Antoloji sayfasında tesadüfen rastladım şiirlerine şair Gülay
Pelit'in. Dokunaklıydı şiir dizelerindeki sözler, yaşama kırgın,
insanlara sitemliydi... Merak ettim araştırdım hayat hikayesini.
Bir yayın sitesinde yayımlanmış bir röportajına rastladım.
Hikayesi beni yanıltmamıştı. Tedavisi mümkün olmayan kas
erimesi hastalığına yakalanmıştı erken yaşta. Bu amansız
hastalığa alışması çok zordu şair Pelit için. Geleceğe dair
hayalleri vardı, birden uçuverdi avuçlarının içinden…
Psikolojisi alt üst olmuştu, isyan etti, hatta intiharı bile
düşündü. Yaşam ile ölüm arasında gitti geldi. Ta ki, yazma
yeteneğini keşfedinceye kadar. İşte! Onu hayata bağlayan
mucizevi yetenek şiir ve öykü yazmak oldu. Etrafındaki
arkadaşları Pelit’i yazmaya teşvik etti. En zor dönemlerinde,
böylesine kıymetli arkadaşlarının olması da bir nevi mucize…
Engelli olmak; başarısız ve hayata küsmek anlamına
gelmezdi elbette. Yazmak ona umut olmuştu artık. Pelit’i en
çok üzen ise, insanların engellilere karşı bakış açılarıydı.
Tüm o rahatsız bakışlara inat, kalemine dört elle sarılıverdi
genç şair Pelit. İçinde biriktirdiği hüzün deryasını mısralara
döküverdi adeta… Şiir yazmak onu hayata bağlamıştı. Artık
kendisiyle barışık, hastalığını kabullenmiş hayata sımsıkı
sarılmıştı. Yaşama sevinci olan umut ona ışık olmuştu.
Buram buram hüzün kokan şiirlerinin tamamı, insana ve
yaşama adanmış.
Şair Pelit’in “Hüzün Yolculuğu” ve “Tutuşan Dizeler” olmak
üzere iki adet şiir kitabı bulunmaktadır. İlk şiir kitabı olan
Hüzün Yolculuğu’nu bastırmak için bir çok zorluklarla
karşılaşır. Şair Pelit, bütün bu zorluklara rağmen pes etmeden
kitabına kavuşmayı başarıyor. Evvela bir kadın olarak, şair
Pelit’i bu üstün azmi ve yaşam mücadelesi için canı gönülden
tebrik ediyorum. Güzel yüreğin ve sağlam kalemin hep var
olsun sevgili Gülay Pelit.