AKP hiç vakit kaybetmiyor, kararlı, emin, hızlı adımlarla hedefe doğru yürüyor. Amaç, laik demokratik Cumhuriyetin yerine en kısa zamanda ürettiğinden çok üreyen yağma ve talan ekonomisine dayalı tek adamcı şeriat düzenini getirmektir.

20 yılda Cumhuriyetin kurum ve kavramlarını kuşatıp dejenere, sonra da yok etmeye yönelik çok yol alındı. Son zamanlarda durum elverişle görünmüş olmalı ki kuşatma yoğunlaştırılmıştır. Bu alandaki son atılım, İzmir’in de pilot bölgelerinden biri olduğu, çevreye ve manevi değerlere bağlılık kisvesi altında değerler eğitimi için, milli eğitim bünyesinde din görevlilerini yuvalandırmak.

Bu amaca yönelik olarak Milli Eğitim Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında protokol imzalanmıştır.

Başta veliler olmak üzere kamuoyu bu girişime karşı çıkmakta, gösteriler yapmakta ve imza toplamaktadır. Yeni projenin pilot bölgesi olan İzmir de son günlerde gösterilerin yoğunlaştığı yer olmuştur.

Tepkiler yerindedir. Türkiye de geçmişte laik Cumhuriyeti yerleştirmenin çaresi olarak kilisenin yerine okulu, papazın yerine öğretmeni geçiren Fransa ile aynı yöntemi uygulamış ve caminin yerine okulu, imamın yerine öğretmeni geçirerek Aydınlanmacı Cumhuriyetin temeli olan laikliği güçlendirmeyi amaçlamıştır.

Cumhuriyetin iç ve dış karşıtları, ilk yıllarda başarılı giden bu politikanın önemini çok iyi kavramış ve ona oradan, yani milli eğitimden saldırmıştır.

Köy Enstitüleri uygulamasıyla, caminin yerine okul, imamın yerine öğretmen politikasının çok başarılı bir örneğine geçilmesiyle birlikte tepkiler ve saldırılar da artmıştır. Bu saldırılar başlamadan önce de Köy Enstitülerini candan desteklediğini söyleyen ama irtica karşısında yenik düşen İnönü, İsmail Hakkı Tonguç’a, elini çabuk tutmasını çünkü savaş ertesinde bu alanda bir şey yapma imkânlarının ellerinden alınacağını söylemiştir.

İnönü ne yazık ki bu konuda haklı ve bu kavgada yenik çıkmıştır. Zamanla Köy Enstitüleri tasfiye edilmiş, milli eğitim içinde bulunduğumuz bataklık haline getirilmiştir.

O günlerden bu yana bir iki istisna dışında, hep gericilerin sultası altında bulunan Milli Eğitim Bakanlığı’nda yeniden tersine çevrilmiş, okulun yerine cami, öğretmenin yerine imamı geçirme politikası uygulanır olmuştur.

ÇEDES programı bunun en parlak örneklerinden biridir. Başta veliler olmak üzere kamuoyunun bu konudaki yoğun tepkisi bundandır.

Geçen gün Halk Evlerinin Konak’ta açtıkları imza standında meydana gelen olaylar da AKP’nin bu tepkileri tarikatların sokak şiddetiyle boğmayı kurduğunu göstermektedir.

Nitekim geçen gün İzmir’de de öyle olmuş, Karabağlar Menzil cemaatinden olduklarını söyleyen kişiler, olay mahalline gelerek imza toplayanları sindirmeye çalışmışlardır.

İmza kampanyasını yürüten grup ile halk gürültüye pabuç bırakmayınca gösterilen ilgi daha da artmış, Menzilciler olay mahallinden ayrılmak durumunda kalmışlardır.

Şimdilik olayın daha büyümeden yatışmasının sevindirici olduğunu belirtirken halkın demokratik gösterilerinin tarikatların sokak şiddetiyle önlenmeye çalışılmasının çok endişe verici tehlikeli bir yöntem olduğunu da vurgulamak gerek.

YÖK: Üniversitelere 2 Eylül'e kadar kayıt yaptırılabilecek YÖK: Üniversitelere 2 Eylül'e kadar kayıt yaptırılabilecek

Demokratik gösteri hakkını kullanarak laiklik konusundaki çok haklı endişelerini ortaya sermek çabası içinde olan Cumhuriyetçiler, kararlı tutumlarını sürdürürlerken her türlü kışkırtmaya karşı da uyanık olmak zorundadırlar

Editör: Haber Merkezi