CHP Sözcüsü Faik Öztrak, gerçekleştirdiği basın toplantısında hükümete ekonomik kriz üzerinden yüklendi. TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamları ile ENAG'ın açıkladığı rakamların arasındaki farka da değinen Öztrak, "İşte aradaki bu iki kat fark, yedikleri kul hakkıdır" dedi.

Öztrak'ın açıklamaları şu şekilde:

Enflasyon en büyük halk düşmanıdır. Çok büyük bir hırsızdır. Vatandaşın cebini mutfaktaki tenceresini boşaltır. Sarayın kibirlisi ve kifayetsiz şürekâsı 'Faiz sebep, enflasyon netice' diyerek geçtiğimiz yılın Ağustos ayında enflasyon canavarını azdırdı.

'Havaya bakıp ıslık çalıyorlar'

Bunu hep tekrarlıyoruz. Çünkü son günlerde yine enflasyonun müsebbibi kendileri değilmiş gibi havaya bakıp ıslık çalıyorlar.

Bu ülkede enflasyonu azdıran dışarıdan gelen enflasyonu içeriden üçle çarpan saray yönetiminin yanlış politikalarıdır. Türkiye’deki enflasyonun sadece dörtte biri dünyadan,
dörtte üçü ise çakma ekonomistten kaynaklanıyor.

'Hükümet iktisatçıları mahkemeye veriyor'

Geçtiğimiz Ağustos başında Erdoğan millete ne vadetmişti? 'Bundan böyle,
Enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil, Ağustos ayı kırılma noktasıdır. Artık biz düşük enflasyona inşallah geçeceğiz.'


Erdoğan bu sözleri söylediğinde ülkemizde enflasyon yüzde 19’du. Geçtiğimiz yıl sonunda yüzde 36 oldu. Düşecek dediği enflasyon sadece dört ayda neredeyse ikiye katlandı. O da TÜİK’in makyajlı verileriyle.

TÜİK hükümetin talimatıyla enflasyonu düşük göstermek için elinden geleni yapıyor. Verileri saklayıp, delil karartıyor. Bağımsız iktisatçıların kurduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) 'Gerçek enflasyon, TÜİK’in hesapladığının en az iki katı' diyor. Hükümet bu iktisatçıları mahkemeye veriyor.

'Enflasyon hızla artıyor'

Enflasyon milletin cebini boşaltırken hükümet de bu hırsızlığa ortak oluyor. Anlaşılan ENAG yetmemiş, şimdi TÜRK-İŞ’in yayımladığı açlık sınırına da takmışlar. Yakında TÜRK-İŞ’i de mahkemeye verip, 'Bu verileri yayımlamayın' derlerse hiç şaşırmayın.

Enflasyon yılbaşından beri bu ülkede uzun süredir görmediğimiz hızla artıyor. Bugün Haziran ayı enflasyon verileri açıklandı. TÜİK’in ağır makyajlı rakamlarıyla; tüketici enflasyonu yüzde 79, üretici enflasyonu yüzde 138 oldu. Bağımsız iktisatçılardan oluşan, Enflasyon Araştırma Grubu’na göre ise 12 aylık enflasyon yüzde 176.

TÜİK’in üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki fark 60 puan. Bu korkunç bir rekor. Böyle bir makası daha önce hiç görmedik.

'Milletin Aralık ayını bekleyecek hali mi kaldı?'

Yine Tüketici Enflasyonu 1998 Eylül ayından bu yana, üretici Enflasyonu ise 1995 Şubat ayından bu yana en yüksek seviyeye çıktı. 27-28 yaşındaki gençlerimiz üç haneli enflasyonla bu iktidar döneminde tanıştı.

Erdoğan’ın millete vaatleri birer birer yok olurken, Nebati Bakan geçtiğimiz Aralık ayında 6 aylık uykuya dalmıştı. Güya, 6 ay sonra çok farklı noktalara gidecektik. Nebati Bakan daldığı uykudan uyandı. Baktı ki paramız daha da pul olmuş, dış ticaret açığı azalmak bir yana her ay rekor kırmış, enflasyon cephesinde işler alt üst olmuş.

Ama gel gör ki Nebati Bakan o kadar uykuya rağmen, saçmalamaya devam etti. 'Enflasyonu kontrol altına aldık. Cumhurbaşkanıma söz verdim. Aralık’tan sonra enflasyonun baz etkisiyle düştüğünü göreceğiz' dedi.

İnsaf! Milletin Aralık ayını bekleyecek hali mi kaldı? Dereye su gelene kadar kurbağanın gözü patlar.

