MESUDE ERŞAN

@mesudersan

[email protected]

Yakalanmaktan korkanların, hastaların ve yakınlarının en çok istismar edildiği hastalıkların başında kanser geliyor. Mucizeler peşindekiler, basit ve etkili olduğunu sandıkları yöntemlerin peşinde konuşuyor, paralar harcıyor. Bugün yıldızı parlayan vitamin ya da mineralin yerini daha sonra başkaları alıyor.

Bu bölümde de Florida Üniversitesi Onkoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Dr. İlyas Şahin’le iddialı, ‘moda vitaminleri, mineralleri’ konuştuk.

Fotoğraf: Unsplash

Kanserden koruduğu kanıtlanmış gıdalar, vitaminler var mı?

Güçlü randomize kontrollü klinik araştırmalar, diyetle alınan antioksidan takviyelerinin birincil kanser önlemede yararlı olduğuna dair kanıt sağlamadı. Bu, kanserin elimizdeki verilerle önlenemeyeceği anlamına gelmese de kanıtlanmış bir önleyici etkisi yok. Elbette bu bilgiler ileride yapılacak yeni çalışmalarla değişebilir. Bu yüzden diyet takviyesi isteyenler için kanser riskini azaltmak söz konusu olduğunda, en iyi tavsiye, antioksidanlarınızı ‘mucize gibi övülen’ takviyeler yerine dengeli beslenerek doğal gıda kaynaklarından almak.

Kanıtlanmamış ürünlere odaklanmak yerine, farklı kanserler için koruma sağladığı bilinen, kanser riskinizi azaltan kanıtlanmış seçenekler tercih edilmeli. Bir kez daha hatırlatayım,  dengeli ve sağlıklı beslenme yanında; kilonuzu korumak, egzersiz yapmak, sigaradan uzak durmak, içtiğiniz alkol miktarını sınırlamak ve cildinizi güneşten korumak gibi sağlıklı seçimler yaparak kansere yakalanma riskinizi azaltabilirsiniz. Tarama testlerini düzenli olarak yaptırmak meme, serviks, rahim ağzı ve kolorektal (kolon) kanserlerini tedavinin en iyi sonuç vermesi muhtemel olduğu erken dönemde bulabilir. Yüksek risk altındaki bazı kişiler için akciğer kanseri taraması önerilir.

Kanserin gelişimini önleyen vitaminler, takviyeler var mı?

Sağlık rutininize eklemeye değer bazı besinler, vitaminler var. Ancak en önemli şey günlük diyetinizdir. Genel olarak sağlıklı ve dengeli bir diyetiniz var mı? Elbette ekonomik durumunuz veya beslenme tercihiniz (vejeteryan gibi) nedeniyle bazı besinlerden ve bazı vitaminlerden mahrum kalabilirsiniz. Yiyeceklerden aldığınız besinlerde eksiklikler olduğunu düşünüyorsanız, her gün bir multivitamin yardımcı olabilir. D vitamini, B12 ve demir eksikliğini (özellikle kadınlarda) gibi bazı eksiklikleri belirlemek için doktorunuza danışarak kan değerlerine baktırabilirsiniz. Ve gerekirse eksikliği tamamlamak için takviyeler alınabilir. Bu, size yalnızca bir besin sağlayan ve genellikle yüksek dozlarda olan bir takviye almaktan farklıdır. Bir seferde yüksek doz fazla almak vücudunuzu yarar yerine zarar verebilir. Gerekli vitaminleri, mineralleri ve diğer tüm besinleri gerçek hallerinde yemek, en fazla faydayı almanızı sağlayacaktır. Besinlerin her rengi farklı bir yararlı antioksidanın sinyalini verir. Spor salonuna gidip sadece kol kası hareketleri yaparak vücudunuzun forma girmesini beklemekle, fazladan bir takviye alarak kanserden korunmayı beklemek benzer.

Yüksek dozun zararları ne?

Kardiyovasküler hastalık ve kanserin ne kadarının vitamin veya mineral takviyesiyle potansiyel olarak önlenebileceği bilinmiyor. İncelenen vitamin ve besinlerin çoğu için ciddi zararlara dair çok az kanıt olsa da, tütün içeren veya mesleki olarak asbeste maruz kalan kişilerde beta karoten kullanımı ile akciğer kanseri insidansının artmasının önemli bir zararı bildirildi..

