Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KRT TV yayınında Yavuz Oğhan ve Selen Yalaz'ın sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu geçen günlerde yaptığı "Cambridge Analytica" uyarısıyla ilgili soruya yanıt verdi.
Altun'a bildiklerini açıklama çağrısı yapan Kılıçdaroğlu, "Neyin önünü almaya çalışıyormuşuz? Bildiğini açıklasın niye açıklamıyor? Bu yönde bir bilgi geldi ama her gelen bilgiyi hemen kullanmıyoruz. Bunu doğrulatmamız lazım. Sonra doğrulattık bazı kanallardan. Yurt dışında deep fake denilen yöntemle ses ve görüntüleri değiştirerek olumsuz propaganda yapabilirler. Yurt dışından bazı hackerlarla sözleşme yapıldı ve onlara Bitcoin üzerinden ödeme yapıldığı yönünde bilgiler geldi. Bunu yapanlar uluslararası casus şebekelerinin tuzağına düşmüş durumdalar. Çünkü onlar bütün bunları biliyorlar zaten. Buradan iftiralarla beni suçlamak istiyorlar. Ben de bunu açıkladım. Şimdi paniğe kapıldılar, 'biz biliyoruz neyin önünü almaya çalıştığınızı'" dedi.
ABD ziyaretiyle ilgili manipülasyon yapılacağı iddialarının hatırlatılması üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Ben MIT'den çıktıktan sonra Boston'dan karayoluyla önce New York'a gidip, şu meşhur gökdelenin önünde video çekmiştim. Sonra oradan da Washington'a geçtim. O yol 8 saat sürüyor. O yol üzerinden kurgular yapmaya, ses kayıtları ve görüntüler üzerinden bir şeyler üretmeye çalışıyorlar diye bir bilgi geldi. Niye bunu yapıyorlar? Kaldı ki, benim arabamda devletin polisi de var. Ben tek başıma gitsem, tek başına gitti derler. Başkaları da var yanımda."
Kılıçdaroğlu'nun sorulara verdiği diğer yanıtlar şöyle:
"Değişim arzusu var, toplumun her kesiminde görüyorsunuz. Bu değişim arzusunu sandığa yansıtmak gerekiyor.Şikayet etmeyen hemen hemen hiçbir kesim yok. Sarayda oturup 4-5 yerden maaş alanların durumu gayet iyi, dış politikayla ilgili bir makale bile okumamış kişilerin büyükelçiliğe atandığını görüyorsunuz. Havuz medyasının da keyfi yerinde, onlara da kamu bankalarından kaynak aktarılıyor.
Şikayet etmeyen hemen hemen hiçbir kesim yok. Sarayda oturup 4-5 yerden maaş alanların durumu gayet iyi, dış politikayla ilgili bir makale bile okumamış kişilerin büyükelçiliğe atandığını görüyorsunuz. Havuz medyasının da keyfi yerinde, onlara da kamu bankalarından kaynak aktarılıyor.
Belediye başkanlarımız yardımları kişilerin onurlarını koruyarak yapıyorlar, afişe etmeden yapıyorlar. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek, bu insani bir kuraldır.
Sosyal yardımlar yapılırken hiçbir parti ayrımı yapılmadı. Hangi görüşten olursa olsun kişinin ekonomik durumu göz önüne alındı. AKP tam tersini yapıyor.
Asgari ücreti yeteri kadar artırmayın diyenler dış güçler mi? Her ülke rekabet içindedir, siz kendinizi dış güçlere teslim ettiyseniz o ayrı bir şey. Memleketi perişan etmişsiniz, milleti kuru soğana muhtaç etmişsiniz; sonra dış güçler diyorsunuz.
Yönetemiyorlar. Bir yönetim kendi beceriksizliğini başkalarının üzerine atıyorsa bilin ki yönetemiyor. Sıradan vatandaşların dış güçlerin ülkeyi bu hale getirdiğine inandıklarını düşünmüyorum.