Arjantin'in ekonomi bakanı örneği

Bir de hiç sıkılmadan 'baz etkisi' diyor. Enflasyon baz etkisiyle yani kendiliğinden düşecekse siz ne iş yapacaksınız? Anlaşılıyor ki Nebati Bakanın niyeti yata yata bakanlığı bitirmek.

Arjantin’in Ekonomi Bakanı enflasyon yüzde 50’lerden yüzde 60’a çıktı diye birkaç gün önce istifa etti. Oysa Nebati Bakan’ın iş başı yaptığı günden bu yana enflasyon yüzde 36’dan yüzde 79’lara sıçradı.

Reisleri geçtiğimiz yıl Ağustos’tan itibaren 'Enflasyon düşecek' dedi. O hiç tutturamadı. Ama bizdeki kifayetsiz reisler, bakanlar koltuklarına sıkı sıkı yapışmış. Kalkmıyorlar.
Murathan Mungan’ın dediği gibi 'Bu ülkede her şey olabilirsiniz ama rezil olamazsınız.

'Bu işi beceremediniz'

Baz, maz diyerek saçmalayıp durmayın. Bu işi beceremediniz. Elinize yüzünüze bulaştırdınız. Kabul edin. İşi ehline teslim etmek için milletin önüne sandığı derhal getirin.

Enflasyon, tüm fiyatların beraberce ama farklı hızlarda yarışıdır. En arkada kalan fiyat, en öndeki fiyatı yakalamak için hızlı koşmak ister. Yüksek enflasyon dönemlerinde en öndekine yetişme imkânı olmayan tek bir fiyat vardır. O da emeğin fiyatıdır. Yani ücret ve maaşlardır. Bu nedenle yüksek enflasyon dönemlerinde emeğin milli gelirden aldığı pay düşer sermayenin payı artar. Bugün Türkiye’de olan tam da budur.

'Adında adalet olan bir partinin adaleti'

TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla bu yılın ilk altı ayında gerçekleşen enflasyon yüzde 42,4. Gıda fiyatlarındaki artış yüzde 47,6. Ulaştırma fiyatlarındaki artış yüzde 58,3. Elektrik, gaz ve diğer yakıtlardaki artış yüzde 72. Ama asgari ücrete yapılan ara zam, yüzde 29,3. Güya adında adalet olan bir partinin adaleti işte bu.

Bu arada çakma ekonomistin ya matematiği zayıf, dört işlem yapma yeteneği yok. Bu nedenle yüzde 29,3 zammı, yüzde 25 diye açıkladı. Ya da Saray şürekâsı içinde en kibirlisi, en adaletsizi o. Aklı Madrid’e giderken, 'Asgari ücreti yüzde 25 artırın' diye verdiği talimatta kalmış. Dönünce aklında kalanı söylüyor.

Ama evdeki hesap çarşıya uymamış. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda yüzde 29,3 zam kararı alınmış. Kulağına fısıldanınca da 'Yüzde 30 zam' diyor. Şu hesaba bir daha baksın, Net asgari ücrete yaptıkları zam ne yüzde 25, ne de yüzde 30. Yapılan zam tamı tamına yüzde 29,3. İlk altı aydaki enflasyonun 13 puan altında.

'Çalışma Bakanı'na bırakmayıp kendisi açıkladı'

Ama ne olursa olsun bu çakma ekonomist o kadar çaresiz ki; asgari ücretliyi enflasyona ezdiren bir zam oranını bile Çalışma Bakanı'na bırakmayıp kendisi açıkladı. Ama ha Ali açıklasın, ha Veli. Bu yaptıkları zam değil, zulümdür.

Zamlı asgari ücret şu haliyle mevcut açlık sınırının 891 lira altında ve önümüzde koskoca bir altı ay daha var. Emekçiye, işçiye bu yapılan hak mıdır, reva mıdır?

Sevgili Peygamberimiz ne buyuruyor? 'İşçinin ücretini alın teri kurumadan ödeyiniz.' Bunlar bıraktık alın teri kurumada işçinin hakkını vermeyi TÜİK’in makyajlı enflasyonuyla işçinin alın terini gasp ediyorlar. İşte bu kul hakkı yemenin daniskasıdır.

'TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla kul hakkı yiyorlar'

Kul hakkını yedikleri sadece asgari ücretlilerimiz değil. TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla, milyonlarca memur ve emeklinin kul hakkını da yiyorlar.

2022’nin ilk yarısında memur ve emeklilere yüzde 7,5 zam yaptılar. Yılın ilk altı ayında gerçekleşen enflasyon yüzde 42,4. TÜİK’e göre memur ve emeklilere yılın ilk altı ayı için 32,4 puan enflasyon farkı ödenmesi gerekiyor.