Aşırı dozda vitamin takviyeleri, bilinen birkaç yan etkiye neden olabilir. Örneğin, orta doz A vitamini takviyeleri kemik mineral yoğunluğunu azaltabilir ve yüksek dozlar hepatotoksik (karaciğere zarar verebilir) veya teratojenik (hamilelikte bebeğe zarar potansiyeli) olabilir. D vitamini yüksek dozlarda verildiğinde hiperkalsemi (yüksek kalsiyum) ve böbrek taşı riski gibi potansiyel zararlara sahiptir. Diğer takviyelerin yüksek dozlarda bilmedigimiz zarar verme potansiyeli dikkatle değerlendirilmelidir.

Kanserin ilerlemesini durduran ya da yavaşlatan bilimsel tedaviler dışında gıda, vitamin, mineral vs. var mı?

Genel olarak bilim insanları, klinik deneylerde güvenli olduğu kanıtlanana kadar her türlü yüksek doz takviyeleri kanser tedavisi için güvensiz kabul eder. Pek çok tamamlayıcı terapi (alternatif tedavi kelimesini gerçek anlamını karşılamadığı için çok doğru bulmuyorum) geleneksel kanser tedavilerinin yanında güvenle kullanılabilir. Bazı tamamlayıcı terapiler, insanların kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı olabilir. Belirtileri ve yan etkileri azaltmaya da.

Ancak bazı türler belirli durumlarda güvenli olmayabilir, örneğin ilaçlarla etkileşime girebilir veya karaciğer, böbrek gibi ilaçların atılma yolunu etkileyebilir. Kemoterapi veya radyoterapi sırasında antioksidan almanın (A, C ve E vitaminleri ve selenyum dahil) kanser hücrelerini kanser tedavisinden zarar görmekten koruyabileceğine dair bir endişe var. Bu durumda antioksidanların yararlı mı yoksa zararlı mı olduğunu bilmek için yeterli kanıt yok.

Tamamlayıcı terapiler de araştırılıyor değil mi?

Tamamlayıcı terapileri kullanmanın en iyi yollarını öğrenmemize yardımcı olması için daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var. Çeşitli tamamlayıcı terapiler üzerine araştırmalar yapılıyor. Ancak kanseri tedavi etmeye veya iyileştirmeye yardımcı olabileceklerini gösteren güçlü, hiçbir bilimsel veya tıbbi kanıt yok. Bunları destekleyenler genellikle bir terapinin kendilerine yardımcı olduğunu söyleyenlerin bireysel deneyimlerinin raporlarına güvenirler. Bilim insanları ve kanser doktorları için bu, hiçbir şeyi kanıtlamak için yeterli değil. Yeni tedaviler ve potansiyel kanser tedavileri, kabul edilmiş ve kanıtlanmış olanlarla karşılaştırılmalı. Bu onların yararına emin olabilmemiz içindir. Bunu yapmanın en iyi yolu organize insan çalışmaları yürütmek.

Geleneksel kanser tedavileri nasıl test ediliyor peki?

Örneğin bir ürünün karaciğer kanserine iyi geldiğini göstermek için, en az iki gruptan birine tedavi, diğer gruba plasebo (etkisiz tedavi) verilerek sonuçlar test edilebilir. Ya da bir grupta standart kanser tedavisine eklenebilir ve eklenmemiş grupla karşılaştırılabilir. Aslında iddia edilen birçok ürün için insanlar farkında olmasa da faz 1-2 çalışmaları var. Ve bazı takviyelerin tedavilerde faydalı olabileceğine dair kanıtlar var. Ancak bu hastalara tavsiye boyutunda güçlü bir kanıt değil. Elbette burada her ürünü ayrı ayrı inceleme şansımız yok. Yine de bir ürünle ilgili bir iddia varsa mutlaka kanıt istemeli ve insan çalışmalarında test edilip edilmediği ve bu kanıtları sorgulamalı.

Modern tıbbın geleneksel tedavilere karşı olduğu algısı var. Bu kesinlikle doğru değil. Ancak 2000’lerdeyiz ve iddia edilen her ürünün test edilmesi gereken yol belli. Bizim karşı çıktığımız şey, kanıtlanmamış ürünlerin sağlık gibi ciddi bir konu için ‘mucizevi tedavi’ gibi sunulmasıdır.

C vitaminin kanser tedavisine etkisi kanıtlanmadı

Dönem dönem farklı vitaminler, mineraller bir parlıyor, bir unutuluyor. Bilim açısından bu doğal mı? 

