SUNUŞ
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunun 100’üncü yaşını kutlarken ve yeni bir yüzyıla geçmeye hazırlanırken, İzmir İktisat Kongresi’nin de (İİK) 100’üncü yılını yaşıyoruz.
İktisat/ekonomi alanı, içinde bulunduğumuz dönemde, toplumsal yaşamın/gündemin en temel ve başat konularından birini oluşturuyor. Salgın sonrasının dünyasında ve ağır bir ekonomik krizin/buhranın yaşandığı ve bunun deprem felaketiyle daha da ağırlaştığı ülkemiz koşullarında, ekonomik sorunlar ve konular, tüm ağırlığıyla gündeme oturuyor. İçinde bulunulan süreçte, ekonomi/politik bakış ve yaklaşım, hiç olmadığı kadar önem kazanıyor.
Böylesi bir dönemde, ulusal kurtuluş savaşı sonrasında, ülkenin yeniden ayağa kaldırılmasında adeta bir kaldıraç işlevi gören İİK’ni anmanın, anımsamanın ve o dönemi irdelemenin yararlı olacağını düşünüyoruz.
Ulusal kurtuluşun önderi ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “siyasi-askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar iktisadi zaferle desteklenmezse payidar olamazlar” özdeyişine dikkat çekerek; İİK’ni ve o dönemin iktisat savaşçılarını, ‘kalpaklı iktisatçılar’ı saygıyla selamlıyoruz…
ULUSAL KURTULUŞUN İLANI VE İKTİSADİ KURULUŞUN YOL HARİTASI
Ulusal kurtuluş ateşinin daha dumanı tüterken, 17 Şubat ile 4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir’de toplanan İzmir İktisat Kongresi (İİK), kurtuluştan kuruluşa uzanan sürecin çok önemli bir dönemecidir. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının temel taşlarındandır.
Bu önemli ve tarihsel olayın 100’üncü yıldönümünde, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar, zorluklar; İİK’ni günümüzde de önemli hale getiriyor. Yaşanan süreçte, bu kongreyi yeniden hatırlamanın ve hatırlatmanın tam zamanıdır. Çünkü bugünlerde de böylesi tarihsel bir iktisadi çıkışa ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu bağlamda İBB öncülüğünde İzmir’de düzenlenen ‘İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ girişimini de çok kıymetli buluyor ve coşkuyla selamlıyoruz.
100 YIL ÖNCE İZMİR’DE YAŞANANLAR
Ulusal kurtuluşun ardından, 1923 yılının ilk günlerinde İzmir’de bir iktisat kongresinin toplanması kararlaştırıldı. Kongre ile ilgili kapsamlı çalışmalar başlatıldı. Amaç, askeri bir utkuyla sonuçlanan ulusal kurtuluş mücadelesinin, ekonomi alanında da verilecek bir toplumsal kalkınma mücadelesiyle tamamlanması ve taçlandırılmasıydı.
Dönemin iktisat vekili Mahmut Esat Bey’in koordine ettiği hazırlıklar sonucu 17 Şubat 1923 günü kongre toplandı. Daha önce Osmanlı Bankası depoları olarak bilinen, sonraları üzüm ve incir işletmeleri olarak kullanılan binanın üst katındaki salonlarda toplanan kongreye 1135 temsilci katıldı. Temsilciler işçi, çiftçi, ticaret ve sanayi grupları gibi farklı sosyal toplulukları ve meslek gruplarını temsil ediyordu. Kongre, İzmir’de ve bütün ülkede büyük heyecanla karşılandı. Elbette kongrenin İzmir’de toplanması tesadüfi değildi. İzmir’in, hem ulusal kurtuluşun simge kenti oluşu ve hem de o dönemde taşıdığı ekonomik ve sosyal potansiyel /dinamikler nedeniyle, özgün bir konumu vardı.
MUSTAFA KEMAL’İN İİK SÖYLEVİNDEN
Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli bir dönemeç ve yapı taşı olan kongrenin açılışını Mustafa Kemal Paşa yaptı. ‘Ekonomi demek her şey demektir; yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için gerekli olanların hepsi demektir’ diyerek ekonominin önemini vurgulayan Mustafa Kemal, şöyle sesleniyordu: "Yeni Türkiye'mizi layık olduğumuz düzeye eriştirebilmemiz için mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Çünkü; zamanımız tamamen bir ekonomi devresinden başka bir şey değildir. Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmamışlarsa, meydana gelen zaferler devamlı olamaz.”