Aradaki fark yedikleri kul hakkı

Bağımsız iktisatçıların ENAG’ın hesaplamalarına göre bu yılın ilk altı ayında gerçekleşen enflasyon ise yüzde 71,4. Böyle bakılırsa memur ve memur emeklisine ödenecek enflasyon farkı 59,4 puan. TÜİK ile arasında neredeyse iki kat fark var. İşte aradaki bu iki kat fark, yedikleri kul hakkıdır.

Biz bu fark nereden kaynaklanıyor diye sorarken TÜİK madde sepetini açıklamaktan vazgeçti. Veri saklamaya başladı. TÜİK rakamları istediği kadar eğip büksün millet enflasyonu biliyor, hayat pahalılığını yaşıyor. Artık bıçak kemiği deldi, geçti. Yurttaşlarımız TÜİK’i ve hükümeti protesto için faturalarını, fişlerini toplayıp TÜİK’e gönderiyor.

'Krizin ağır yükünü dar gelirliye ödettiriyor'

Milletimiz haksız mı? TÜİK’in yalan, yanlış rakamlarıyla işçimizin, memurumuzun, emeklimizin hakları bu zalim hükümet tarafından gasp ediliyor. Bu vicdansız hükümet TÜİK’in yalanlarıyla krizin ağır yükünü dar gelirliye ödettiriyor.

Biz iş başına gelir gelmez herkesin hakkını vereceğiz. Milletimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz.

Önümüz bayram. Kur Korumalı Mevduatın faizi için tek kalemde 21 milyar lira ödeyen bu insafsız yönetim iş emeklinin bayram ikramiyesine gelince nedense tek kuruş bulamadı. Emekliye bayram ikramiyesini bizim zorumuzla Mayıs 2018’de ilk kez 1.000 lira olarak verdiler. Yine bizim zorumuzla geçen yıl bayram ikramiyesini 1.100 lira yaptılar.

Emeklilerimiz 2018 Mayısında eline geçen bayram ikramiyesiyle, 1.000 ekmek alabiliyordu. Şimdi 1.100 lirayla 367 ekmek alabiliyor. Bu vicdansız, adaletsiz AK Parti iktidarı emeklinin sofrasından 633 ekmeğini çaldı.

Gel de şimdi Neyzen Tevfik’in şu sözlerine hak verme:

Ekmek herkese yetecekti aslında

Tarlaya karga dadandı

Ambara fare

Fırına hırsız

Türkeş'e izin çıktı, Osman Kavala'yı ziyaret edecek Türkeş'e izin çıktı, Osman Kavala'yı ziyaret edecek

Memlekete de harami

'Har vurup harman savurmaya devam'

Bunların elinde memleketimizin bereketi kaçtı. Milletimizin ağzında tat kalmadı. Ama kendileri ülkemizin kıt imkânlarını 'İtibardan tasarruf olmaz' deyip, har vurup harman savurmaya devam ediyorlar.

İşte en son olay; Erdoğan’ın Bursa’da bir takım açılışlar yapacağı söylendi. İşin aslı belediye kaynaklarıyla Erdoğan’a miting yaptıracaklardı. Ama Erdoğan gelemedi. Bursa’ya gidip nutuk atma görevi Binali Yıldırım’a kaldı. Binali Yıldırım Bursa’ya helikopterle giderken bu sefer de pilot rahatsızlandı. Helikopter Bilecik’e zorunlu iniş yaptı.

'Binali Yıldırım Cumhurbaşkanlığında görevli mi?'

Çekilen fotoğraflardan Binali Yıldırım’ı taşıyan helikopterin Cumhurbaşkanlığı helikopteri olduğu görülüyor. Binali Yıldırım Cumhurbaşkanlığında görevli bir kişi mi? Hayır. AK Parti’nin Genel Başkanvekili. Peki, nasıl oluyor da kendisi, Cumhurbaşkanlığı helikopterine biniyor.
Binali Yıldırım bu helikopteri nasıl ve hangi hakla kullanabiliyor?

Onların partisi de bizim gibi Hazine yardımı almıyor mu? Alıyor. Biz uçak ve helikopter paralarını kendimiz verip kiralıyoruz da, AK Parti Genel Başkanvekili Cumhurbaşkanlığının helikopterine bedavadan nasıl kuruluyor? Adalet bunun neresinde? Devletin malı bunlar için deniz. Yağma Hasan’ın böreği.

Voltaire’e atfedilen bir sözdür: Sıradan hırsız sizi seçer / Siyasi hırsızı siz seçersiniz.