Ses ve görüntüleri değiştirerek olumsuz propaganda yapabiliyorlar. Bu bilgi geldiğinde önce araştırdık, yurt dışından bazı hackerlarla anlaşma yapıldığını ve bitcoin üzerinden ödeme yapıldığını öğrendik. Bunu yapanlar uluslararası casus şebekelerinin tuzağına düşmüş durumdalar.
İktidarı kaybedeceklerini biliyorlar. İftira ve yalanlarla seçimi nasıl kazanabiliriz, bunun arayışı içindeler. Bu tablo onların panik içerisinde olduklarını gösteriyor. Ellerinde bilgi varmış, açıklayın kardeşim. Biz açık insanlarız, evimizin mutfağını bile açtık.
Acı olan şey, Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenlerin düştüğü acizlik. İnsanda biraz utanma olur, er meydanına eşit koşullarda çıkılır. Sen devletin bütün gücünü arkana almışsın, üzerinden karalama kampanyası başlatarak Kılıçdaroğlu'nu yenmeye çalışıyorsun. Yenemezsin kardeşim, yenemezsin. Ahlaklı olursan gel yanıma, oturursun tartışırsın.
Devletini seven, namuslu bürokratlar var. O namuslu bürokratlar seçimin de sağlıklı bir ortamda yapılmasını istiyorlar. Karalama kampanyalarının yanlış olduğunu biliyorlar, devletin içindeki organlar tümüyle bozulmuş değil.
Uyuşturucu baronları var Türkiye onlar için cennet gibi bir ülke. Sınırlar zaten yol geçen hanına dönmüş. Beşli çeteleri zaten sormayın, onların da keyfi yerinde.
Seçim ilk turda bitecek. Bir değişim talebi dipten geliyor. Daha iyi koşulları getireceğiz Türkiye'ye. Ekonomik krizden Türkiye'yi çıkaracağız, çok kararlıyız.
2400 maddelik bir hükümet programı hazırladık. Cumhur İttifakı'nın var mı? Yok. Benim söylediğimi tekrar ediyorlar.
Türkiye'nin kaderini değiştirecek olan gençler... Gençlerin tarih yazacağı bir ortam var. Bir otoriter yönetimi demokratik yollarla yolcu etmiş oluyorlar. Siz bunu yaptığınızda dünya siyaset tarihine çok güzel bir armağan bırakacaksınız.
Devlet talimatla yönetilmez. Türkiye'deki Suriyelileri 2 yıl içerisinde göndereceğim. Gelecekler Türkiye'de tatil yapacaklar. Asıl tehlike şu: 3 milyon 600 bin Suriyeli, 20 yıl sonra bunların hepsi yaşlandığında ne olacak? Yüzde 99,9'unun sigortası yok.
İnsan sömürüsü üzerine sanayi oluşur mu? Bu Türkiye'nin itibarıdır, Türkiye'nin itibarı kişi çalışıyorsa hakkını teslim etmektir. Aksi halde hak yemiş oluyorsunuz, bu Türkiye'nin itibarına yapılmış en büyük haksızlıktır.
Bütün vatandaşlarımız seçim gecesi galip geldiğimizde sevinç gösterisi için sokağa çıkmasın, çünkü bazı kişiler taşkınlık çıkarabilir, bazıları provokasyona gelebilir, eli silahlı unsurlar sokağa çıkabilir. Buna izin vermeyen bir ortamı hazırlamak zorundayız.
Bizim kazanmamızı darbe olarak tanımlamak demokrasiye inanmamak demektir. Seçim kararını alan sen, tarihini belirleyen sen, Meclis'i fesheden sen; şimdi diyorsun ki 'Sandıktan benim adım çıkmazsa bu bir darbedir.'
1,5 yıldır sandık güvenliği üzerine çalışıyoruz. Gönüllü gençlerden oluşan bir ekibimiz var, tamamı eğitildi. Herkes görevinin başında olacak. Bizim dışımızda 5 parti daha var, onlar da temsilci gönderecekler."
© The Independentturkish