"Kamuoyunda çocuk hastalarla ilgili spekülatif bilgilerin dolaştığını ve bu konuda vatandaşları bilgilendirmek istediğini dile getiren Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da şöyle konuştu:
"Şu anda kimliği belirlenemeyen veya yanında refakatçisi bulunmayan, 0-18 yaş grubundaki evlatlarımız, Ankara, Mersin, Adana, Kayseri ve İstanbul'daki hastanelerimizde bulunmaktadır. Bu çocuklarımızın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının gözetimi ve velayeti altında takip ve tedavileri devam etmektedir. Kimliğini bilemediğimiz hastalarımızın dijital fotoğraflarını eşleştirme yapmak üzere hazırlanan özel yazılıma yüklüyoruz. Bu sayede, önemli bir kısmının kimlik bilgilerine ulaşacağımızı umuyorum."
Ancak çocuk hakları alanında çalışanlar böyle bir afet dönemi için sistemin yetersiz olduğunu, Cuma günü itibarıyla en az 168 çocuk hakkında arama ilanı verildiğini ve hastanelerde çok sayıda kimliksiz çocuk bulunduğunun tespit edildiğini belirtiyor.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bir araya gelen, çocuk hakları alanında çalışan yüzü aşkın aktivist, meslek uzmanı, avukat ve hekimin oluşturduğu izleme grubu Afet Çocuk Sivil Koordinasyon Ekibi (AÇSKE), ulaşabildiği ve teyit edebildiği kadarıyla çocukları takip ediyor, ardından resmi makamlarla verilerini paylaşıyor.
AÇSKE'den BBC Türkçe'ye konuşan çocuk hakları savunucusu Hatice Kapusuz, "Gördüğümüz kadarıyla temel eksiklik ya da aksaklığın ortaya çıktığı yer hastanelerdeki kayıt süreci" diyor ve ekliyor:
"Çocuğun çıktığı enkaz, adı, soyadı, gittiği hastane gibi bilgilerde eksiklik olduğunu görüyoruz. Çocuk küçük olduğu için adını soyadını söyleyemeyebiliyor ya da bilinci kapalı olduğu için çocuktan bilgi alınamayabiliyor. Bu durumda çocuklarla yakınları arasındaki bağ kopmuş oluyor. İnsanların hastane hastane dolaşıp çocuklarını bulmaya çalıştığı bir süreçten bahsediyoruz".
Ekibin hazırladığı rapora göre, 10 Şubat Cuma günü saat 17.00 itibarıyla, en az 168 çocuk hakkında arama ilanı verildiği tespit edildi. Bu ilanların bir kısmının çocuklarını aradığı belirten ailelere ya da yakınlara, bir kısmının ise ailesinden veya yakınlarından ayrı düşmüş refakatsiz çocuklara ait olduğu ifade ediliyor.
Kapusuz, "Bunlar teyit ettiğimiz rakamlar. Daha fazla olması çok muhtemel" diyor.
'Afet sonrası duyurular herkese ulaşmıyor'
Depremlerin ardından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, afet bölgesinde depremden etkilenmiş refakatsiz çocukların teslim edilebileceği yerler ve irtibat kişilerini açıkladı.
Burada sisteme kaydedilen çocuklar daha sonra ailesiyle birleştirilecek.
Çocuk hakları konusunda çalışan Avukat Seda Akça Bilen de, "Bakanlık her il için irtibat kişisi belirledi ve yayımladı, çocuk gören bulan herkesin oraya bildirmesi istendi, bu olumlu bir gelişme. Ama bu kaç kişiye ulaştı? Bu tip şeylerin önceden hazırlanmış olması gerekir. Bu bilgilere bu karmaşa ortamında o insanların ulaşması zor" diyor ve şöyle devam ediyor;
"Şu an yaşanan şey beklenen bir durumdu ve çocuklar konusunda önceden bir takım işlemler öngörülüp hazırlık yapılabilir. Bütün Türkiye için deprem riski çok yüksek olduğu için yapılması gerekenlerin belirlenip bugün yaşananların unutulmaması lazım"
İl dışına çıkarılan çocukların takibi zor
Deprem bölgelerinde arama kurtarma ekipleri gelene kadar bölge halkı bu görevi üstlendi. Çıkarılan çocuklar hızlıca hastaneye götürülmek istendi.
Kayıt süreçlerinin aslında sosyal hizmetler tarafından yürütüldüğünü belirten Kapusuz, "Ama alandaki sosyal hizmet uzmanlarının da depremzede olduğu, hayatını kaybettiğini öğrendik. Bölgedeki bazı hastanelerin işlev göremez hale geldiğini biliyoruz. Bu sebeple de başka illere sevk edilen çocuklar var. Sevk bilgisi yakınlarında olmadığı için ulaşılamayan çocuklar var".
