"Akletmek Müslümanlar tarafından terk edildi ve bu yüzden zelil bir hale düştüler."

Ibn Haldun

Kur'an'ın temel mesajlarından biri Tevhid'dir. Tevhit hiç bir şekilde Allah'a ortak koşmamaktır. Bazı durumlarda insanların farkında olmadan insanları ilah edindiğine şahit oluruz.

İnsanlar Nasıl İlahlaştırılır?

Genel olarak baktığımız da bir insana İbadet, aşırı yüceltme, kusursuz ilan etmek insanları ilahlaştırmak olarak görülür. Daha keskin bir dille ifade etmek gerekirse, Allah’ın sıfatlarını insana yakıştırma anlamını taşır. Mesela AKP Milletvekili Fevai Arslan'ın Tayyip Erdoğan için ,"Allah'ın bütün vasıfları toplamış bir lider" ifadesi gibi.

Dikkate alınmayan başka noktalar da vardır, örneğin Tanrı veya din adına haram ve helali belirleyen insanlar, hocalar sözde âlimler mezhep imamları gibi. Bir kimse, Allah adına hareket ediyor ve din adına hareket etme yetkisine sahip olduğunu iddia ediyorsa, o kişinin Allah'ın pozisyonunu almış olduğunu anlamına gelir. Haramı ve helali belirleyen Allah'tır, Allah’ın yasa koyma yetkisini kendinde bulan kişi, kendisini Allah'a ortak etmiş olur.

"O'ndan başka taptıklarınız, sizin ve atalarınızın uydurduğu isimlerden ibarettir. ALLAH onlara her hangi bir güç vermemiştir. Hüküm, ancak Allah’ındır. Yalnızca kendisine kulluk etmenizi emretmiştir. Dosdoğru din işte budur. Ne var ki halkın çoğu bunu bilmiyor."

Yusuf Suresi 40.Ayet

Allah'ın hükmüne kendini ortak eden din adamlarını dinlemek ve din olarak yaşamak, Kur'an'a göre dinden sapmadır:

"Allah’ın haram kıldığına dair şâhitlik edecek şâhitlerinizi getirin bakalım!” Ancak onlar şâhitlik etse bile, sakın sen onlarla beraber şâhitlik etme. Ayetlerimizi yalanlayan ve ahirete inanmadıkları gibi başka varlıkları Rablerine denk tutan kimselerin hevâ ve heveslerine uyma!"

Enam Ayet 150

Allah korkusu olan biri, din adına konuşuyorsa, bunu bir kaç defa düşünmesi gerekir, her söylediğinin ahiret günü hesaba çekileceğini bildiği için. Allah’ın dinin sahibi ve yasa koyucu olduğunu hiç bir zaman aklından çıkarmaz. Nasıl oluyor da, din adamları veya din adına konuşanlar bu kadar cahil cesareti ile Allah’ın hükmüne ortak olmaya çalışıyorlar? Sorunun cevabını Kur’an 'da buluyoruz:

"Ey inananlar, din bilginlerinin ve din adamlarının çoğu halkın parasını hak etmeden yerler ve Allah’ın yolundan saptırırlar. Altın ve gümüşü yığıp ALLAH yolunda harcamayanlara acı bir azap müjdele."

Tevbe Suresi 34 ayet.

Bırakın Din bilginlerini Peygamber bile dini yasa koyamaz.

De ki: “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.” Ne var ki sağırlar uyarılsalar da çağrıyı duymazlar."

Enbiya Suresı 45.Ayet

Tevhit deyince sadece Allah'a ortak koşmadan inanmak ve yasa koyucu olarak Allah’ın yettiğini kavramaktır.

Bilindiği gibi Müslüman âlemin iki ana akımı var, biri Sünnilik diğeri Şiilik. Alevilik, Şiilik kolunun bir uzantısı olarak ifade edilse de birçok araştırmacı ayrı bir ekol olarak görür. Sonuçta bu akımların hepsinin Kur'an'ın yanında kendi kaynakları vardır. Sünniliğin Kitab ül Sitte ( Altı Kitap) dedikleri, Şiilerin de Kitab ül arba ( Dört Kitap) kitapları mevcuttur.Yüzyılardır bu iki akım ,bir birlerini tenkit ederek ,kendi kitaplarını referans olarak gösterir. Kur'an ile örtüşmeyen bu Kitaplarda ki rivayetler, maalesef bin senesini aşan Sünni-Şii çatışmasının ana sebebidir.

