İsmailağa bağlantılı Hiranur Vakfının kurucusu Yusuf Ziya Gümüşelin, kızı H.K.G.’yi 6 yaşında evlendirdiği ve cinsel istismara uğramasına sessiz kaldığının ortaya çıkması tarikat ve cemaatlerin özellikle çocuklara ve gençlere yönelik geçmişteki olayları da akıllara getirdi.

Türkeş'e izin çıktı, Osman Kavala'yı ziyaret edecek Türkeş'e izin çıktı, Osman Kavala'yı ziyaret edecek

Bu olaylardan öne çıkanlar şöyle:

  • Dönemin Üsküdar İlçe Müftüsü Hasan Ali Ünal, 1982’de öldürüldü. İsmailağa’nın Üsküdar’da çalışmasını engellediği ve faaliyetlerine göz yummadığı belirtilen Ünal’ın dövülmesinin caiz olduğu yönünde cemaat içinde fetva verildiği kaydedildi. Cemaat lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun da arasında olduğu çok sayıda isim yargılandı, Ustaosmanoğlu ise beraat etti. 
  • Emekli imam Bayram Ali Öztürk, 2006’da İsmailağa Camisi’nde verdiği vaaz sırasında bıçaklanarak öldürüldü.
  • Bursa’da 2011’de, kendisini tarikat şeyhi olarak tanıtan Uğur Korunmaz’ın, cennet vaadiyle kadınlarla cinsel ilişkiye girdiği ortaya çıktı. Korunmaz, “Bunların tamamı tarikatın gerektirdiği bir usul ve çabadır” dedi.

(Uğur Korunmaz)

  • Karaman’da Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği’ne (KAİMDER) ait evlerde kalan 9-10 yaşlarındaki çok sayıda erkek çocuğa, 2012-2015 yılları arasında cinsel istismarda bulunulduğu ortaya çıktı. Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, “Bir kere olması, karalamak için gerekçe olamaz” dedi. Çocuk istismarının önlenmesi için TBMM’de verilen araştırma komisyonu kurulması önergesi, AKP oylarıyla reddedildi. 
  • 2016’da, Bitlis’te Ensar Vakfı’na ait evlerde kalan dokuz kadına tecavüz edildiği, kadınlara şantaj yapıldığı iddia edildi.
  • 2016’da Adana Aladağ’da, Süleymancılara ait kaçak yurtta çıkan yangında 11’i çocuk 12 kişi yaşamını yitirdi.

(Aladağ)

  • 2017’de, Adıyaman’da Süleymancılara ait olduğu iddia edilen yurtta iki çocuğun taciz edildiği iddia edildi. Konuyla ilgili soruşturma açılırken, yurt müdürü tutuklandı.
  • 2017’de, İzmir Dikili’de Süleymancılara ait olduğu öne sürülen bir yurtta, temizlik görevlisinin yedi öğrenciye cinsel istismarda bulunduğu iddia edildi.
  • 2018’de, Konya’da Faruki tarikatının şeyhi olan Süleyman Işık, aralarında çocukların da olduğu yedi erkeğe cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklandı.
  • 2019’da, Bağcılar’da Medrese-i Gül isimli kaçak Kuran kursunda bir çocuğun cinsel istimara uğradığı iddia edildi. 
  • Uşşaki tarikatı lideri Fatih Nurullah, 2020’de, 12 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklandı. 

(Fatih Nurullah)

  • 2021’de, Antalya’daki Antalya İlim ve Kültür Derneği’nin kaçak yurdunda öğrenci Mehmet Sami Tuğrul, yurtta aşçı olarak çalışan kişi tarafından katledildi. 
  • 2021’de, Erzurum’da yatılı Kuran kursunda, yedi çocuğun cinsel istismara uğradığı, dört çocuğun ise işkence gördüğü ortaya çıktı.  
  • 2022’de, 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Enes Kara, Elazığ’da kalmaya zorlandığı bir cemaat evinde yaşamına son verdi. Öncesinde video yayınladığı ortaya çıkan Kara, gelecek ve ekonomik kaygılara işaret ederken, “Beni burada kalmaya zorladılar” dedi.

