatıyordu.J-anlatısı tür başına 14 saf hayvan ve iki saf olmayan hayvan verirken, p-anlatısı her zaman yalnızca iki tane verdi.J hikâyesinde Nuh sonunda üç güvercin gönderir (ya da üç kez bir güvercin).P hikayesinde bir kuzgundu."³

Kozmik ve Kişisel Tanrı

Tevrat tespit edilen dört farklı yazardan bir araya getirildi.Yazının devamın da sunacağımız örnekte ,Elohist (E) ,Yahvist(J) , Din Adamları (P) ve Tesniyeci (D) yazarların farklı Tanrı anlayışlarına şahit oluyoruz:

"Kaynakların karıştırılması yalnızca bireysel İncil hikayelerini etkilemedi.İncil'deki Tanrı anlayışıyla ilgiliydi.j E ve D Tanrı'yı ​​çok kişisel terimlerle tanımladılar.Yeryüzünde yürür, görünür bir şekil alır ve insanlarla sohbete ve hatta tartışmalara girer.Tanrı P'nin fikirleri kozmik aşkın bir tanrıya hitap ediyordu.P'nin yaratılış hikayesi, ışık ve karanlığın, gündüz ve gecenin, toprağın, gökkubbenin ve yıldızların kozmik yapısının yaratılışıyla başlar.J'nin yaratılış hikayesi daha dünyevi bir anlatıya sahip. Bitki örtüsünün oluşmasıyla başlar ve bunu insanların, ışığın, karanlığın, gökyüzünün, hatta denizin bir kez bile olmadığı bitki ve hayvanların tükenmesi takip eder.Tufanın yaratımlarını anlatan P hikayelerinde Tanrı her şeyin üstünde ve ötesinde kalır, insanları ve doğayı yönetir ve kontrol eder.J'nin hikayelerinde Yahveh bizzat Cennet Bahçesi'nden geçer, insanların ilk kıyafetlerini yapar, gemiyi kapatır ve Nuh'un kurbanının kokusunu alır.Musa'nın Meribah'ta bir kayaya vurduğu hikayede E, bir kayanın üzerinde Tanrı'dan söz eder, ancak hikayenin P versiyonunda böyle bir ifade yoktur.J'nin Sina Dağı hikayesinde Yahveh bizzat dağa ateş şeklinde iner.P'de öyle değil."³

Gördüğümüz gibi, aradaki farklar belirgindir.

Eğer Kutsal Kitap araştırması bize Tevrat'ın 4 yazara dayandığını gösteriyor ise, Vadedilmiş topraklar ve İsrail hakkındaki ifadenin ne değeri vardır?

Tevrat'ın tarihi kayıtlarına, teoloji ve bilimsel araştırmalara bakıldığında, Vadedilen topraklar'ın çok daha sonra yahudi yazarlar ve din bilginleri tarafından değiştirilerek ana kaynağından ayırarak bugün ki halini almıṣtır.

Teori, her birinin olaylara ilişkin kendi görüşünü yazdığı rahip sınıfının oluştuğunu ileri sürüyor.

Yahudilerin on iki kabilesinin her birinin kendi bölgeleri vardı. En güçlüleri güneydeki Judea'lıllar ve kuzeydeki İsrail'di. Judea kendi rahip kastını Harun peygamberi temel alarak kurmuştu.İsrail'de yaşayanlar ise kökenlerini peygamber Musa'ya kadar takip eden Levi'liler di.

Tevrat' ta Iki grubun çatışması

Levi'liler için Hz.Musa köklerinin atalarıdır. Harun'lular için ise soylar'ı Hz.Harun dayanyor. Bu nedenle Tevrat'ta bir yerde Musa'nın, bir yerde de Harun'un suçlandığını görüyoruz.