İİK ile ilgili kaynaklar, kongre ile ilgili olarak; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kongrede, ayrıcalık taşıyan yabancı şirketlerin millileştirilmesi üzerinde durduğunu, gayri meşru rekabeti besleyen kapitülasyonlara son verilmesinin gerektiğini belirtip, ulusal görüşü ve ulusalcı yaklaşımları iktisat politikalarına temel yapmanın zorunluluğunu vurguladığının altını çiziyorlar. Aslında bu yaklaşımlar, kongrenin ruhunu yansıtmaktadır. İİK, iki haftalık bir çalışmadan sonra oybirliği ile kabul edilen 'Misak-ı İktisadi'yi yayımlayarak dağılmıştır.
MİSAK-I İKTİSAT / İKTİSADI İLKELER
Kazım Karabekir Paşa’nın başkanlığında iki hafta süren kongrenin sonunda kabul edilen kararlarla, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin yol haritasının temel iktisadi ilkeleri belirlendi. Bu ilkeleri, kongre ile ilgili birçok kaynaktan yararlanarak şöyle ortaklaştırıp, sıralayabiliriz:
Ham maddesi yurt içinden sağlanan sanayilere öncelik verilmelidir. Yatırımcıları kredi ile desteklemek için bankalar kurulmalıdır. Sanayinin teşviki için bir yasa çıkarılmalıdır. Özel girişimciler desteklenmelidir. Küçük imalattan büyük işletmelere geçilmelidir. Özel girişimcilerce gerçekleştirilemeyen yatırımlar devletçe ele alınmalıdır. Teknik eğitim geliştirilmelidir. Yabancıların elindeki önemli kuruluşlar millileştirilmelidir. Günlük tüketim maddelerinin üretimine öncelik verilmelidir. Gümrük tarifeleri milli sanayinin kalkınma ihtiyaçlarına göre düzenlenmelidir. Yabancı tekelleşmelere ve imtiyazlara son verilmelidir. Demiryollarının yapımı bir programla yürütülmelidir. Yerli malları karada ve denizde ucuz tarife ile taşınmalıdır. İşçilerin durumu düzeltilmelidir. Aşar vergisi kaldırılmalıdır.
İZMİR FUARI’NIN DA TEMELİNDE İİK VAR
Aslında kongrede yapılan konuşmalar, tartışmalar ve sonuç olarak kabul edilen iktisadi ilkeler kadar, kongrenin ülkede oluşturduğu ulusal kalkınma ve iktisadi yapılanma iklimi de çok önemlidir. Kongre ile birlikte ülke ölçeğinde üretim ve yatırım seferberliği başlatılmıştır. 1929 dünya ekonomik buhranı nedeniyle, 1930’lu yıllarda daha da kamucu bir anlayışa evrilen İİK kararları ve yaklaşımları, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yol haritasını oluşturmuş ve ışığıyla önünü aydınlatmıştır.
İİK, aynı zamanda bütün ülkede yeni ve yenilikçi rüzgârlar estirmiştir. Bu yenilikçiliğin, ekonomik hayatta olduğu kadar, sosyal ve kültürel yaşamda da etkileşimleri olmuştur. Bunlardan en önde geleni de fuarcılığın gündeme gelmesi ve İzmir’de bir enternasyonal fuar kurulma girişiminin başlatılmasıdır. Üretim ve ihracat seferberliğine koşut olarak gündeme gelen İzmir Enternasyonal Fuarı’nın temelinde de İİK vardır. Mustafa Kemal Paşa’nın talebi ve yönlendirmesiyle, kongrede bir ‘Numune Sergisi’ düzenlenerek, ilk fuar girişimi başlatılmış ve kongre salonlarında ülkenin dörtbir yanından getirilen sanayi ve tarım ürünleri sergilenmiştir.
KÜLLERİNDEN DOĞMAK VE YENİDEN AYAĞA KALKMAK
Başta değerli bilim, düşün ve siyaset insanı rahmetli Prof. Dr. Gündüz Ökçün hoca olmak üzere, İİK üstüne araştırma ve yayın yapan hemen tüm düşünce insanlarının çalışmalarında ve yayınlarında; İİK’nin anlamı/önemi, öz olarak, küllerinden yeniden doğan bir ülkenin ortaya çıkışı ve bir ulusun yeniden ayağa kalkışı olarak ifade edilmektedir.
