Sevgili okurlar,
Kanal İstanbul projesinin uygulanmaya konması ısrarının çevresel faktörleri nasıl etkileneceği konusunda halen net açıklama yok. Aslında bu konuda başta çevre mühendisleri olmak üzere ÇED raporu üzerinden yapılan değerlendirmeler ve yayınlar bulunsa da bunlar duyurulamadığı ve/veya bu konular hakkında bilimsel bilgi sahipleri tartışma programlarının kadrolu tartışmacılarından yer bulamadıkları için, kamuoyu asıl bilinmesi gereken konular hakkında doğrudan bilgi sahibi olamamaktadır.
Kamuoyunun bilgilendirilemediği konusunu bir yana bırakarak değerlendirmeye girersek; bu tür büyük projelerde çevresel faktörlerin nasıl etkileneceği ile ilgili olarak kısaca ÇED denilen raporlar alınsa da özellikle Kanal İstanbul için alınan ÇED raporunun inandırıcılığının bulunmadığını söylemek gerekiyor.
Nitekim Sadece Kanal İstanbul değil, başka projelerinde ÇED raporlarının zaman zaman değiştiğini sizler de duymuşsunuzdur. Kanal İstanbul için de böyle oldu. İlk ÇED raporları Sehven!!!! ‘Yanlışlık yapıldı’ denilerek değiştirildi.
Ancak ÇED raporunun akıllara zarar şekilde “Kanal İstanbul, yenişehir yapı alanlarının piyasa değerini arttıran bir su yoludur’ ifadesinin kullanıldığı gözetildiğinde bu raporun çevre ile ilgili olmadığı, sadece rantı esas aldığı görülecektir. Bu bile raporu çöpe atmak için yeter ama biz yine devam edelim.
ÇED raporlarındaki sehven!!!! yapılan yanlışlıkları bir yana bırakırsak (gerçek mi bilmiyorum ama raporda imzası olanlardan birinin Nuh Peygamber’in cep telefonu olduğunu iddia eden akademisyenin olduğu söyleniyor) tam bir ekolojik katliam olacak.
En basitinden kaba bir hesapla Kanal İstanbul için 1 milyar 100 milyon ila 1 milyar 200 milyon m3 hafriyat yapılacağı öngörülüyor.Rakamın büyüklüğünü şöyle tarif edelim: 25m3 taşıyan kamyonlar ile 40 milyon sefer yapılacak. Tek seferde 200 m3 taşıyan kamyonlar da var ama onların gidebileceği yol yok.
Peki bu kadar hafriyat nereye dökülecek? Hafriyatın döküleceği yerin gelecekteki durumu ne olacak?
ÇED tamamen mühendislik bilgileri içermeyen bir değerlendirme yaparak çıkan hafriyatı deniz dolgusunda kullanmış. Tabi bunu yaparken ÇED raporunda denizdeki doğal yaşamın ne olacağı ile ilgili en ufak bir açıklama olmadığını sanırım söylememe gerek yok!
Ayrıca plana göre İstanbul'un su kaynaklarından olan Sazlıdere göleti tarihe karışıyor. Muhtemeldir ki en büyük su kaynağı Terkos gölü de hafriyat, dinamit nedeni ile yeraltında oluşacak çatlaklar nedeniyle deniz suyu ile kirlenmeden nasiplenecek. Sadece baraj suları mı? Aynı şekilde toprak da deniz suyu nedeni ile tuzlanacak ve verimliliğini kaybedecek.
Zaten susuzluk tehlikesini yaşadığımız bu yılı düşünürsek temiz su havzalarının bozulmasının hangi akla ve mantığa sığdığını anlamakta zorlanıyoruz.
ÇED raporunda sorun, il sınırları dışından yani çatlaklarla dolu olan Melen ve yapımı planlanan Sungurlu Barajı ile İstanbul’a su getirilmesi planlanarak çözülmüş. Melen Barajı’nın su tutma ve hizmete alınması en iyimser yaklaşımla 5 yıla yakın bir sürede mümkün olacaktır. Sungurlu Barajı ise belli bile değil. Rapor bu konuda bu süreleri hiç dikkate almamış açıklama yok.
Karada bulunan doğal yaşam alanları raporda yok. Yani deniz yanında karada yaşayan bitki ve hayvan tüm canlılar neslini nasıl devam ettirecek, nasıl beslenecek raporda yok.
Küçükçekmece gölü ve onu besleyen başta Sazlıdere olmak üzere dereler, yeraltı su yolları, tarım alanları, ormanları doğal özelliklerini kaybedecek. Raporda yok.
Kanalın geçtiği yerde inceleme yapılmış ama su havzası planı yok. Flora fauna envanteri, kıyı incelemesi, hava kirliliği, iklim, kümülatif etki incelemesi yapılmamış. Yok.
Bölge yaşayan tarım, hayvancılık, balıkçılık gibi geçim kaynakları olan insanların ne olacağı, Kanal İstanbul’dan nasıl etkilenecekleri yaşam alanlarının nasıl değişeceği raporda yok.
Üstelik ekolojik dengeyi bir yana bırakıp çevre değil rant değerlerine vurgu yapan bu ÇED raporunun kendi inşaat planlamasını dahi dikkate almadığı ve çeliştiği görülmektedir.
Nitekim Kanal kazısından önce Trakya trafiğinin sürmesi sağlanması için köprülerin yapılması için üç yıl öngörülüyor.
Güzergâhın altındaki ve üstündeki mevcut teknik altyapı boru ve hatlarının tamamı kullanılamaz hale gelecek. Yeniden yapılması dört yıl. Su elektrik doğalgaz ve yer altından borular ve/veya hatlar ile ne geliyorsa dört yıl İstanbul’da sıkıntı yaşanacak .
İstanbul’un yok edilecek içme suyu kaynakları olan Sazlıdere ve Terkos yerine yeni su temini için planlanan süre altı yıl.
Kanal İstanbul’un iki yakasında kurulması planlanan şehirleri düşünürsek ayrıca bu bölgeye başlı başına büyük bir alt yapı yatırımının da yapılması gerekiyor.
Bunun yapılması için ise Mühendisler odaları tarafından hazırlanan raporlara göre sekiz 8 yıl gerekiyor.
Peki … her iki yakada yeni kentin altyapısının kurulması ile ilgili bir planlama ve bunun etkileri ile ilgili ÇED raporunda bir açıklama var mı?
Ben söylemeyeyim, bu kez siz söyleyin: YOK!