128 milyar doları hatırlattı

Dört yıl önce Erdoğan milletin huzuruna çıktı '24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin ondan sonra bu faizle, şunla, bunla nasıl uğraşılır görün' dedi. Millete söz verdi. Millet bu söze güvendi. Erdoğan’ı seçti. Erdoğan da ilk iş olarak damadını ekonominin başına getirdi. Kayınpeder ve damat bir oldu. Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarını buharlaştırdılar.

Erdoğan ilkin bunu reddetti. 'Para kasada' dedi. Sonra pandemiyi gerekçe gösterdiler. 'Rezervler bunun için kullanıldı' diye bahane ürettiler. Şu anda Merkez Bankası kasasında kendine ait tek sent yok. Bunu da biz demiyoruz. Merkez Bankası’nın kendi rakamları söylüyor.

'Ülkeyi kumanda ekonomisine çeviriyorlar'

24 Haziran itibariyle, SWAP’lar ayıklanırsa Merkez Bankası’nın döviz kasası 54 milyar 566 milyon dolar açık veriyor. İşte bugün bu nedenle ihracatçının döviz gelirlerinin yüzde 40’ına el koyuyorlar. Şirketlerin elindeki dövizlere BDDK zoruyla el koymaya kalkıyorlar. Her sabah piyasalara müdahale eden yeni bir karara uyanıyoruz.

İşte bugün de Merkez Bankası bir karar aldı. Bankaların açık piyasa işlemleri SWAP ve diğer para piyasası işlemleri için kullandığı DİBS’ler için teminat blokajını yüzde 50’ye yükselttiler. Döviz bulamayınca BDDK’yı kullan. Hazine kâğıdı satamayınca Merkez Bankası’nı kullan. Ülkeyi adım adım kumanda ekonomisine çeviriyorlar.

'Bu dövizler hangi kurdan, kimlere satıldı?'

Damat yaptıklarının sorumluluğunu siyaseten ödedi. 'At izi, it izine karıştı' dedi. İstifasını sosyal medyadan bıraktı, çekti gitti. Gitti de işin hala karanlıkta kalan yönleri var. Biz iş başına gelir gelmez bir 'Durum ve Hasar Tespit Komitesi' kuracağız. İşinin ehli, namuslu uzmanlardan oluşan bu Komite Cumhurbaşkanına bağlı olarak çalışacak.

Merkez Bankası neden bilinen yöntemlerle değil de arka kapıdan bu dövizleri sattı? Soracağız. Bu dövizler hangi kurdan, kimlere satıldı? Soracağız. Kamu Bankaları ve Hazine bu işin neresinde? Soracağız.

'Bir kez daha uyarıyoruz'

Sarayın vesayeti altındaki yargıçların bugün verdikleri güdümlü kararlarla aba altından sopa göstermesi bizi ne korkutur ne de bağlar. Bu bizim milletimize namus ve şeref sözümüzdür. Biz tüyü bitmemiş yetimin hakkını son kuruşuna kadar aramakta kararlıyız. Ucu nereye giderse gitsin bu işlerde kim pay ve sorumluluk sahibiyse bunun hesabını bağımsız Türk Yargısı önünde verecek.

Bu arada hükümet Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması işlemlerine hız vermiş görünüyor. Bu vesileyle de Merkez Bankası’nın liyakatli, tecrübeli personelini emekli etmek veya kurumdan uzaklaştırmak için mobbingin her türlüsünü yapıyorlar.

Buradan bir kez daha uyarıyoruz. Merkez Bankası Kanunu son derece açıktır.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın merkezi Ankara’dadır. İş başına geldiğimizde Merkez Bankası Ankara’ya dönecek. Nokta.

'Bir kez daha uyarmış olalım'

Kanunsuz taşınma işlemi nedeniyle oluşan kamu zararı ilgililerine rücu edilecek. Ödettirilecek. Nokta. Daha önce uyardık, bir kez daha uyarmış olalım. Sonra kimse çıkıp, ağlayıp, sızlamasın.

Büyük İslam mütefekkiri İbn-i Haldun yöneticilerin kişisel servetlerini artırma peşinde koşmasını yönetimlerin çöküş emareleri arasında sayar. Metal yorgunu şahsım hükümeti
kendi hatalarının sonuçlarına çarpıp Titanic gibi batarken kimi Saray şürekası yolcular batışı fark etmesin diye keman çalıyor kimi de batan geminin mallarını toplamaya uğraşıyor.

Her gün bir başka yerden bir başka rezalet patlıyor.