Mezheplere ve dini akımlara cevap vermeye çalışırken, dinin sadece Allah'a ait olduğunu, kimsenin dinin hâkimi gibi davranmaya cesaret etmemesi gerektiğini aklımızda tutalım.

Allah'ın Helal Dediğine Haram Demek

"Mezheplerin kendi aralarında nasıl çeliştiklerini aşağıdaki tablolardan görelim ve Allah'ın tek dininin mezhepleri aracılığıyla nasıl farklı yapıları dönüştürüldüğünü anlayalım. Bu tablolarda ayrıca mezheplerin kendi içlerindeki çelişkilerine yer vermiyoruz. Örneğin Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife ile onun talebeleri Ebu Yusuf ve Muhammed'in farklı görüşleri olduğu da kabul edilir ve bunlarda da çelişki çoktur. Bu tablolarda, sadece Sünni dört mezhebin bazı çelişkileri vardır. Şiilikle Sünniliğin ayrılıkları da ayrı bir kitap yazdıracak kadardır. Bu tablolar çelişkilerin ancak az bir kısmını göstermektedir. Mezheplerin tüm çelişkilerini anlatmaya bu kitabın hacmi çok dar gelir. Allah’ın, Kur'an dışında herhangi bir kaynaktan dinimizi öğrenmemizi istememiş olması sayesinde bu kargaşanın, bu çelişkilerin içinde boğulmuyoruz. Siz Eğer hala atalarınızdan miras aldığınız mezheplere, sırf atalarınızın bunlara iman ettiği için inanıyorsanız, lütfen sunacağımız 70 örneği inceleyip mezhebinizi iyice öğrenin. Öğrendikten sonra ister Kur'an'la yetinin, ister bu tabloları uygulayıp bu farkları "rahmet" diye niteleyin. Uyarı bizim, seçim ve sorumluluk sizin."¹

Mezheplerin çelişkilerine 70 örnekli tablo:

Ku'ran da olmayan haramlar ve helaller belirleniyor.Bir mezhebin helal dediğine diğeri haram diyor.Sonsuz Rahmet sahibi olan Allah bir,Peygamberimiz Muhammed ise ,nasıl oluyor da farklı görüşler ortaya çıkıyor? Bu mantığa göre, mahşer günün de Allah bizi hesaba çekerken, kendi koyduğu yasaya göre değil, mezheplerin hükmüne göre bizi yargılayacak.Böyle bir ilahi kanunu adalet ile bağdaştırabilir misiniz? Kur'an'ın Ali Imran  Suresnin 103. Ayetine rağmen:

"Hep birlikte Allah’ın ipine sarılın, fırkalara bölünüp ayrılmayın."

"Şüphesiz o (Kur’an), hem senin hem de milletin (ümmetin sayılan bütün insanlar) için bir öğüttür (vahiydir, mesajdır, yasadır, bilgidir, evrensel değerler manzumesidir). Ve ileride hepiniz (ona karşı tutumunuzdan dolayısı )hesaba çekileceksiniz."

Zuhruf Suresi Ayet. 45

Genellikle daha geniş bir topluluk tarafından kabul edilen doktrin ve kanunlarla belirlenen bir inanç din olarak tarif edilir. Kendi kitabı ve yasası olan ayrı bir dindir. Bu yüzden diyoruz ki, bizim dinimiz İslam ise kitabımız sadece Kur'an olması lazım. Mezhepler dini açıklayan ekoller olduğu anlatılır bize. Dinin anlamı yasaklar dizgesi ise, bu durumda mezhepleri açıklayan değil, haram ve helal belirleyen birer din olarak görmek lazım. Bir kaç örnek vererek mezheplerin neyi açıkladığına bakalım:

Bir kertenkele öldüren bir kâfir öldürmüş gibi sevap alır.

Hadis-i Şerif ( Müslim )

Güneş şeytanın iki boynuzu arasında doğar.

Hadis-i Şerif ( Müslim 833; Nesai 1, 279)

Şeytan ZART diye osurur.