“Ve yolda, handa RAB ona [Musa'ya] saldırdı ve onu öldürmek istedi. Bunun üzerine Sipporah keskin bir taş alıp oğlunun sünnet derisini kesti ve onu ayaklarının dibine attı ve şöyle dedi: Sen gerçekten benim için kanlı bir damatsın. sonra [RAB] onu terk etti. O dönemde sünnetten dolayı 'kanlı damat' diyordu." 2 .Mose 4, 24-26

Ex 4:24-26'daki bu garip olayı net bir şekilde yorumlamak nispeten zordur. Kesin olan şu ki, Musa ve Sipporah'ın oğlunun sünnet edilmediği ve acil bir durumdan dolayı sünnet edildiğidir. Tanrı, İbrahim'e ve onun tüm soyuna, sekizinci günde tüm erkek çocukları sünnet etmelerini emretti (Yaratılış 17:10-12). Görünüşe göre o zamana kadar Musa'nın oğluna böyle bir şey yapılmamıştı. Zipporah'ın bu noktaya kadar oğlunu sünnet ettirmeyi reddetmesi büyük ihtimalle, ya kendi kültüründe alışılmadık bir durum olduğu için ya da ritüelden tiksindiği için. Belki de böyle bir "acı"nın küçük bir çocuğa verilmesi gerektiğini anlamamıştı. Bu olaydan önce Musa ve Sipporah'ın bu antlaşma işareti hakkında hararetli bir tartışma yapmış olması da mümkündür. Musa muhtemelen oğlunun sünnet edilmesini istiyordu ve Sipporah bunu kesinlikle reddetti. Musa bu konuda kendi istediğini yapmak istememiş olabilir, ancak bu antlaşma işareti Tanrı için temelde önemliydi. Bu antlaşma işaretinin İsrail'in herhangi bir kabilesi arasında, özellikle de binlerce yıl boyunca yasayı öğretmesi gereken ve Tanrı'nın halkının kâhinleri olarak çok önemli bir işlevi olan Levililer arasında kaybolmasını istemiyordu.⁴

Levi'liler Hz.Harun'a saldırıya geçıyor:

"Ex 32 EU hikayesi, Musa'nın YHWH'den emir tabletlerini almak ve daha sonra bunları insanlara getirmek için daha önce tırmandığı Sina Dağı'nın eteklerinde geçmektedir (Çık 31:18 EU). Musa bir süre dönmeyince kalabalık, Musa'nın yokluğunda Musa'yı temsil eden, tüm İsrailli rahiplerin kutsanmış atası (Çık 28-29) olan kardeşi Harun'un etrafında toplanır. halk Harun'dan "önümüzden gidecek" "tanrılar" yaratmasını istiyor: Çünkü "bizi Mısır topraklarından çıkaran bu Musa'ya ne olduğunu bilmiyoruz." Musa'yla birlikte İsrailliler, YHWH ile halk arasındaki aracı figürünü ve dolayısıyla daha önceki çöl gezilerinde onları buraya getiren Tanrı'nın rehberliğinin kesinliğini kaçırıyorlar. Bu belirsizlikten dolayı artık kendileri aktif olmak ve kendileri için YHWH'nin şu ana kadar yaptıklarını garanti eden bir Tanrı imajı yaratmak istiyorlar: rehberlik, yönlendirme, dini güvenlik. İstenilen put pahalıdır: Harun, İsrailoğullarından inşaat malzemesi olarak tüm altın takılarını ister, bunun üzerine onlar kulaklarındaki yüzükleri söküp ona getirirler. Tanrı’nın yeni heykeli olan “döküm buzağı” tamamlandıktan sonra kalabalık şunu söylüyor: “Ey İsrail, seni Mısır diyarından çıkaran ilahların bunlardır!Yani İsrailliler, bir boğa heykeli yaparak, Mısır'ın köleliğinden kurtulmalarını borçlu oldukları aynı Tanrı'ya tapındıklarını düşünüyorlar. Kendi işlerini YHWH'den sapkınlık olarak değil, O'na tapınma olarak görüyorlar. Buna göre Harun boğa heykelinin önüne bir sunak yapar ve YHWH için bir ziyafet duyurur. Bu, ertesi gün yakılan sunularla, yiyecek, içecek ve dansla kutlanır. ancak kendi kendine yapılan putun YHWH ile itirafla özdeşleştirilmesi öfkesini uyandırır ve başlangıçta Musa'ya yaptığı bir konuşma olarak şu yargıyı akla getirir: "Onlar zaten onlara emretmiş olduğum yoldan saptılar.⁵