İİK aynı zamanda, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna ve ilanına giden sürecin en önemli dönemeçlerindedir. Yeni Cumhuriyetin ve onun birinci yüzyılının iktisadi temeli burada atılmış ve ilk yapı taşları da bu kongre ile örülmeye başlanmıştır. İİK’nin bir başka önemli hedefi; Lozan Konferansı’nda görüşmelerin tıkandığı bir dönemde, yeni yönetimi diplomatik alanda sıkıştırmaya ve duraksatmaya çalışan emperyalist ülkelere karşı, bir güç ve kararlılık gösterilmesi olmuştur.
İZMİR İKTİSAT KONGRESİ’NİN KIRMIZI GÜLLERİ!..
Kurtuluşun hemen ardından toplanan İzmir İktisat Kongresi (İİK), çok zor koşullarda yurdun farklı yörelerinden gelen ve farklı toplumsal kesimleri temsil eden delegelerin katılımı ile gerçekleşiyordu.
Lozan barış görüşmelerinin kesintiye uğraması ve görüşmelere ara verilmesi sürecinde toplanan İİK, aynı zamanda emperyalist amaçlar güden ülkelere karşı bir meydan okumaydı ve bir anlamda kararlılık göstergesiydi.
İZMİR HALKI VE İİK
Kurtuluşun ve kuruluşun kenti İzmir, o dönemde savaşın ve yaşadığı büyük yangının tüm izlerini taşıyordu. Ama aynı zamanda böylesi zor koşullarda yeniden kuruluşun tüm ekonomik ve toplumsal dinamiklerini de içinde taşıyordu.
İzmir işte bütün yönleri ile hem dünyanın gözünü diktiği hem de yanmış / yıkılmış / büyük acılar yaşamış Anadolu insanının gözünü çevirdiği bir yerdi. İktisat Kongresi’nin İzmir’de toplanmasının ve Mustafa Kemal tarafından İzmir kentinin tercih edilmesinin temelinde, işte böylesi temel nedenler ve sosyal dinamikler vardı.
İzmir halkı, böylesi önemli bir kongrenin kendi şehirlerinde yapılmasından büyük mutluluk duyuyordu. İİK’ni, bu vesileyle İzmir’e gelen Mustafa Kemal’i ve arkadaşlarını ve elbette kongrenin tüm delegelerini / katılımcılarını adeta bağırlarına bastılar. Delegelere ve konuklara büyük bir İzmir misafirperverliği gösterdiler. Kongrenin çalışmaları süresince İzmir, adeta bir bayram yeri oldu. Bayraklarla ve pankartlarla süslenen kentte, pek çok etkinlik ve buluşma yapıldı. Ülkenin yeniden kuruluşuna ve cumhuriyetin ilanına giden yolun taşları döşendi!..
İZMİR’İN EMEKÇİ (AMELE/İŞÇİ) KADINLARI
İİK konusunda yapılan araştırmalarda ve çalışmalarda şimdiye kadar üzerinde çok fazla durulmamış olsa da kongrede İzmirli emekçi kadın önderlerinin önemli bir rolü olduğu bilinmektedir.
Genç yaşta en verimli döneminde kaybettiğimiz ve bu vesileyle kendisini özlemle andığımız İzmirli tarihçi akademisyen dostumuz Dr. Oktay Gökdemir; İzmirli emekçi kadınların kongredeki rolünü ve işlevlerini şöyle anlatır: “İzmirli kadınlar kongreye yoğun bir ilgi gösterdiler. Hatta kongrenin açılış günü yaklaşık 500 İzmirli kadın, kongre salonunda yerini aldı. Ülkemin emek tarihinde çok ayrıcalıklı ve imtiyazlı bir yere sahip olan İzmir İktisat Kongresi’nde, 6 İzmirli kadın, verdikleri önergeler ve aldırdıkları kararlar ile tarihe geçtiler. Örneğin artık amele değil işçi denilecekti. İşçinin emek tarihindeki serüveni başlamış oldu.” (Kent ve Bellek Sayı:14 Ocak-Şubat 2022)
8 SAATLİK İŞ GÜNÜ VE 1 MAYIS
İİK içinde önemli rol oynayan bu 6 İzmirli kadın emekçi önderini ‘İzmir İktisat Kongresi’nin 6 gülü’ olarak tanımlayan Gökdemir; kongrede alınan kararlarla ilgili şunları yazıyor: “8 saatlik işgünü yasalaşacaktı, çalışma hakları açısından emek tarihimiz için de devasa bir gelişmeydi. Bu 6 İzmirli kadın, 6 İzmir çiçeği 1 Mayıs’ın emek-işçi bayramı olarak kutlanmasını önerdiler ve kongreye kabul ettirdiler.”