Hadis-i Şerif ( Buhari, Ezan/4 ; Tecrid 360; Müslim, Kitab us-salat 369 )

Kadının aklı ve dini nakıstır ( eksiktir ).

Hadis-i Şerif ( Ebu Davut 4679; Müslim, İman babı 132 (79); Buhari, Hayız Babı 6)

Allah ahirette kendini tanıtmak için açıp bacağını gösterir.

Hadis-i Şerif (Müslim, İman Babı 302; Buhari 97/24)

Allah benimle görüştü el sıkıştı.

Hadis-i Şerif (Hanbel 5/243; Tirmizi 3231)

Allah zamandır.

Hadis-i Şerif (Muvatta İmam Malik 3/56 Buhari edep 101)

Dinini değiştireni öldürün.

Hadis-i Şerif (Buhari 12/1883)

Kadınlar arasında iyi kadın ancak yüz karga içindeki bir tek alacakarga gibidir.

Hadis-i Şerif (Buhari 9/1391)

Varis için vasiyet yoktur.

Hadis-i Şerif (Hanbel 14/238)

Cehennem de en şiddetli azap ressamlaradır.

Hadis-i Şerif (Buhari, Tesavir 89)

Dünya balığın sırtındadır. Balık başını sallarsa deprem olur.

Hadis-i Şerif (İbn-i Kesir tefsiri 2/29)

Dünya balığın sırtındadır. Cennete girecekler ilk olarak bu balığın ciğerinden yiyecekler.

Hadis-i Şerif (Buhari 3/31)

Musa, Azrail’e tokat attı.

Hadis-i Şerif (Müslim 10/176)

Yazılanları belki ilk kez okuyorsunuzdur. Fazla yorumlamaya gerek yok. Allah’ın tanınması için bacağını göstermesi ve el sıkışması diye anlatan hadislerden belli ki Allah'ı insana indirgemek ile Allah’ı gerektiği gibi kavramamışlar. Allah ile insan arasındaki en açık delil, Allah'ın hiçbir şeye benzetilemeyeceğidir.

"Hiçbir şey O'nun dengi değildir."

Ihlas Suresi 4. Ayet

Hz.Muhammed'in aşırı yüceltilmesi:

"Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:

(Âdem aleyhisselam Cennetten çıkarılınca, “Yâ Rabbî, Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet” diye dua etti. Allahü teâlâ ise, [ne cevap vereceğini bildiği hâlde, cevabını diğer insanların duyması için] “ Yâ Âdem, onu henüz yaratmadım. Nereden bildin?” buyurdu. Âdem aleyhisselam da, “Arşta, La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına, ancak en çok sevdiğinin, en şerefli olanın ismini layık görürsün” dedi. Allahü teâlâ buyurdu ki: “ Yâ Âdem, doğru söyledin. O, bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer Muhammed aleyhisselam olmasaydı, seni yaratmazdım.”) (Taberanî)

Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:

“Kıyamet günü insanların seyidi/efendisi benim.”

(Buharî, Enbiya, 3, Tefsiru sureti 17/5; Muslim, İman, 237, 238)

Ömer 'den rivayet edilen bir hadîs-i ṣerifte Allahu Te´âlâ, Âdem (Aleyhisselam´a) hitaben: "(Ey Âdem!) O (Muhammed) olmasaydi, seni´de, (neslin olan tüm insanligi´da, onlar icin yarattigim âlemleri´de) yaratmayacaktim."

Te´âlâ Habîbine hitaben söyle buyurmustur: "Allahu Te´âlâ bana: ´Andolsun ki; Muhakkak Ben senin ismini benim ismime cok yaklastirdim. Bu yüzden Benim anildigim heryerde sen´de mutlaka anilacaksin.