İsrail Yanlısı İslam Alimi

Batı alimleri Tevrat'ın yazarını sorgulamaktadır, bu sayede vadedilen toprakların da kime ait olduğu.Buna rağmen diĝer tarafta ilginç olan, Kur'an'a dayanarak vadedilmiş topraklar'ın yahudilere ait olduğunu savunan İslam araştırmacılarının bulunmasıdır.

Vadedilen toprakların yahudilerin hakkı olduğunu iddia eden bir İslam araştırmacı olan Abdul-Hakim Ourghi'de de görülmektedir:

"Kur'an'da Israiloğullarına "toprak"ın hediye edilmesinden toplam on kez söz edilir. Mekke'de nazil olan Sure 17'nin ilk ayeti "kutsanmış topraklardan" söz eder. Kuran'ı yorumlayan Müslüman yorumcular buranın İncil'de adı geçen Israil'in ülkesi olduğu konusunda hemfikirdir. Israiloğullarının Mısır'dan çıkışları olan Çıkış ile ilgili olarak aynı surede şu ayetler okunabilir: "Ve Israiloğullarına, 'Yeryüzünde oturun!' dedik." Israillilere, gitmeleri gereken İsrail toprakları bir zorunlulukla tahsis edilir. Bu emir Kur'an'ın şu pasajında ​​da geçmektedir: "Bu şehri eviniz edinin." Müslüman Kur'an tefsirinde Kudüs'ten bahsedilir."⁶

27.02.2023 Neue Züricher Zeitung da yayınlanan makalesin'de, Müslümanların Kuran'ı daha dikkatli okumalarını tavsiye ediyor.Kendi araştırmalarına göre Kur'an yeryüzün'de oturun ifadesi Kuddüsü anlatmaktadır.Sormak lazım, Yeryüzünde oturun demek ile, Israiloğullarına ve o dönemi anlatmakla ,Kuran Filistini ebediyen Israil'e mi hediye etmiş? Tevratın bir kısmını yazan yazarlar gibi, Kuddüsü zorla yahudilere Allah’ın hediyesi ve emri gibi göstermenin çabası neye dayanıyor?

Zorlama yorumların devamına bakalım :

"Filistinlilerin Israil topraklarına dair Kuran'daki hakları bir söylentiye dönüşüyor. Bu iddia Yahudi aleyhtarı komplo teorileriyle de destekleniyor. Son yıllarda Fas, Bahreyn, Sudan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bazı Arap-Müslüman hükümetlerin Israil ülkesini tanıması, Yahudiler ve Müslümanlar arasında barışa yönelik büyük bir adımdır."⁶

Büyük değişimin umudu Pakistan'dan geliyor. Pakistan partisi Jamiat Ulema-e Islam'ın ruhani lideri Mevlana Muhammed Han Sherani, Aralık 2020'de şu açıklamayı yayınladı: Kuran, Israil'in yahudilere ait olduğunu vurguluyor. Sherani, 1988-2018 yılları arasında Pakistan Ulusal Meclisi üyesiydi. Kamera önünde şunları söyledi: "Israil toprakları Filistinlilerin değil Yahudilerindir." ⁶

17 Ekim 2023 de Baden TV tarafından yapılan röpörtajın da Yahudilerin zalim değil mazlum olduğunu ifade etmişti. Bunları yazan ve söyleyen Abdul-Hakim Ourghi (1968, Oran, Cezayir'de doğdu) Alman-Cezayirli bir İslam alimi, filozof ve din eğitimcisidir. 2011 yılından bu yana Freiburg Eğitim Üniversitesi'nde İslam İlahiyatı/Din Eğitimi Bölümü'ne başkanlık etmektedir.⁷

Yahudi lobisinin entelektüellere etkisi

Filistinliler'in ve yahudiler'in barış içinde bir arada yaşamalarına vurgu yapmadan, Ortadoğu çatışmasını yahudilerin bakış açısı ile değerlendiren bir İslam alimi. Hatta Kur'an'ı referans alarak, ispat etme gayretin de bulunyor.Ömrünü Islam ilimleri ile geçirmiş bir muallim nasıl bu sonuca varır?

