Prof. Dr. Şükrü Ersoy: En kötü senaryo 7.5 büyüklüğünde deprem Prof. Dr. Şükrü Ersoy: En kötü senaryo 7.5 büyüklüğünde deprem

Adana gibi sıcak iklimlere sahip şehirlerde klima kullanımı oldukça yaygındır. Evlerde en az iki klimanın bulunduğu Adana'da, bu durumun soğutma sistemlerinde enerji kullanımının 2050 yılında günümüze oranla üç katına çıkmasına neden olabileceği belirtilmektedir. Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Zaimoğlu, "Küresel ısınma ile birlikte ne yazık ki 1,5 derecelik sıcaklık artışı bize beraberinde soğutma için enerji ve klima kullanımını getiriyor" dedi. Zaimoğlu, "Bunun önüne geçebilmenin en önemli yollarından birisi binalardaki yalıtım. Doğru bir yalıtım sistemi ile binalarda daha az klima kullanımı söz konusu olabilir." ifadelerini kullandı.

"AVRUPA BİRLİĞİ ÖNLEM ALMAYA BAŞLADI"

Günümüzde soğutma için kullanılan enerji miktarının 2050 yılında yaklaşık üç katına çıkmasının beklendiğini açıklayan Prof. Dr. Zeynep Zaimoğlu, "Aslında enerji kullanımını da kontrol altına alabilmek son derece zor. Çeşitli Avrupa Birliği ülkelerinde bu duruma karşı önlemler alınmaya başlandı. Örneğin Fransa’da kamu binalarında sıcaklık 26 derecenin üzerine çıktığı zaman klima kullanımına izin verilir hale gelmiş durumda. Diğer ülkelerde de benzer uygulamalar yapılmaya başlanıyor. Çünkü özellikle klima kullanımının iklime ve doğaya bir takım zararları söz konusu" şeklinde konuştu.

Türkiye’de klimalar için kullanılan enerjinin büyük oranda termik santrallerden karşılanmasının olumsuz sonuçlar doğurduğuna dikkat çeken Zaimoğlu, "Ülkemizde kullandığımız klimalar için oluşturulan enerji ne yazık ki büyük oranda termik santrallerden karşılanıyor. Santrallerden karşılanan bu enerji elbette ki küresel ısınmaya ciddi etken hale geliyor. Dolayısıyla klima kullanımının iki farklı olumsuz etkisi söz konusu. Birincisi, kullanılan enerjinin termik santrallerden gelmesi ve bu yolla salınan karbondioksit ve eşdeğeri gazların zararları. İkincisi de klimalarda kullanılan hidroflorokarbon dediğimiz gazın ne yazık ki iklim değişikliğine etkin bir biçimdeki negatif etkisi. Biz karbondioksit ve eşdeğeri gazların salınımlarını azaltmaya çalışırken, yüksek sıcaklıklarda kullanılan klimalar ile birlikte çok daha zararlı hale getirmiş oluyoruz" ifadelerini kullandı.

"ÇÖZÜM DOĞRU YALITIM"

Klima kullanımının özellikle sıcak kentlerde önüne geçilmesinin son derece zor olduğunu belirten Zaimoğlu, "Bunun önüne geçebilmenin en önemli yollarından birisi binalardaki yalıtım. Doğru bir yalıtım sistemi ile binalarda daha az klima kullanımı söz konusu olabilir. Bu da gerekli inşaat kalitesi sağlanarak ve belediyelerin kontrolleri söz konusu olarak önümüzdeki dönemlerde yapılabilir gibi görünüyor. Merkezi sistem klimalar da tabii ki tekli klimalara göre çok daha az hidroflorokarbon salabiliyorlar. Ancak bunların da ekonomik maliyetinin ülkemiz açısından çok da ucuz olmadığını söyleyebiliriz. Sonuç olarak çözüm yalıtım olarak görünüyor" dedi.

Kentlerde binaların birbirlerine olan yakınlıklarının da sıcaklığın artma nedenlerinden biri olan ısıl adaların oluşmasında etkili olduğuna dikkat çeken Zaimoğlu, "Binaların birbirine yakın olmaları ve klimaların dış ünitelerinin oluşturduğu sıcaklıklar ile birlikte kentlerde 'ısıl adalar' oluşmaya başlıyor. Mümkün olduğu kadar bina aralarının açık olması, kentsel alanlarda daha fazla yeşil alanın bulunması bu ısıl adaların oluşmasına yönelik bir engel oluşturabilir" diye konuştu.

Kaynak: KARAR