Yemin olsun ki; ben dünyayi ve halkini onlara senin serefini ve nezdimdeki degerini tanitayim diye yarattim. Yâ Muhammed! Sen olmasaydin, dünyayi yaratmayacaktim´ buyurdu"

[Ibn-i Asâkir, Târîh-u Medîneti Dimesk: 3/517-518; Ali el-Kari, el-Esrâru´l-merfû´a, No: 385, sh: 288]

Ömer 'den rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Âdem (aleyhisselam) o hatayı işlediğinde ´Ya Rabbi! Muhammedin hakkı icin, mutlaka beni affetmeni senden istiyorum.´diye duâ edince, Allah: ´Ey Âdem! Henüz ben onu yaratmamışken sen onu nasıl tanıdın.´diye sordu. O da:´Yâ Rabbi! Sen beni (kudret) elinle yaratıp ruhundan bana üflediğinde başımı kaldırdım ve Arş´ın direklerinde: "la ilahe illallah, muhammedur resûlullâh" yazılı olduğunu gördüm. Işte o zaman senin kendi isminin yanına, ancak kullarından en sevdiğinin (adini) katmış olduğunu anladım.´dedi.

Bunun üzerine Allâhu Teâlâ:´Ey Âdem! Doğru söyledin! Şüphesiz ki o, kullarımın bana en sevgilisidir. Bana onun hakkı hürmetine duâ et: işte şimdi seni bağışladım. Muhammed olmasa seni yaratmayacaktım´buyurdu"

[Hâkim, el-Müstedrek, Nr. 4228, 2/672; Beyhakî, Delâilü´n-nübüvve: 5/489; Suyûtî, ed-Dürrü´l-mensûr: 1/142; İbn-i Asâkir, Târih-u Medîneti Dımeşk: 7/437; Taberânî el-Mu´cemu´s-sagir, Nr. 994, sh: 412]

[Ahmed ibni Hanbel, Hâkim, el-Müstedrek, No: 4228, 2/672; Beyhakî, Delâilu´n-Nübüvve: 5/489; Süyutî, ed-Dürrü´l-mensûr: 1/142; Ibn-i Asâkir, Târîh-u Medînet-i Dimesk: 7/437; Taberânî, el-Mu´cemu´s-sagîr, No: 994, sh: 412]

Bu hadisleri okuyunca, sonsuz kudret sahibi Allah mı ön planda yoksa Hz. Muhammed mi? Hadislere bakınca, kıyamet günü Hz. Muhammed’in rızasını kazanmak kurtuluş için yetmektedir. Hâlbuki Kur'an'a göre Allah hiç kimseyi hükmüne ortak etmez.

"O, hükümranlığına kimseyi ortak etmez."

Kehf Suresi 26.Ayet

Allah peygamberler arasında fark gözetmez. Sonuçta bütün Peygamberler Allah’ın birliğine çağırarak aynı vazifeyi taşıdılar. Hadisler'in göstermeye çalıştığı gibi peygamberler arasında hiyerarşi yoktur.

"Allah'a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hiçbiri arasında ayırım yapmayanlara ise Allah ecirlerini verecektir."

Bakara Suresi 285. Ayet

Hadislere göre kıyamet günün sahibi Hz. Muhammed 'dir. Kur'an'a göre ise:

De ki: “İlk resul ben değilim. Bana ve size ne yapılacağını bilmiyorum. Ben, yalnızca bana vahyedilene uyuyorum. Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.”

Akhaf Suresi 9.Ayet

Allah'ın makamını insana vermek, peygamber de olsa, Allah’a ortak koşmak anlamına gelir.

Şii Kaynaklarında Hz. Ali'nin Yüceltilmesi:

 «Nebi s.a.a Hz. Ali hakkında “Bu, benden sonra hak uğruna kılıçla insanların boynunu vuracaktır.” buyurmuştur. Yine onun hakkında: “Ali ne tarafa meylederse, hak onunla beraberdir.” buyurmuştur.»

Kuleyni r.a, “el-Kafi”, 1/176-177, Hüccet kitabı, bab 65, hadis 3

Ali a.s’ın (şura üyelerine) şöyle dediğini duydum: «Allah aşkına aranızda benden başka hakkında Rasulullah s.a.a’in “hak Ali ile ve Ali hak ile’dir, bunlar havz başına ulaşana kadar bir birinden ayrılmazlar.” dediği birisi var mı?» şu üyeleri dediler ki: “Allah için hayır.”