Özellikle 2. Dünya savaşın'dan sonra, Batı'daki entelektüellerin, hatta İslami yarımküredekilerin bile, yalnızca politik olarak doğru kabul edilen bir çerçevede faaliyet göstermesine izin verilyor. Politik olarak doğru kabul edilen nedir? Örneğin, semitizmin iyi antisemitizm kötü olarak görülmesi gibi. Batı'da İsrail'e yönelik her türlü eleştiri antisemitizm olarak görülüyor.Kamuoyun da çalışan pek çok kişi İsrail'e olan olumlu baktığından dolayı ödüllendirileceklerini ve eleştirileri nedeniyle azarlanacaklarını biliyorlar.ABD ve Avrupa'daki yahudi lobisi bu konuda siyaset eğitim ve kültür alanlarını çiddiyet ile takip ediyor.

2.Dünya savaşın' da yaşanan yahudi trajedisini kendilerine kalkan olarak kullanarak ,Israil eleştirilerinin önüne geçmek için Antisemitzmi silah olarkak kullanıyor.Yeri gelmişken söylemek lazım, Semitizm kelimesinin sadece Yahudilerle bir ilgisi yoktur, zira Araplar da Semitik kabileye mensuptur.

Ourgi'nin niyeti ne olursa olsun, bir İslam alimi olarak Kuran'ın Yahudilere Vadedilen toprakları hak olduğunu iddia etmek, birazdan okuyacağımız gibi Kur'an'la bağdaşmaz.

"Yoksa siz İbrâhim, İsmâil, İshak, Yâkub ve torunların yahudi veya hristiyan olduğunu mu söylüyorsunuz? De ki: “Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı?” Allah’ın kendisine bildirdiği bir gerçeği söylemeyip gizleyenden daha zâlim kim olabilir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir."

Bakara Suresi 140.Ayet

Kur'an bu konuda açık ve net ,Hz. Ibrahim yahudi değil, eğer vadedilen topraklar üzerine hak iddia edilyorsa, bu Hz.Ibrahim'in zürriyetine bağıșladığı iddia edilebilir.Fakat bu sonuca varmak'ta mümkün değil. Açığa kavuşturmak için Kur'an'ın ayetine bakalım:

"Vaktiyle Rabbi İbrâhim’i, birtakım emirlerle imtihan etmiş, o da bunları harfiyyen yerine getirmişti. Bunun üzerine Rabbi ona: “Seni insanlara önder yapacağım” buyurdu. İbrâhim: “Zürriyetimden de önderler çıkar!” diye dua edince: “Benim verdiğim söz, zâlimler için geçerli değildir!” buyurdu."

Bakara Suresi 124.Ayet

Hz.Ibrahim soyundan olsan bile , Allah’ın hükmünü gözetmeyen ve zalim olanı Allah hiç bir şekilde destek vermez.Bu vesile ile Filistine katliam yapan zalim ve diğer zalim zümreler, Hz.Ibrahim soyundan olsa bile kesinlikle Kur'an'ı referans olarak alamaz.

"Vaat öncelikle Hz. İbrahim'e yapıldı­ğına göre, bu vaad bir hak doğuruyor­sa, İshak soyundan gelen yahudiler kadar İsmail neslinden gelenlerin de o top­raklarda hakkı olmalıdır. Diğer taraftan vaadin gerçekleşmesi birtakım şartların yerine getirilmesine bağlanmıştır. Bun­ların başında Allah'a itaat gelmektedir. [el-Mâide 5/12.] Halbuki İsrâiloğulları Al­lah'ın emirlerine boyun eğmemiş yapı­lan ahidleri yerine getirmemiş, hatta Al­lah'ın elçilerini öldürüp fesat çıkarmış­lardır. [el-Bakara 2/61, 100; en-Nisâ 4/ 155-156; el-Mâide 5/13.] Ayrıca Kur'an'da “Arz”a belli ırklara mensup olanların de­ğil “Sâlİh kullar”in vâris kılınacağı ve bu ilâhî kanunun bütün mukaddes kitapla­rın hükmü olduğu bildirilmiştir." [el-Enbi­yâ 21/105; krş. Mezmur, 37/29; 69/32-36.]⁸