Peki kimdi bu isimsiz kahramanlar? Onlardan, bu isimsiz kahramanlardan hiç bahsedilmediğini vurgulayan Gökdemir, toplumsal tarihin izinde ve peşinde koşarken onların isimlerini arşivlerin tozlu sayfalarından çıkardıklarını belirtiyor ve onların isimlerini şöyle sıralıyor: “İzmirli amele Hayriye (Elif), Emine, Şefika, Münire, Nigar ve Rukiye hanımlardı bu isimsiz kahramanlar. Hayriye hanım, Reji sigara fabrikasında çalışan 1912 Balkan muhaciri bir emekçiydi, Buca’lıydı. Her sabah, Buca’dan banliyö treniyle işine gelir, sebatla çalıştıktan sonra yine trenle Buca’ya dönerdi. Emine hanım Yemişçiler Çarşısı’nda çalışıyordu; Şefika, Münire ve Nigar hanımlar ise İzmir-Aydın Demiryolu kumpanyasında temizlik amelesi-işçisi olarak çalışıyorlardı. Rukiye hanım ise, Bomonti Bira Fabrikası’nda ambar temizlik elemanı olarak görev yapıyordu.”
İZMİR’İN KIZIL GÜLLERİ!
İzmir’de bir dönem APİKAM’ın (Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi) müdürlüğünü de yapmış olan Gökdemir; bu 6 İzmir gülünün yollarının Harb-i Umumi’de ve milli mücadele yıllarında İştirakiyun-Sosyalizm cereyanı ile kesiştiğini vurgulayıp, onlarla ilgili bilgileri makalesinde şöyle sürdürüyor:
“Grev, hak ve özgürlük gibi evrensel değerlere sarıldılar. İzmir İktisat Kongresi’ne katıldıklarında dönemin Aydınlık dergisi onlardan sitayişle söz ediyor ve kongre süresince etkinliklerini günü gününe okuyucularına aktarıyordu. Bu emekçi kadınların 1930’ların sonunda anca çıkarılan iş kanunundan önce 17 Şubat İzmir İktisat Kongresi’nde feminist kadın hareketi açısından da çok önemli önerileri olmuştu. Kadın işçilerin doğumdan önce ve sonra 8 hafta gündelikli izinli sayılmaları bunlardan biriydi. Kadınlara işyerleri tarafından regl dönemlerinde ayda üç gün yevmiyeli izin verilmesi gibi; yıl 1923 bir 17 Şubat günü, Türk kadını, emekçi kadınlar böylesine radikal önergeleri dahi o kongrede dillendirebilmişlerdi. Hayriye, Münire, Nigar ve Rukiye hanımlar Türkiye’de emekçi kadın hareketinin öncüleri. Hepsi İzmirli, genlerindeki amazon ruhuyla Smryna’nın 20. yy kardeşleri, 1923’ten bize sesleniyorlar.”
100 YIL ÖNCESİNDEN BUGÜNE SESLENİŞ
İİK’nin kapanışında en etkili ve iz bırakan konuşmalardan birini de İzmirli emekçi kadınları temsil eden Rukiye hanım yaptı. Bir asır öncenin koşullarında yapılan bu konuşmadaki sınıfsal ve kadınsal bakış, günümüzün toplumsal ve siyasal mücadelesine de ışık tutmaktadır:
“Türkiye'de ‘memleket işlerine’ kadınların da iştirâk etmesi ilk defa vuku buluyor. Bu şerefin bize müyesser olması kalplerimizi refah ve gurur hisleriyle doldurdu. Kongre, iktisadımızın temelini teşkil eden işçi sınıfının meşrû haklarını tanıdı. Bu netice kadın işçileri namına şâyan-ı şükrandır. Diğer grupların da aynı sadakatle iktisadî kurtuluşumuza çalışacaklarına emin bulunuyoruz. Yaşasın Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun Hükümeti, yaşasın Türk işçi ve köylüleri, yaşasın çalışkan Türk işçi kadınlığı!”