'Cumhuriyet Savcısı çıkıp da gereğini yapacak mı?'

Atama İçişleri Bakanı’nın itiraf ettiği 'Mafyadan 10 bin dolar alan siyasetçi' vardı. Hiçbir Cumhuriyet Savcısı çağırıp da 'Bu kim?' diye sormadı. Ama bu ismin kim olduğunu tüm Türkiye biliyor. Mafyadan 10 bin dolar alan siyasetçi herkesin bildiği bir sır oldu.

ABD’de enerji teşviklerinde dolandırıcılık yapanların paralarını Türkiye’de aklayan SBK ve onun Türkiye’deki rüşvet ağı yurt dışına kaçıran devlet görevlileri gazeteci kılıklı komisyoncular. Bunları da unutmadık.

Yine, bir AK Parti Genel Başkan Yardımcısı’nın eski bir bakanın, TMSF eliyle kayyum atanan şirketlere çöktüğüne dair iddialar şimdilerde belge belge sosyal medyada yayımlanıyor. Bir Cumhuriyet Savcısı çıkıp da gereğini yapacak mı? Göreceğiz.

'Vatandaşımız endişe etmesin'

Yandaş medya kurma operasyonunda çiftçinin bankası Ziraat Bankası’ndan aldığı krediyi ödemeyen yetmez, devletin haber ajansına da 30 milyon lira borç takan bir Saray beslemesinin neler yaptığı da ortalıklarda anlatılıyor.

Şu hususun altını bir kez daha çiziyoruz. Milletin malına çökenler bugün değilse yarın mutlaka hesabını verir. Miri malı, yani devlet malı balık kılçığıdır. Yutmak isteyenin boğazına takılır. Bu bezirgânlar yolun sonuna gelirken her yandan irin her yandan kir, pas akıyor. Saray’ın şimdiki küçük ortağı bir zamanlar bu düzen için 'Ne hortumu kanalizasyon borularını bağlamışlar' diye bağırırdı.

Artık iş o seviyeyi de çoktan geçmiş. Ucube rejim ve onun yanaşmaları, beslemeleri derin bir foseptik çukurunun içine beraberce batmışlar. O fosseptiğin içindeki kurtçuklar gibi birbirlerini yemeye başlamışlar.

Ama vatandaşımız endişe etmesin Genel Başkanımızın da söylediği gibi biz bu milletten çalınan her şeyi asıl sahibine yani milletimize geri vereceğiz. Başka ülkelere mal, mülk kaçırmaları hiç fayda etmez. Hepsini bulup hesabını soracak ve bu ülkeye getireceğiz.

Bu ülkeyi soyanlarla hesaplaşacağız bu ülkeyi sevenlerle helalleşeceğiz. Her birimizin farklı düşüncesi olabilir. Ama bu ülkeyi sevme noktasında hepimiz birleşiyoruz. Çocuklarımız, torunlarımız bu topraklarda huzur içinde büyüsünler, çalışsınlar ve geleceklerini kursunlar istiyoruz. Biz, bu ülkenin insanlarıyla aynı 100 yıl önce cumhuriyetimizi kurarken yaptığımız gibi, omuz omuza vereceğiz. Ülkemizi hep birlikte ayağa kaldıracağız.

'Yüksek enflasyon ve işsizliği bitirmeye kararlıyız'

İşte dün bu ülkeyi seven demokrasi aşığı altı partinin lideri Millet Masası’nda bir kez daha bir araya geldi. Biz altı parti olarak yüksek enflasyon ve işsizliği bitirmeye kararlıyız. Çiftçimizi, emekçimizi, sanayicimizi esnafımızı, memurumuzu, emeklimizi refaha kavuşturmakta kararlıyız. Hiçbir çalışanımızı açlık sınırının altında bir asgari ücrete mahkûm etmemeye kararlıyız. Basın ve ifade özgürlüğünü sonuna kadar savunmaya kararlıyız.

Dış politikamızı, şahsi menfaatlere göre değil, milli menfaatlere göre yönetmeye kararlıyız. Türkiye’yi sözü dinlenen, saygın ve bölgesinin en güçlü ülkesi yapmaya kararlıyız. Cumhuriyet değerlerimize ve demokratik hukuk devleti ilkelerine sımsıkı sarılan altı parti milletin egemenliğini esas alan 'Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi' yine milletimizin teveccühüyle hayata geçirmek üzere seçim sandığının bir an evvel milletimizin önüne getirilmesini istemektedir.

Biz şunu çok iyi biliyoruz ki; Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemden yana olan, demokrasi âşıklarının adayı olacaktır.

Editör: Haber Merkezi