Üniversitelerin çıkış noktası halkı eğitmekti.Maalesef bu zaman da Ourgi örneğin de gördüğümüz gibi ,öncelikle üniversitelerin eğitilmesi gerekiyor.

Tevrat ve  Kutsal Topraklar

Tevrat insan eli ile yazıldığını belgesel hipotezi ile ortaya çıkmıştır.

Insan eli ile yazılan bir kitap ,vadedilmiş topraklar'ın ilahi bir emir olmadığını gösterir.

İsrail Devleti bir teokrasidir; siyasi felsefesini laik ilkelere göre değil, Eski Ahit'e göre alır. Buna rağmen Eski ahit' e dayanarak yahudiler vadedilmiş sonucu çıkarmak çok zor:

"O gün onlara kızacağım ve onları bırakacağım. Yüzümü onlardan çevireceğim. Başkalarına yem olacaklar ve başlarına sayısız kötülük ve bela gelecektir. O gün şöyle diyecekler: "Tanrımız bizimle birlikte olmadığı için bu kötü şeyler başımıza geldi." 18 O gün, başka tanrılara yönelerek yaptıkları kötülüklerden dolayı kesinlikle onlardan yüz çevireceğim."

Tesniye 31, 17-18

"Ve İsrail'i onlara verdiğim topraklardan keseceğim ve adıma adadığım evi yüzümden atacağım; ve İsrail bütün uluslar arasında küçümsenecek ve aşağılanacak."

1.Krallar 9,7

Tevrat kendi ifadesi ile değiştirildiğini söylüyor

Tevrat bile Tanrı'nın Israil'e yüz çevirdiğini anlatıyor.En ilginç olan kısım Tevrat'a ,Tevrat'ın bir kısmını yalancıların yazdığını söylemesidir.

"Nasıl, Biz bilgeyiz, Rabbin Yasası bizimledir diyebilirsiniz? Evet! Ama yazarların yalancı kalemi/yalan yapmış."

Jeremia 8,8

Tevrat kendi izahi ile Kitabın bir kısmı yalancı yazarlar tarafından yazılmıştır. Peki orjinal Tevrat'a ne oldu?Kimi iddialara göre  Hz.Süleyman Tapınağı ile beraber yakıldı.

"Bütün bunlar göz önüne alındığında, aslında Ezra ve Musa'nın Tevrat'ı hakkında çok eski bir geleneğin var olması dikkat çekicidir. Geleneğe göre, M.Ö. 587'de Tapınağı yok eden yangında Tevrat'ın ve İncil'in diğer kitaplarının orijinal tomarı yanmış, ancak Ezra bir vahiy yoluyla bunu geri getirmeyi başarmış."⁹

Her şeyi özetlemek gerekirse İsrail'in kuruluşu bir efsaneye dayandığını kabul etmemiz gerekir.Vadedilmiş topraklar kendi elleri ile yazdıkları bir hurafeye dayanyor.İsrail'de bile artık İsrail'in kuruluş efsanesine dair eleştirel sesler var.

İsrail'in Kuruluş Efsanesi

Shlomo Sand (10 Eylül 1946'da Linz, Avusturya'da doğdu) İsrailli bir tarihçidir. 2002'den emekli olduğu 2014 yılına kadar Tel Aviv Üniversitesi'nde profesör olarak görev yaptı.*Shlomo Sand, İsrail ve Siyonizm tarihini eleştirel bir şekilde inceleyen bir grup İsrailli tarihçiden biridir. İsrail'in var olma hakkını değil, onun efsaneye dayanan Vadedilmiş topraklar üzerindeki özel iddiasını sorguluyorlar.