Şeyh Saduk r.a, “Hisal”, 2/553-559, hadis 1

Allah (cc)’ın (varlığının hücceti) bilinmesinin yolu İmam olmaksızın tesis edilemez. (Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa 177)

İmam ölüm saatini bilir ve ölümü onun kontrolü altındadır! (Şiilerin en muteber kitabı Us’ul el Kâfi, Cilt 1, Sayfa 258)

Şiilere göre hiçbir şey İmamlardan gizli kalamaz ve onlar geçmiş, mevcud ve gelecek zamanın tam bir bilgisine sahiptirler. (Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa 260)

İmam Peygamberin (as) sahip olduğundan daha fazlasına sahiptir. (Usûl-u Kâfi, Cilt 1, Sayfa 388)

İmamlar İlahtır. (Cila’ul-Uyûn, Cilt 2, Sayfa 85)

Alevilikte Hz.Ali'nin Tanrılaştırılması:

"Ali sözcüğünün anlamı “yüce”dir. Adının anlamındaki yücelik onun özel olduğunun da göstergelerinden biridir. Ondaki yücelik Tanrı’dandır. Nitekim Aleviler, O’nda ilahi/Tanrısal özelikler olduğuna inanırlar. Bu inanış, Alevi karşıtları tarafından Hz. İmam Ali’nin Tanrılaştırıldığı ve putlaştırıldığı suçlamasına zemin teçkil etmiştir. Oysa bu suçlama yersizdir. Çünkü Alevi inanışının omurgasını oluşturan “Vahdet-i Vücut” anlayışı ve Tanrı’nın insanda tecelli ettiği düşüncesi, bu inanışın yani Hz. İmam Ali’nin tanrısallığı inancının temelini oluşturmaktadır. İnsan Tanrı’dan bir parçadır. Nitekim Tanrı, “Biz insana ruhumuzdan üfledik.” buyurmaktadır. Hz. imam Ali’deki tanrısallık da böyle anlaşılmalıdır. Aynı zamanda unutulmaması gereken hususlardan biri de “Ali” sözcüğünün Allah’ın doksan dokuz adından biri olmasıdır. Aleviler, “Ali” adını aynı zamanda bu anlamda da kullanılmaktadır."

"Aleviler ona duydukları tarifsiz sevgi ve bağlılığın bir yansıması olarak onu çeşitli adlarla anmaktadırlar.

O, Şah-ı Merdan’dır. Yani yiğitlerin şahıdır.

O, Şah-ı Evliya’dır. Yani velilerin şahıdır.

O, Şir-i Yezdan’dır. Yani Tanrı’nın arslanıdır.

O, Nihan’dır. Yani sırdır.

O, Şah-ı Velayet’tir. Yani veliliğin şahıdır.

O, Ebu Turab’dır. Yani toprağın babasıdır.

O, Bab’ül-ilim’dir. Yani bilimin kapısıdır.

O, Emir’ül-Mümin’dir. Yani insanların önderidir.

O, Haydar’dır. Yani arslandır.

O, Vechullah’tır. Yani Tanrı’nın yüzüdür, tecellisidir.

O, Kur’an’ı Natık’tır. Yani konuşan Kur’an’dır.

O, Levh-i Mahfuz Kalemidir. Yani korunmuş levhayı yazan kalemdir.

O, Nur-u Rahman’dır. Yani Tanrı’nın ışığıdır."²

"İmam Ali, zulme karşı başkaldırmanın tarihsel simgelerinden biridir. O mazlumların en büyük lideridir. Kendisi de büyük haksızlıklara uğramış, büyük acılar yaşamıştır. O, Tanrı'nın en sevgili kullarındandır. Onda üstün nitelikler vardır. Bu üstün nitelikler ona Tanrı tarafından verilmiştir. O, seçilmişlerdendir. O, Tanrının rızasını kazanmış / Murtaza olanlardandır. O, evveldir. O, ahirdir. O, batındır. O, zahirdir. O, candır. O, canandır. O, dindir. O, imandır."³

Kur'an'ın ana mesajı, Yaratıcı ile yaratılan arasındaki ayrımdır; hiçbir şekilde insanların, yıldızların ve gezegenlerin yüceltilmesi değil. Bu sadece Allah'ı teşbih etmek ve O'na ortak koşmamakla mümkündür.

Tasavvufun Tanınmış Simaların Kendilerini Tanrılaştırması:

Yunus Emre şiir:

Evvel benim, ahir benim, canlara can olan benim,

Azıp yolda kalanlara hazır medet eden benim.