Çok doğal. Bir örnek verelim. 1970’lerde çok yüksek dozlarda C vitamini kullanımına ilgi, vitaminin bazı özelliklerinin onu kanser hücreleri için toksik hale getirebileceğinin çalışmalarda keşfiyle başladı. İnsanlar üzerinde yapılan ilk çalışmalar da ümit verici sonuçlar verdi. Ancak bu çalışmaların daha sonra kusurlu olduğu bulundu. Hap formundaki iyi tasarlanmış, randomize, kontrollü C vitamini denemeleri, kanserli insanlar için böyle bir fayda bulamadı. Kanıt eksikliğine rağmen, bazı tamamlayıcı tedaviciler kanser tedavisi için yüksek dozda C vitamini önermeye devam ediyor. Yakın zamanda, damar yoluyla (intravenöz) verilen C vitamininin, hap şeklinde alınan C vitamininden farklı etkileri olduğu bulundu. Bu, C vitamininin bir kanser tedavisi olarak kullanımına olan ilginin yeniden artmasına neden oldu. C vitamininin tek başına kanseri iyileştirebileceğine dair hala bir kanıt yok, ancak araştırmacılar bunun kemoterapi ve radyasyon tedavisi gibi diğer kanser tedavilerinin etkinliğini artırıp artırmayacağını veya tedavinin yan etkilerini azaltıp azaltamayacağını araştırıyorlar. Klinik denemeler tamamlanana kadar C vitamininin kanser tedavisinde nasıl bir rol oynayabileceğini belirlemek için henüz erken. Özellikle sağlık biliminde mutlak gerçeklerden çok elimizdeki kanıtlarla en doğru bilgilerden bahsediyoruz. Ve bu bilgi daha güçlü verilerle değişebilir. Bu yüzden insanlara kanıtlarda da doğruluk dereceleri olduğunu ve daha güçlü kanıtların önceki bilgilerin yerini alabileceğini söylüyoruz.

Serbest radikallerle kanser arasındaki ilişki net mi?

Serbest radikaller, hücrelere zarar verme potansiyeline sahip reaktif kimyasallar. Serbest radikaller vücutta aslında doğal olarak oluşur ve birçok normal hücresel süreçte önemli bir rol oynar. Bununla birlikte, yüksek konsantrasyonlarda serbest radikaller vücut için tehlikeli olabilir ve DNA, proteinler ve hücre zarları dahil olmak üzere hücrelerin tüm ana bileşenlerine zarar verebilir. Serbest radikallerin hücrelerde neden olduğu hasar, özellikle DNA’da meydana gelen hasar, kanser gelişmesinde rol oynayabilir. Sigara dumanı ve bazı metaller gibi bazı çevresel toksinler büyük miktarlarda serbest radikal içerebilir veya vücut hücrelerini daha fazla serbest radikal üretmesi için uyarabilir.

Antioksidanlar, serbest radikalleri nasıl etkisiz hale getirir?

Antioksidanlar, serbest radikallerle etkileşime giren ve nötralize eden, böylece hasara neden olmalarını engelleyen kimyasallar. Vücut, serbest radikalleri nötralize etmek için bazı antioksidanları kendisi üretir. Bununla birlikte, vücut ihtiyaç duyduğu antioksidanların geri kalanını elde etmek için başta diyet olmak üzere dış kaynaklara güvenir. Bu dış kaynaklı antioksidanlar genellikle “diyet antioksidanları” olarak adlandırılır. Meyveler, sebzeler ve tahıllar zengin diyet antioksidan kaynaklarıdır. Bazı diyet antioksidanları da piyasada mevcuttur. Alternatif tıp ürünleri adı altında satılan çoğu üründe antioksidan vurgusunu görmek mümkün.

Gıdayla alınan doğal antioksidanlar ile hap vs. takviyeler şeklinde alınanlar arasında metabolize edilmesi açısından fark var mı? 

