Osman Kavala'nın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Hakan Ali Altınay, Çiğdem Mater'in 18 yıl hapis cezasına çarptırılarak tutuklandığı Gezi davasında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararını açıkladı.
Kararda Gezi protestoları kalkışma olarak nitelendirilirken, sanıkların birbirleri arasındaki telefon konuşmaları Gezi'nin bu kişiler tarafından organize edildiğine delil sayıldı.
TELEFON DİNLEMELERİ SAVUNULDU
Davada özellikle 2013'te FETÖ'den firari savcı ve polislerin talimatlarıyla yapılan telefon dinlemelerini çok tartışılmıştı. Gerekçeli kararda bu dinlemelerin delil sayılması savunulurken Yargıtay'ın dinlemeyle ilgili kararına şu atıf yapıldı:
“İletişimin dinlenmesi ve kayda alınması koruma tedbirinin uygulanabilmesi için sınırlı suç, kuvvetli şüphe ve başka türlü delil elde edilme imkanının bulunmaması koşullarının bir arada bulunması gereklidir.”
Bununla birlikte koşullara şekli olarak değil ceza muhakemesinin gayesi göz önünde bulundurularak bakılması gerektiği belirtildi, kovuşturma aşamasında yüklenebilecek vasfın değişmesinin olağan olduğu yazıldı. Önemli olan ise bu savunulurken, eldeki verilerin oldukça sınır olmasının vurgulanmasıydı.
Değerlendirme kısmında Osman Kavala'nın Açık Toplum Vakfı üzerinden Gezi Kalkışması'nı organize ettiği yazılırken, forumlarda büyük etkisi olduğu, buralarda alınan kararların ona danışılmadan alınmadığı, tüm uluslararası girişimlerin onun üzerinden kurulduğu iddia edildi.
MASA, İSKEMLE ALARAK KALKIŞMA ORGANİZE ETMEK…
Bunların yanı sıra Kavala'dan bazı kişilerin para istemesi, Gezi Parkı'na masa, iskemle götürmesi Kavala'nın suçuna delil olarak gösterildi. Kavala'nın bir telefon konuşmasındaki şu sözleri örnek verildi: Böyle bir plastik masa bulup, çok önemli, o çok faydalı oluyor. Plastik büyükçe bir masa ve 10-15 tane iskemle olursa insanlar sürekli orada koordinasyon masası gibi şey yaparlar…”
Mine Özerden'in Taksim Platformu'nu büyük oranda kontrol ettiği yazılırken Çiğdem Mater'in çekemediği belgesel de gerekçeli kararda yer aldı. Bununla ilgili Whatsapp grubu kurulması gerekçeler arasında sayılırken “Gezi Kalkışması belgeseli ile ilgili bir dizi görüşmeler yaptıkları, fakat Gezi Kalkışması'nın başarıya ulaşamamış olması sebebiyle belgesel hazırlama fikrinin de yarıda kaldığı anlaşılmıştır” denildi.
10 AYDA 13 GÖRÜŞME ‘SIK İRTİBAT' SAYILDI
Telefon görüşmeleri gerekçeli kararda oldukça yer kaplıyor. Fakat ‘sık irtibat kurdukları anlaşılıyor' denilen konuşmalar arasında çok az sayıda görüşmeler de yer alıyor. Örneğin Kavala ile ilgili “12 Ağustos 2012 tarihi itibariyle sanık Şerafettin Can Atalay ile sık irtibat kurmaya başladığı” ifadesi yer aldı. Bu tarihten haziran 2013'e kadar, yani 10 ay içinde Atalay ile Kavala arasında sadece 13 görüşme gerçekleşti. Mehmet Ali Alabora ile haziran 2013'te yaptığı üç telefon görüşmesi de “…bu suretle de sanığın Gezi Kalkışması başlamadan önce de diğer sanıklarla irtibat halinde bulunduğu ve faaliyetler yürüttüğü anlaşılmaktadır” şeklinde karara geçti.
Taksim Dayanışması üyelerinin yazılı, görsel ve sosyal medya üzerinden yoğun dezenformasyon faaliyetleri yürüttükleri, bir çok asılsız haberi kasıtlı olarak paylaştıkları, halkın hassasiyetini kullanarak provakatif faaliyetlerde bulundukları, böylece halkı emniyet güçlerine karşı yasadışı eylem ve gösteri yapmaya tahrik ettikleri iddia edildi.
“İŞİMİZ VAR DEVRİM YAPACAĞIZ” DEMEK SUÇ SAYILDI
Mücella Yapıcı hakkında ise “provokatif paylaşımların sosyal medyada yaygınlaştırılması, bir elden twitter üzerinden paylaşımlarda bulunulmasından sorumludur” denildi. Yapıcı'nın bir görüşmede “İşimiz var devrim yapacağız” demesi de cezaya neden olan unsurlar arasında sayıldı. 2011 yılından itibaren Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman'ın irtibat kurması da kalkışma organizasyonu anlatmak için kullanıldı. Fakat bu üç ismin de, meslek örgütü TMMOB'da uzunca süre görev yaptığı biliniyor.
GEZİ, 28 ŞUBAT DARBESİYLE EŞ TUTULDU
Yargıtay'ın 28 Şubat kararı da Gezi davasında hükümeti devirmeye teşebbüsten verilen cezalar için örnek gösterildi, şöyle denildi:
“04.02.1997 günü Sincan ilçe merkezinde tankların yürütülmesi suretiyle ortaya konan maddi cebrin mutlaka ve doğrudan Başbakan ve/veya hükumet üyelerine tevcih edilmesi gerekmez. İcra zaman ve tarzı itibariyle bu cebrin muhatabının icra vekilleri heyeti/hükumet olduğunda kuşku yoktur.” Sincan'da yürüyen tanklarla, Gezi protestocuların işlevinin aynı amaca yönelik olduğunun altı çizildi.