Plastic Free Foundation tarafından başlatılan plastiksiz temmuz”, 2011 yılından beri temmuz ayında tek kullanımlık plastiklerin kullanımını azaltmayı teşvik ediyor. Aradan geçen yıllarda büyüyen bu hareket sosyal medyanın da etkisiyle geniş kitleler tarafından karşılık bulabiliyor.

Plastiksiz temmuzda tek kullanımlık tabak, çatal, bıçak, pipet, şişe gibi ürünleri kullanmadan hem az tüketmek hem de bu plastikler olmadan da hayatın gayet kolay olduğunu yeniden hatırlamak hedefleniyor. Plastiksiz temmuz ilk olarak tek kullanımlık plastikleri azaltmayı hedeflese de hayatın her alanına sızmış plastikleri fark etmek ve nasıl çıkaracağımızı düşünmek için doğru bir zaman.

Giydiğimiz plastikler

2020 yılında üretilen liflerin %62’sinin sentetik olduğunu ve bu oranın her geçen yıl arttığını düşünürsek plastiklerin hayatımızı göründüğünden çok daha fazla işgal ettiğini fark ederiz. Petrokimyasalların tekstil endüstrisinde kullanımı geçen yüzyılın ortasından itibaren hızla arttı, fakat asıl yüzyılın sonlarında yükselen hızlı modayla birlikte korkunç boyutlara ulaştı. Sentetik kumaş üretiminde en çok kullanılan polyester, naylon, akrilik ve spandexin yanı sıra kıyafetlerin son ürün haline geldiği süreçte kullanılan lastikler, aksesuarlar, düğmeler, simler, fermuarlar düşünüldüğünde çok daha geniş bir alanda plastik kullanıldığını söyleyebiliriz.

Plastiklerin bedeli

Mikroplastikler kullandığımız plastik eşyaların aşınmasıyla havaya, suya, toprağa karışıyor ve son yıllarda yapılan araştırmalarda deniz canlılarının, kuşların yanı sıra insan vücudunda da mikroplastiklere rastlandı.

Petrokimyasal içerikli giysileri, tekstil ürünlerini her yıkadığımızda sulara karışan mikroplastikler suları, toprağı hatta havayı kirletiyor. 2016 yılında yapılan bir araştırmada makinede yıkanan çamaşırlardan açığa çıkan mikroplastik miktarları ve türleri incelendi.

Neler yapılabilir?

Plastik kullanımını azaltmak için yalnızca temmuz ayı değil yılın her günü güzel bir zaman. Plastiksiz temmuz bunun için bir başlangıç olabilir.

Plastiksiz temmuzda plastik lifler içeren giysiler, tekstil ürünleri almamak, ihtiyaçları doğal lifler içeren ürünlerle karşılamak yapılabilecekler arasında en önemlilerinden biri. Bu tercihleri yaparken yüksek miktarda plastik üreten hızlı moda markalarının üretim biçimlerinde hiçbir iyileştirme yapmadığı halde yeşil yıkama için oluşturduğu birkaç pamuklu model yerine gerçekten sürdürülebilir markalara yönelmek iyi bir adım olabilir. Tekstil ürünlerindeki plastikler yalnızca iplik biçiminde değil düğme, sim, lastik, aksesuarlarda da bulunuyor ve tüm bunlar hem mikroplastik açığa çıkarıyor hem de ürünün kullanım süresi bittiğinde plastik atığı ortaya çıkıyor, buna da dikkat etmek önemli.

Prof. Dr. Şükrü Ersoy: En kötü senaryo 7.5 büyüklüğünde deprem Prof. Dr. Şükrü Ersoy: En kötü senaryo 7.5 büyüklüğünde deprem

Plastiğin geri dönüşümü sürdürülebilir bir çözüm olmaktan çok uzak olmasının yanı sıra geri dönüştürerek yeniden mikroplastik açığa çıkarabileceği döngüye dahil ediyoruz. Bu sebeple dönüşümden önce plastiği hiç kullanmamak, tüketimi azaltmak daha önemli bir yerde duruyor. Uzun süreli, sık sık ve yüksek sıcaklıklarda yıkama yaparak da mikroplastik salımını artıyor.

Tekstil ürünlerinde %100 polyester ya da naylon gibi plastikler yerine doğal liflerle karışık ürünleri tercih etmek “biraz daha” iyi bir seçim yapmış gibi hissettirse de tam tersi, ayrıştırılması çok zor plastik atığını yine kullanım döngüsüne sokmuş oluyoruz.

Tekstil endüstrisinde dönüşüm için gerekli olan en önemli adımlar endüstrinin kendisinden ve yasal düzenlemelerden gelmeli elbette. Son yıllarda adımlar atılmaya başlansa da henüz dünyanın ihtiyaç duyduğu önlemlerden çok uzakta olduğunu söyleyebiliriz.(Yeşilgazete)

Editör: Haber Merkezi