Sentetik ya da izole besinler genellikle endüstriyel bir süreçte yapay olarak yapılır. Sentetik besinler, “tam gıda takviyelerini” içermez. Bugün piyasada bulunan takviyelerin çoğu yapay olarak imal edilir. Bunlar arasında vitaminler ve antioksidanlar da bulunur. Kabul edilen görüş, sentetik besinlerin gıdalarda bulunan doğal besinlerle neredeyse aynı (kimyasal) olduğu yönünde. Bununla birlikte, sentetik besinlerin üretim süreci, bitki ve hayvanların onları oluşturma şeklinden çok farklı. Yani benzer bir yapıya sahip olmasına rağmen, vücudumuz sentetik besinlere farklı tepkiler verebilir. Sentetik besinlerin vücutta ne kadar iyi emildiği ve kullanıldığı da net değil. Bazıları daha kolay emilebilirken bazıları daha zor emilir. Bir ürünün metabolize edilmesi hakkında asıl olan bunu bir insan faz çalışması ile test etmek.

Antioksidanlar kanserden koruyor mu?

Laboratuar ve hayvan çalışmalarında, antioksidanların artan seviyelerinin varlığının, kanser gelişimi ile ilişkili olan serbest radikal hasar türlerini önlediği gösterildi. Birçok gözlemsel çalışma, diyetle alınan antioksidan takviyelerinin insanlarda kanser riskinin azalmasıyla ilişkili olup olmadığını araştırdı. Bu çalışmalar karışık sonuçlar verdi. Bu nedenle, antioksidan takviyelerinin yararına veya zararına dair en güçlü ve en güvenilir kanıtları sağlayan bazı randomize büyük insan araştırmaları yapıldı. Randomize kontrollü klinik çalışmalar, diyet antioksidan takviyelerinin birincil kanser önlemede yararlı olduğuna dair kanıt sağlamadı.

ABD Önleyici Hizmetler Görev Gücü (USPSTF) sağlıklı yetişkinlerde vitamin ve mineral takviyesinin kanser ve kalp hastalıkları ile ilgili çalışmaları sistematik olarak gözden geçirdi ve bulgular geçtiğimiz haziranda yayınlandı. 84 büyük çalışma (740 bin kişi) incelendi. Vitamin ve mineral takviyesi (multivitamin kullanımı ile kanser görülme oranında küçük bir fayda dışında) kanseri ve ölümü önlemede ya çok az fayda sağladı veya hiç sağlamadı. Bu arada belirtmek gerekir ki USPSTF, etkinlik kanıtlarını sistematik gözden geçiren ve klinik önleyici hizmetler için öneriler geliştiren, birinci basamak ve önleme uzmanlarından oluşan bağımsız bir bilimsel yapı.

Antioksidanlar bilakis bazı kanseri olumsuz etkileyebilir mi?

Antioksidan vitaminler ile akciğer kanseri arasındaki nedensel ilişkiyi aydınlatmaya yönelik geniş çaplı bir çalışma sonuçları yakın zamanda yayınlandı. Daha yüksek diyet retinol alımı (A vitamininin versiyonlarından biri), genel olarak akciğer kanseriyle nedensel olarak ilişkili bulundu. Bununla birlikte, diğer diyet antioksidanlarının (C vitamini ve E vitamini) alımı ile akciğer kanseri arasında bir ilişki yoktu. Tam olarak nasıl olduğunu bilmesek de bu etki antioksidan özelliğinden başka sebeplerden olabilir. Birkaç varsayılan mekanizma, retinolün kanserojen etkilerini açıklayabilir. Bazı araştırmacılar, karotenoidlerin veya mikro besinlerin karsinojeneze karşı önemli koruyucu etkileri olduğunu buldu. Bununla birlikte, daha yüksek retinol alımı, karotenoidlerin ve mikro besinlerin emilimini, taşınmasını, dağılımını ve metabolizmasını engelleyerek akciğer kanseri riskini artırabilir. Yani aldığınız bir takviye tıpkı bir ilaç gibi amacı dışında etkiler yapabilir. Besinleri almanın en iyi yolu yemek yemek. Ancak bir şeyde eksikseniz, bir takviye yardımcı olabilir. Örneğin ülkemizde yaygın olan D vitamini eksikliği olanlara D vitamini veriliyor. Ya da mide ve bağırsaklarda emilim problemi yaşayanlar B12 vitaminini enjeksiyon yoluyla alabiliyor.

Not: Karotenoidler sarı, turuncu ve kırmızı meyve ve sebzelere rengini veren pigmentlerdir. Vücudunuz bazı karotenoidleri A vitaminine dönüştürebilir.

Kanserin 100’den fazla çeşidi var, hepsine iyi gelir mi?