Kar yağdıran, buz donduran, hayvanlara rızkın veren,

Şöyle bilin o mahlûka o Rahim ve Rahman benim.

Halk içinde dirlik düzen, dört kitabı doğru yazan,

Ak üstüne kara dizen, o yazılan Kuran benim.

Yunus değil bunu diyen, kendiliğidir söyleyen,

Kâfir olur inanmayan, evvel ahir hemen benim.

Muhyiddin ibn Arabi:

"Arif kendi nefsinden Hakk'ın nefsini anladı.Çünkü onun nefsi Hakk'ın hüviyetinden başka bir şey değildir. Kainatta hiçbir varlık yoktur ki Hakk'ın hüviyetinden gayrı olarak vucud bulsun.Belki o şey Hakk'ın aynısıdır."⁴

Enel Hak diyen Hallaci Mansur:

“Senin ruhum benim ruhuma şarabın saf su ile katışması gibi karışmıştır.

Sana herhangi bir şey dokunduğunda bana da dokunur,

Ey Allah’ım, her durumda sen, benimsin.

Ben sevdiğim O’yum ve sevdiğim O benim,

Biz bir vücutta sakin iki ruhuz

Eğer sen beni görürsen O’nu görmüş olursun,,.

Ve eğer sen O’nu görürsen ikimizi birlikte görmüş olursun.

O yücelikte “Ben, “Biz”, veya “Sen” yoktur, ” Ben”, “Biz”, “Sen” ve “O” hep biziz. ”⁵

Celâlettin Rumi:

Yine Sultan Veled’den nakledilmiş tir ki: Bir gün ileri gelen sofiler babam Hüdavendigar’dan: “Abu Yezid (Tanrı rahmet etsin), Ben Tanrı’mı daha sakalı bitmemiş bir genç şeklinde gördüm, buyuruyor. Bu nasıl olur?” diye sordular. Babam:

“Bunda iki hüküm vardır: ya Bayezid Tanrı’yı sakalı bitmemiş genç şeklinde görmüş yahut Bayezid’in meylinden ötürü Tanrı onun gözüne bir genç çocuk suretinde gözükmüştür “dedi.⁶

Islam dini Allah'a ortak koşmamak anlamını taşır. Buna bağlı olarak, tüm yaratılışı Allah gibi görmek, Allah’a en büyük muhalefettir.

Bize hoşgörü diye anlatılan tasavvuf ‘un ne felaketlere yol açtığını görüyoruz.

"Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esergül Balcı ve ekibinin yaptığı bir saha çalışması sonucunda Türkiye’deki dini yapılanmaların bir tablosu ortaya çıktı. Rapora göre, Türkiye’de belli başlı 30 tarikat silsilesi ve bunların 400 kolu bulunuyor.

Sadece İstanbul’da 445 tekke faaliyetlerini açıktan sürdürüyor."⁷

Tarikatların çoğu tasavvuf anlayışını benimsemiş durumda. Muhyiddin Arabi'nin geliştirdiği Vahdet-i Vücut anlayışı, herkesi ve her şeyi Tanrı olarak görmektir.

"Ey halk, Rabbinizi dinleyin, babanın çocuğuna yardım edemeyeceği ne de çocuğun babaya yardım edemeyeceği günden korkun. Allah’ın sözü gerçektir. Dünya hayatı sizi aldatmasın; kandırıcılar sizi ALLAH ile aldatmasınlar."

Lokman Suresi 33.Ayet

Tapmak fıtratımız da var:

İnsanlık tarihine baktığımızda her medeniyetin mabet inşa ettiğine tanık oluyoruz. Mesela Göbekli Tepe:

"Göbekli Tepe alanı, Mezopotamya'nın Türk kesiminde, güneydoğu Anadolu kenti Şanlıurfa'nın 15 kilometre kuzeydoğusunda yer almaktadır."⁸

"Dünyanın en eski tapınağı olarak kabul edilen Göbeklitepe, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girdi. Yerli ve yabancı pek çok araştırmacının ilgisini çeken Göbeklitepe’deki bu gelişme, bölgeye gelecek turist sayısını da olumlu yönde etkileyecek. İnsanlık tarihinde resmedilen ilk tanrı figürlerinin bulunduğu bu tapınak, pozitivistlerin dinle ilgili ezberlerini bozacağı düşünülüyor."⁹