(Enes Kara)

İSTİSMAR SORUŞTURMASINDA 'AĞIR İŞLEYEN' SÜRECE TEPKİ: İKİ YIL GEÇTİ TUTUKLAMA YOK

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü, Hiranur Vakfı’nda yaşanan ve Türkiye’nin gündemine oturan cinsel istismarı değerlendirdi. Güllü, 2012’de doktorun ihbarıyla başlayan ancak üstü örtülen olayın, 2020’de yeniden yargıya taşındığını anımsatarak, “Olay 2004’te başladı, yansımalarıyla 2020’ye geldi. 2020’den bu yana iddianamenin hazırlanma sürecindeki ağırlık göz önünde bulundurulmalı. Aradan geçen süreçte ne yapıldı? İki yıl ne oldu? Ortada hala tutuklama yok, yargılama başlamadı. Yargılamaların bu tür konularda acil devreye girmesi, hızlandırılmış yargı sistemi, çocuk istismarı gibi konularında koruyucu politikalardan biridir” dedi. 

(Canan Güllü)

ÇOCUK EVLİLİĞİNE AF!

Asıl meselenin ise önleyici politikalar olduğuna işaret eden Güllü, bu konuda iktidarların politikasının önemli olduğuna dikkat çekti. 2011’de kadın bakanlığının kaldırıldığını, aile bakanlığının getirildiğini; 2015’te resmi nikah olmadan dini nikah kıyılamayacağına yönelik düzenlemenin kaldırıldığını; 2016’da çocuk yaşta evliliklere yönelik affın gündeme geldiğini anımsatan Güllü, şunları söyledi:“Politikalar, vizyonu ve yol haritasını belirler. En son geldiğimiz nokta ise İstanbul Sözleşmesi’nden tarikat ve cemaatlerin talebiyle çıkılması oldu. Ülkenin içinde yaşadığı duruma gelmesinde iktidarın kadın politikasızlığının büyük emeği var.” 

Önleyici politikalar konusunda İstanbul Sözleşmesi’nin yol gösterdiğini belirten Güllü, şu ifadeleri kullandı:

“Zorla ve erken yaşta evliliklerin önlenmesi adına iktidarlar, hükümetler önlem almak zorundadır. Bu önlemin içeriği, toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayata geçirilmesi, çocukların okullaşma oranlarının sağlanması, 18 yaş altı bütün çocuklara yönelik istismara en ağır cezanın yaşama geçirilmesidir. Özetle bir temel bir kadın politikası uygulanmalı. Alt başlıklarında ise toplumsal cinsiyet eşitliği, eğitim ve hakimlerin bilgilenmesinin sağlanmasıyla birlikte sorumluların cezalandırılmasındaki dirayet önemli.” 

‘SÜREKLİ IŞIK YAKILMALI’

Psikiyatrist Zeynep Pınar ise “Bu gibi olaylar, kişinin erişkinlik yaşamında müthiş travmalara neden oluyor. 6 yaşındaki bir çocuğun travmasını tarif bile edemeyeceğim. Akıllara zarar bir olay” dedi. Bu gibi travmaların hastalığa yatkınlığa neden olduğunu belirten Pınar, “Çocukluk travması, gökteki yıldızlar gibi; her karanlık çöktüğünde sonsuza dek onunla beraber gidiyor. O kişinin karanlıkta kalmaması için sürekli ışık yakmak gerekiyor. İyi bir terapi süreci uygulanmalı, iyi bir yaşam, ebeveyn, partner ve hukuk olmalı” diye konuştu. 

‘KORKU YAŞIYORLAR’

Bu gibi olayların “ailenin, okulun, mahallenin, şehrin namusu” gerekçesiyle üstünün kapatıldığını söyleyen Pınar, mağdurun yanında durulması gerektiğini vurguladı.

Pınar, “Saldırganların gücü, mağdurun sessizliği, utancı ve mahcubiyetinden geliyor. Mağdura koşulsuz destek sağlanmalı. Hukuka güven olmadığı için susuluyor. Öğretmenler ve doktorlar gibi olayı fark edip müdahale edebilecek konumdaki kişiler korku yaşıyor. Uzun yıllar boyunca öğretmenler itibarsızlaştırıldı. Doktorlar hastalarından korkar hale geldi. Bu değiştirilmeli. Her çocuk, sadece ailesine emanet edilmeyecek kadar kıymetli” ifadelerini kullandı.

Kaynak: www.cumhuriyet.com.tr

Editör: Haber Merkezi