Bu soru için özellikle teşekkürler. Bir yerde bir ürün için “Kansere çok iyi geliyor” ibaresini duyarsanız bu bile muhtemelen bilgilerin doğru olmadığının işaretidir. Çünkü 100’den fazla kanser türü vardır. Kanser türleri genellikle kanserlerin oluştuğu organ veya dokulara göre adlandırılır. Örneğin, akciğer kanseri akciğerde başlar ve beyin kanseri beyinde başlar. Her ürün veya ilacın farklı kanserler üzerinde farklı etkileri olabilir. Bazı istisnalar dışında Sağlık Bakanlığı ilaç onayları (Türkiye’de) da test edilen ilacın test edildiği kanser türüne özel. Örneğin meme kanserinin bile kendi içinde farklı türleri var ve bir antioksidanın iyi olup olmadığını bu hastalar üzerinde test etmeden bilmek mümkün değil. Özellikle alternatif tedavi adı altında kanserlere çare sundugunu iddia eden birçok kişi veya site var. Genellikle verdikleri referanslar, insanlara tavsiyede bulunmak için yeterince doğrulanmamış bilgiler olan, laboratuvar veya hayvan çalışması düzeyinde. İnsanlarda test edilmediği için Sağlık Bakanlığının değil Tarım ve Orman Bakanlığının onayıyla bu takviyeleri piyasaya sürüyorlar. Sonuçta “ilaç” olma iddiasında olmadıkları için yasal bir sorumlulukları da yok. Bununla birlikte, pazarlama iddiaları ciddi ve genellikle güçlü kanıtlardan yoksun.

Son yıllarda en çok konuşulan vitamin D. D vitamini ile kanser arasındaki ilişki netleşti mi? Azı ya da çoğu nasıl etkiliyor?

Çok sayıda gözlemsel çalışma, yüksek D vitamini düzeyine sahip kişilerin daha düşük kanser riskine sahip olduğunu ileri sürdü. Bununla birlikte, çalışmalar ilişki öne sürse de sebep ve sonucu kanıtlayamaz. Bu yüzden kontrollü çalışmalar daha değerlidir. ‘Hayati’ olarak adlandırılan kanser önleme için D vitamini test eden şimdiye kadarki en büyük randomize klinik çalışmadır. Dolayısıyla bu çalışma çok değerli ve en güçlü kanıtı sunmaktadır. Bu çalışma, 50 yaş ve üstü 25 bin ABD’li erkeği ve kadını rastgele dört gruptan birine atadı: vitamin D3 (kolekalsiferol, 2000 IU/gün) artı omega-3(günde 1 g), D3 vitamini artı plasebo, omega-3 artı plasebo veya çift plasebo (kontrol). Kanser önleme için D vitamini test eden şimdiye kadarki en büyük bu randomize klinik çalışmada, takviyeler kanser geliştirme riskini azaltmadı. Kardiyovasküler olayların (kalp krizi gibi) insidansı da D vitamini ve plasebo grupları arasında benzerdi. Aynı çalışma hastaları takip etmeye devam ettiği için, 2020’de daha uzun süreli sonuçlar ikincil analiz olarak yayınlandı. Daha önce bildirildiği gibi, tedavi grubunda kanser insidansında (oranında) anlamlı bir fark yoktu. Bununla birlikte, plaseboya kıyasla D vitaminine randomize edilenlerde ilerlemiş kanserlerde (metastatik veya ölümcül) özellikle fazla kilolu olmayanlarda anlamlı bir azalma bulundu.

Türkiye’de durum ne?

Türkiye’de D vitamin eksikliği zaten büyük sorun! Türkiye için yapılan bir meta analizde elde edilen sonuçlar, Türkiye’de yüzde 58,9 ile yüzde 66,6 arasında değişen yüksek oranda D vitamini eksikliğini ortaya koydu. Söz konusu meta analizde, “Özellikle yenidoğanlarda, hamilelerde ve yetişkin kadınlarda vitamin eksikliği riski daha yüksektir. Bu meta-analizin sonuçları, Türk halkının D vitamini seviyesinin periyodik olarak ölçülmesi ve gerektiğinde takviye edilmesi gerektiğini göstermektedir” vurgusu yapıldı. Özetle, D vitamini eksikliği varsa, elbette takviye almaya devam etmelisiniz (doktorunuzun tavsiyesi ile). Ancak, yeterli kan seviyesi varsa, kanserden korunmak amacıyla, yüksek vitamin D seviyesine ulaşmak için ekstra vitamin D takviyesi önermiyoruz.