SOVYET VE AZERİ TEMSİLCİLERİN KATILIMI
İİK ile ilgili bir başka dikkati çeken konu, Sovyet Büyükelçisi Aralov ile Azerbaycan Büyükelçisi İbrahim Ebilov’un da kongreye özel çağrılı olarak katılımlarıdır. 1917 Ekim Devrimi’nin ilk dönemine ve yıllarına denk düşen bu olay, dönemin ve kongrenin ruhunu yansıtması bakımından ilginçtir. Sovyet devrimi ve SSCB ile yeni Cumhuriyet devriminin ve genç Türkiye Cumhuriyeti’nin dayanışmasını yansıtmaktadır.
Ulusal kurtuluş savaşında en büyük desteği aldığımız Sovyetler Birliği, ulusal kalkınma ve yeniden iktisadi yapılanma hamlemizde de yine en büyük yardımcı ülke olacaktır. Örneğin, İİK sonrasında; kongrede alınan kararlar doğrultusunda gündeme gelen İzmir Enternasyonal Fuarı’nın gerçekleştirileceği günümüzdeki Kültürpark alanı, Moskova’daki benzeri ‘kültürpark’ modelinden esinlenilerek yapılacaktır.
Mustafa Kemal’in özel çağrısıyla İİK’ne katılan Sovyet ve Azeri temsilciler kongrede de selamlama konuşması yaparlar ve katılımcılardan büyük ilgi görürler. Özellikle Ebilov kendine has Azeri Türkçesi ile yaptığı konuşmayla delegeleri coşturur. Emperyalizme karşı ortak bir ses yükselir İzmir’den!..
EBİLOV’UN İZMİR’DE VEFATI
İİK’nin unutulmaz olaylarından birisi de Mustafa Kemal’in özel konuğu olarak kongreye katılan Azeri temsilci Ebilov’un, kongre devam ederken İzmir’de vefat etmesidir. Değerli dostumuz, siyaset ve düşün insanı Kemal Anadol, 24 Şubat 2021 tarihli Cumhuriyet’te yayımlanan ‘İzmir İktisat Kongresi ve İbrahim Ebilov’ başlıklı makalesinde, ‘Bel büken ölüm’ başlığı altında Ebilov’un vefatını şöyle anlatır:
“Kongrenin ilk gecesi Gazi elçilere yemek vermişti. Ertesi günü Ankara’ya dönecek, yoğunlaşan iç ve dış politika sorunlarıyla boğuşacaktı. Aralov ve Ebilov’u Ankara’ya götürecek tren iki gün sonra gelecekti. Ebilov son gece ev sahiplerine bir ziyafet veriyordu. Dost bir ortam oluşmuştu. Yemeğin sonuna doğru rahatsızlanmıştı. Odasına çıkarıp durumu telgrafla Gazi’ye duyurmuşlardı. O da valiye özel talimat vermişti. Hekimler duruma müdahale etmişler, konsültasyon yaparak ameliyatta karar kılmışlardı. Ebilov ameliyat masasından kalkamamış, İzmir’de can vermişti.
Mustafa Kemal Paşa, Arap ve Hint uzmanları acele İzmir’e çağırmış, Ebilov’un cesedini mumyalatmıştı. Demir tabuta konan ceset, Ege, Marmara ve Karadeniz’i geçerek Batum’a oradan da Bakû’ya ulaştırılmıştı. Şehitler hıyabanında yapılan törene katılan Azerbaycan Devlet Başkanı Dr. Neriman Nerimanov bitkindi. Türkiye temsilcisi Memduh Şevket (Esendal) yaptığı konuşmada “Aziz dostunu yitirmek Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın belini bükmüştür” diyordu. İbrahim Ebilov binlerce dostunun gözyaşları arasında toprağa verilmişti.”
İBB Belediye Başkanı Tunç Soyer, İİK’nin 100’üncü yılı nedeniyle, bu değerli insanların isimlerinin İzmir’de kalıcılaştırılıp yaşatılacağını ifade ediyor.
YARIN: BİR ASIR SONRA YENİ İKTİSADİ YOL ARAYIŞLARI
Kaynak: www.cumhuriyet.com.tr