Ankara 21’inci İdare Mahkemesi, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun (OHALİİK) ihraç kararlarının hukuka uygun olduğu yönündeki işlemi iptal etti.
Mahkeme, ayrıca davalı idarelerin ihraç edilen akademisyenlere parasal haklarının yasal faiziyle ödenmesine ve özlük haklarının tanınmasına karar verdi.
Mahkemenin kararına göre, bildiriye imza atmak akademisyenlerin terör örgütleriyle irtibat ve iltisaklı bulunduğunu göstermez.
Mahkeme Funda Şenol Cantek, Tezcan Durna, Nail Dertli ve Can Irmak Özinanır hakkında göreve iade kararı verdi. Önceki haftalarda da aralarında Dinçer Demirkent’in de olduğu altı akademisyen hakkında aynı karar çıkmıştı.
Mahkeme, ihraç edilmiş akademisyen Ekin Değirmenci’nin dosyasında İstanbul ve Ankara emniyet müdürlükleriyle Emniyet Genel Müdürlüğü’nden bilgi ve belge istedi.
Gelen cevaplarda davacı akademisyenin PKK/KCK örgütüyle irtibatlı olduğu yönünde herhangi bir istihbari bilgi, tanık ifadesi, ihbar, şikayet veya soruşturma kaydına rastlanmadığı belirtildi.
‘Çatışma sona erdirilsin’ talebi
Oybirliğiyle alınan kararda, bildiride bir bütün olarak PKK terörünün övülmesinin mümkün görünmediği, terörizme destek gösterisi, şiddet kullanımı, silahlı direniş ya da başkaldırıya doğrudan veya dolaylı teşvik olarak nitelendirilmeyeceği belirtildi.
Mahkeme heyeti, bildiride hendek olaylarında güvenlik güçleriyle çatışmaya giren örgüt üyelerinin övüldüğü, örgütün yüceltildiği, çatışmalara doğrudan katılan güvenlik güçlerine karşı özellikle bir nefret aşılandığı veya şiddete başvurmanın cesaretlendirildiği değerlendirmesinin yapılamayacağını kaydetti.
Hangi dil ve uslûp kullanırsa kullanılsın, bildiride o tarihlerde süren çatışmaların sona erdirilmesi talebi baskın olduğu aktarıldı. Heyet, bildiriye imza atmanın, davacının anılan örgütle irtibat ve iltisaklı bulunduğunu anlamına gelmediğini aktardı.
Ankara 21’inci İdare Mahkemesi’nin kararı kesin değil. Taraflar bir ay içinde dosyayı Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne taşıyabilir.
Ne olmuştu?
Barış İçin Akademisyenler, 11 Ocak 2016’da Güneydoğu’daki çatışmaların sonlandırılması, müzakere koşullarının oluşması için Barış Bildirisi’ni kamuoyuna açıkladı. Bir gün sonra Yeni Şafak gazetesi ‘PKK’nın suç ortakları‘ manşetiyle akademisyenleri hedef aldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da o günden itibaren akademisyenlere ‘alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı ve ruhu kirlenmiş‘ diyerek hakaret etti.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), bildiriye imza atan akademisyenler hakkında hukuki işlem yapılacağını duyururken önemin adalet bakanı Bekir Bozdağ da “Bunların görecek gözleri yok. Bunları değerlendirecek bir idrak anlayışına sahip değiller” dedi.
Şimdinin firari suç örgütü lideri Sedat Peker de o günlerde hükümet yetkililerinin açıklamalarından güç alarak “Oluk oluk kan akıtacağız ve kanlarında duş alacağız” ifadesini kullandı.
Linç kampanyasının taşları döşenirken bildirinin imzacılarından Dr. Mehmet Fatih Traş‘ın da Çukurova Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’ndeki dersleri kurul kararıyla elinde alındı. Traş, kararın ardından intihara sürüklendi.
Darbe girişiminin ardından çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle 64 kurumdan 406 barış bildirisi imzacısı akademisyen kamu görevinden ihraç edildi, pasaportlarına el konularak yurtdışına çıkışları engellendi. İmzacı akademisyenlerin isim listeleriyle rektörlüklerce yollanan ihbar listeleriyle oluşturuldu.
AYM, 12 Ekim 2016’da verdiği kararla OHAL KHK’leri üzerinde denetim yapma yetkisine sahip olmadığını belirtti. Oysa AYM, 1991 yılındaki kararında OHAL KHK’lerinin Anayasa’ya uygunluğunu, bunların OHAL KHK’si olup olmadığını incelemek ve OHAL niteliğinde görmediklerinin Anayasa’ya uygunluğunu denetleme hususunda yetkili olduğuna karar vermişti. 2016’daki kararla anayasal haklardan yoksun kalan akademisyenlerin idari, siyasi ve yargısal başvuru yolları da bütünüyle kapatıldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de kısa bir süre önce Ankara Üniversitesi’nden 54 akademisyenin başvurusunu iç hukuk yolları tüketilmediği gerekçesiyle reddetti.
Darbe girişiminin ardından gelen OHAL ilanınından altı ay sonra 23 Ocak 2017’de OHALİİK’in kurulmasına hükmedildi. Avrupa Konseyi’nin tavsiyesiyle kurulan yedi kişilik komisyon başvuruları ancak 17 Temmuz 2017’de kabul etmeye başladı. Bu tarihe kadar geçen sürede KHK’lerin yayımlanmasına da akademisyenlerin ihraç edilmesine de devam edilmişti. O günlerde, 110 bin kişinin başvurusunu inceleyecek komisyonun, yargıya ulaşmada bir engel olduğu yorumları yapılmıştı.
OHALİİK başvuruları incelemeye başladıktan sonra imzacı akademisyenler hakkında ceza davaları açılmaya başladı. Birbirinin kopyası olan ancak tekil olarak görülen yargılamalara Aralık 2017’de başlandı. Akademisyenler, birbirinin kopyası iddianamelerle tekil davalarda yargılandı. Barış İçin Akademisyenler’in internet sitesindeki rapora göre, şimdiye kadar 822 akademisyene dava açıldı. 204 akademisyen 15 ay ile 36 ay arasında değişen hapis cezalarına mahkûm edildi.
Anayasa Mahkemesi Temmuz 2019’da bildiriye imza attığı için ‘terör örgütü propagandası yapma’ suçundan mahkûm edilen akademisyenler Füsun Üstel, İbrahim Garip, Yasemin Gülsüm Acar, Ayda Rona Aylin Altınay Cingöz , Melda Tunçay, İzzeddin Önder, Canan Özbey, Nazlı Ökten Gülsoy, Zübeyde Gaye Çankaya Eksen ve Ece Öztan’ın ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti.
Kaynak: www.diken.com.tr