Burada yeni bir çalışmadan da bahsetmek istiyorum. Randomize bir insan çalışması, D vitamini (2000IU/günde), omega-3’ler ve basit ev egzersiz programı kombinasyonunun, 70 yaş ve üstü sağlıklı yetişkinlerde kanser riskinde toplamda yüzde 61 azalttığını gösterdi. Ancak bu çalışmadakilerin D vitamini eksikliği yaşayanlar olduğu unutulmamalıdır. Aslında vurgulamak istediğimiz nokta bu olmalı. Yani bir eksiklik varsa düzeltilmelidir.

Probiyotiklerle ilgili veriler henüz yeterli değil

Probiyotiklerin öne sürüldüğü gibi kanseri önleyici etkisi var mı?

Probiyotikler, vücuttaki ‘iyi’ bakterileri (normal mikroflora) korumayı veya iyileştirmeyi amaçlayan canlı mikroorganizmalar içeren gıdalar veya takviyeler. Prebiyotikler, insan mikroflorası için gıda görevi gören, yüksek lifli gıdalar. Büyüdükçe, nerede yaşadığınız ve ne yediğiniz bağırsaklarınızdaki iyi ve kötü bakteri karışımını etkiler. Bazıları iyi, bazıları kötü olan bu bağırsak bakterileri sağlığınızda hayati bir rol oynar. Probiyotik gıdalar, dengeyi sağlamaya ve zararlı bakterilere karşı koruma sağlamaya yardımcı olabilecek canlı bakteriler içerir. Ve bazı kanser risklerini düşürmenize yardımcı olabilirler. Daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulsa da, birkaç çalışma kolon kanseri geçirenlerin kanser gelişmeden önce sağlıksız bir bağırsak bakteri popülasyonuna sahip olduğunu gösteriyor. Giderek artan sayıda çalışma, probiyotiklerin bağırsak bakterilerinde olumlu değişikliklere neden olarak bazı kanserleri önleyebileceğini öne sürse de, kullanımlarını destekleyen genel kanıtlar, küçük örneklem boyutu, zayıf metodoloji, bakteri türleri ve suşlarındaki, dozajda ve uygulama süresindeki farklılıklar nedeniyle sınırlı.

Benim tavsiyem dengeli bir diyetle beslenin. Probiyotik takviyeler de alabilirsiniz. Prebiyotik gıdalar bağırsaklarınızdaki bakterileri besler, böylece büyüyebilir ve çoğalabilirler. Çoğu lif açısından zengin bitkisel besinler bu grupta; kepekli tahıllar, meyve ve sebzeler, soğan, soya fasulyesi ve sarımsak gibi. Tabağınızın en az üçte ikisini bitkisel besinlerle doldurmaya çalışın. İşlenmiş gıdalar genellikle besin değeri açısından düşük, ilave şeker ve tuz oranı yüksek. İşlenmiş gıdalar, fast food ve paketlenmiş gıdaları içerir. Bunlardan çok fazla yemek, bağırsak bakterilerinize zarar verebilir. Diyetinizi değiştirmek için asla geç olmadığını unutmayın. Diyetinizi değiştirdiğinizde, birkaç hafta içinde bağırsak mikroorganizma popülasyonunuzda önemli bir değişiklik gerçekleşir.

Dr. İlyas Şahin kimdir?

Uzmanlardan uyarı: Artan sıcaklıklar ruhsal hastalıkları artırıyor Uzmanlardan uyarı: Artan sıcaklıklar ruhsal hastalıkları artırıyor

2011 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Daha sonra Harvard Tıp Fakültesi Dana-Farber Kanser Enstitüsü’nde doktora sonrası araştırma görevlisi olarak aktif olarak araştırmalarda bulundu. Eğitimine New York’ta Albert Einstein Üniversitesi Montefiorre Tıp Merkezinde dahiliye (iç hastalıkları) ihtisası ile devam etmiş, Brown Üniversitesi’nde hematoloji-onkoloji yandalıyla tamamlamıştır. Florida Üniversitesi Onkoloji Anabilim Dalı’nda sindirim sistemi kanserleri konusunda öğretim üyesi olarak görevine devam eden Dr. Şahin, evli ve bir çocuk babası.

Kaynak: www.diken.com.tr

Editör: Haber Merkezi