Hazırlanan raporda, "çocukların (tespit edilebildiği kadarıyla) Ankara, İstanbul, Adana, Mersin, Kayseri, Konya, Diyarbakır illerindeki hastanelere sevk edildiği ve sevk edilen çocukların takibinde zorluklar yaşandığı" belirtiliyor. Ayrıca çocukların hastane ve kurumlara sevk edilmesi sırasında "çocuk güvenliği ilkelerini dikkate alan, kesintisiz, düzenli ve merkezi bir kayıt-takip sisteminin olmayışı" nedeniyle sosyal medyada arama yapmak için çocuk liste ve görselinin dolaşıma girdiğine dikkat çekiliyor.
Kapusuz, çocuk görsellerinin, bilgilerinin, detaylarının elden ele dolaşmasının çocuk güvenliğini riske attığını belirtiyor.
'Çocukları nesneleştiren bir algının yerleşmemesi önemli'
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı depremin üçüncü günü, koruyucu aile olmak isteyenlerin e-Devlet üzerinden ya da deprem bölgesinin dışında ikamet ettikleri ilin Aile ve Sosyal Hizmetler müdürlüklerine başvurabilecekleri yönünde bir basın açıklaması yayımlandı.
Prosedür olarak aile ve yakınlarına ulaşılamayan çocukların öncelikle bakanlığa bağlı kuruluşlara alındığı, bakımın ardından ailelerine ulaştırma çalışmalarının yapıldığı belirtildi. Korunma ve bakım ihtiyacı tespit edilen çocuklarınsa "sırası bulunan ve mevcut koruyucu ailelerin" yanlarına yerleştirildiği duyuruldu.
Kapusuz ise temkinli olunması gerektiğini hatırlatıyor: " Süreci anlamaya çalışıyoruz" diyor;
"Normalde bir yılı bulan bir süreç koruyucu aile süreci. Herkesin yardım etme arzusunun olduğu bir yerde doğrudan koruyucu aile tartışmasını açmak ya da sistemi devreye sokmak biraz riskli de görünüyor. Çünkü yardımın bir unsuru değil çocuk bakımı.
"Böyle çocukları nesneleştiren bir algının yerleşmemesi önemli diye düşünüyoruz. İnsanların bir çocukla yaşamaya, bunun gerektirdiği sorumluluklara, travma yaşamış bir çocuğun sorumluluğunu alma kapasite ve bilgisine sahip olup olmamasına dair hassas olunması gereken bir durum var. İçerdiği sorumluluğu küçülten bir yaklaşıma sebep olmamak gerekir".
Yanık: Çocukların yerleştirmelerini yaptık, takip ediyoruz
Bakan Yanık Perşembe akşamı TRT'ye yaptığı açıklamada, "Biz bakanlık olarak barınma ihtiyacı olan çocuklarımızla ilgili her türlü tedbiri aldık" dedi.
"Riskli bölgelerdeki vatandaşlara gerekli destekleri sağladık, güvenli bölgere naklettik. Gerek kurumlarımızdan, gerek göçük altından çıkarılan ve refakatsiz olan çocuklarımızla ilgili tedbirlerimizi aldık, yerleştirmelerini yaptık ve takiplerini yapıyoruz" dedi.
Yanık, tedavi gören refakatsiz çocukların, "Ailesiyim", "Yakınıyım" diyen hiç kimseye teslim edilmemesi için Sağlık Bakanlığı'yla birlikte çalışıldığını söyledi. Aynı konuda AFAD'la enkazdan çıkan çocuklar için aynı konuda bağlantı kurulduğunu ekledi.
Sosyal medyada depremzede çocukların götürüldükleri yuvalarda ziyaret edilmesi ya da gönüllü olarak onlarla çalışılması gibi taleplerin artmasının ardından Darülaceze Başkanlığı Perşembe günü bir açıklama yayımladı.
Bakanlığın açıklamalarına ek olarak, kuruma bağlı çocuk yuvasında gönüllü çalışma taleplerinin pandemide başlayan uygulama gereği kabul edilmediği, süt annelik uygulamasının kurumda uygulanmadığı, "içinden geçilen süreçte gönüllü psikolojik danışman taleplerine karşılık verilmediği", çocuk yuvasına ziyaretçi kabul edilmediği yazıldı.
Kapusuz, bakanlığın "Sorun yok" şeklindeki tavrına dikkat çekerek "İyi işleyen bir düzen varsa da bunun bilgilendirmesinin yeterli olmadığı söylenebilir" diyor.
"Bununla ilgili bakanlığın dün devreye soktuğu 10 tane telefon hatı var. Bu hatların gerekli kapasitenin altında olduğunu görüyoruz. Çünkü 10 ilde gerçekleşen çok büyük bir afet yaşıyoruz. Mevcut çocukları yakınlarıyla, bakım verenleriyle buluşturacak sistemin henüz yeterli düzeyde olmadığını görüyoruz" sözlerini ekliyor.