Vadedilmiş Topraklar , Yahudilik'te Tanrı YHVH tarafından İbrahim'e ve soydaşlarına vadedilmiş bölgedir. Tam sınırları belli olmamakla beraber, günümüzde İsrail ve Filistin Devleti topraklarını oluşturan bölgenin Vadedilmiş Topraklar olduğu inancı yaygındır.

İsrailli tarihçi Shlomo Sand, ülkesinin kuruluş efsanesini kökten sorguluyor. Yahudilerin asla "atalarının topraklarına" dönmeye çalışmadıklarını ve bugün bile çoğunluğunun İsrail'de yaşamadığını veya yaşamak istemediğini ikna edici bir şekilde gösteriyor.¹⁰

Yahudi dünyasın da Tevrat'ın değistirildiği biliniyor

Avrupa'daki İncil temsilcilerinin yazılarına baktığımızda çoğunlukla Kur'an'ın ,Tevrat ve İncil'i tahrif edildiği yönündeki açıklamalarını eleştiriyorlar.Halbuki Tevrat'taki çelişkileri ortaya çıkaranlar çoğunlukla Batılı ilahiyatçılardır.

Yahudi alimler bile Tevrat'ın Musa tarafından yazılmadığını kabul etmektedirler.Buna rağmen garip bir anlayış ile Kehanet olduğuna inanyorlar.

Joseph ben Eliezer Bonfils, belki de Tevrat'ın bir ayeti hakkında Musa'nın yazmadığını kesin olarak söyleyen ilk Yahudi bilginidir.

"Alınan sözlere ve kehanet sözlerine inanmamız gerektiğine göre, bunları Musa'nın mı yoksa başka bir peygamberin mi yazdığının benim için ne önemi var, çünkü onların tüm sözleri gerçektir ve kehanet yoluyla alınmıştır."¹¹

İnsanların inançları genellikle akla değil imana dayanır. Bazıları inanmak için aklın göz ardı edilmesi gerektiğini bile söyler.Akıl olmayınca ,kişi doğduğu ülkenin ve çevresinde ki dini sorgulamadan benimser.

Nükleer fizikçilerin ineklere tapınmasını, New age akımların temsilcileri kendilerini tanrı ilan etmeleri, Üniversite mezunları şeyhlerini tanrı yerine koyması, okumuş kişiler kendilerine seçilmiş olarak görmeleri ve topraklara tapanları başka nasıl izah edebiliriz?

"Sık sık tekrarladığımız gibi insan önce bir şeye sonuna kadar inanınca onun Yanlış veya doğru olduğunu düşünmeden o şeye inanınca, akla ne kadar ters olsa kanaatini değiştirmiyor.Bunun için diyoruz ki önce ilim sonra iman. Kur'an ilkesi budur .Önce İman sonra ilim olursa insan yoldan çıkar ve çıktığını da bilmez."¹²

Kaynakça

1. Matthias Köckert: İbrahim geleneğinin hikayesi. İçinde: André Lemaire (Ed.): Kongre Cilt Leiden 2004. 2004, s. 103–128.

2.Vikipedia

3.Richard Elliott Friedman, Tevrat'ı kim yazdı?

4.Daniel Muhl, Zipporah oğlunu sünnet ediyor

5.Richard Elliott Friedman, Tevrat'ı kim yazdı?6.Abdel Hakim Ourghi, "Kuran'a göre İsrail Yahudilerindir",Neue Züricher Zeitung (27.02.23)

7.Baden TV, "Yahudiler fail değil, mağdurdur"(17.10.23)

8.Sorularla Islamiyet

9.Richard Elliott Friedman, Tevrat'ı kim yazdı?10.Shlomo Sand,İsrail ülkesinin icadı

11.Joseph Ben Eliezer Bonfils'in, Yaratılış 12:6'nın yorumu.(Richard Elliott Friedman, Tevratı kim yazdı?)

12.Hüseyin Atay, Dine Cevaplar 2