Fıtratımız gereği herkesin tapınma ihtiyacı vardır. Tapınma sadece belirli dualarla yapılan birşey değildir. Tapınma bağlılık olarak da tarif edebiliriz. Insanın aklına tapınma deyince dinler aklına gelir, hâlbuki bağlılık olarak anlarsak, kavramın ne kadar geniş bir olgu olduğunu anlarız.Daha net olarak söylemek gerekirse, bağlı olduğumuz kişi ve kavramları kusursuz olarak görmek bir tapınmaya işaret'tir.Siyasi lider,partiler,mezhep imamları,hoca, şeyh, felsefi görüş bunlar kusursuz olarak görülür ise tapınmaya, bağlılığa yol açılmıș olur.Bir Partiye oy verilebilir, siyasetçi ve hoca sevilebilir,bunda sorun yok. Sorun bunların dokunulmaz ve eleştirilemez olarak görmektir.Çevrenize bakın ve kontröl edin, belirli bir düșünceye ve inanca bağlı olmayan bir kişi bulamazsınız.Her insanın belli bir hayat felsefesi vardır, hatta hiçliğe olan inanç bile bir dünya görüşüne bağlıdır.

Dediğimiz gibi tapınma ihtiyacı fıtratımız da var, önemli olan bizim fıtratımız gereği yaradana tabi olmaktır.

Piskyatri uzmanı Dr.Hamdi Kalyoncu ya göre:

"İlah edinme', kaçınılması mümkün olmayan bir psikolo­jik ihtiyaç olarak görülüyor.İnsanların ilk tarihi günlerden itibaren inandıkları çeşitli putlar bir köklü ihtiyacın ifadesidir. İnsanlar karşılaştıkları bü­yük tehlikeler ve yoksunluklar karşısında; ihtiyaçlarının doyu­rulması, tehlikelerin azaltılması veya yok edilmesi için; ken­disini yaşatacak, ona zor anlarında yardım edecek, onu mutlu kılacak bir güce ihtiyaç duymuş ve inanmıştır. İnsanın 'put'da toplanan, kutsal ve insanüstü güçten beklediği, bir üstün ger­çeklik ve enerjidir. Zamanda ve zamanı yaşayan insan, asırlar boyunca dağınık hayatını toplamak ve bir şeye dayanmak zo­runda kalmıştır."¹⁰

Sonsöz sonsuz olan Allah'a aittir:

"Allah'ın kendisine Kitap, Hüküm ve Nebi'lik verdiği bir beşerin, insanlara “Allah'ın yanı sıra bana da kulluk edin demesi yakışmaz. Ancak, okuyup öğrendiğiniz Kitap'ın gereği olarak, “Kulluğunuz yalnızca Rabb'inize ait olsun.” demesi gerekir."

Ali Imran Suresi 79.Ayet

Kaynakça

1.Kur'an Araştırmaları Grubu, Uydurulan Din ve Kur'an'daki Din

2.Seyyid Hakki, Alevilikte inanç

3.Baba Mansur Kur Hüseyin, Hazreti Imam Ali ve Tanrısallığı , ( Internet Sitesi)

4.Fusus'ul Hikem şerhi

5.Vahiyden Kültüre – Celaleddin Vatandaş, Pınar yayınları, İst-1991 – Hallacı Mansur’un küfür ve şirk sözleri (S.160-161),

Sultan Veled, Mevlana, Şems ve Kimya Hatun şirki (S.56-57)

6.Vahiyden Kültüre – Celaleddin Vatandaş, Pınar yayınları, İst-1991 – s.236,237 (Eflaki’den/2/67,70))

7. Oda TV

8.Oliver Dietrich, Jens Notroff: A sanctuary, or so fair a house? In defense of an archaeology of cult at Pre-Pottery Neolithic Göbekli Tepe. In: Nicola Laneri (Hrsg.): Defining the sacred. Approaches to the archaeology of religion in the Near East.

9.Gerçek Hayat, Göbekli Tepe ezber bozdu

10.Hamdi Kalyoncu, İslami Okul (Internet Sitesi)