Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ayrıcalıklarının tadını çıkaran sefasını süren bir kesim bulunuyor, tabii böyle bir kesim böyle bir statü grubu olunca, bu statükodan avantaj sağlayan hatta geçinen bir sınıf da olunca bir de dezavantajlı nüfusunun olması normal bu topraklarda. Kürtler de dezavantajlı nüfusun bir miktarını oluşturuyor haliyle.

Ama bir şekilde evet bir şekilde Kürtlerin içinden de zenginler çıkıyor, kapitalizmden nasiplenen gruba eklemlenen ya da bu grubun yanı başında iyi kötü kapitalizmin sefasını süren.

Açıkçası ben bu Kürt zenginlerinde zenginliğin popüler kültür figürlerine dönüştürdüğü, bu yüzden de eğlence yerlerinde Türkiye burjuvazisinin mekan düzenlemelerinde sıkça rastladığım bu Kürtlerde elbette ki siyah Amerikalılarınki gibi frapan rüküş depolizite kapitalizmi ve parayı küstahça yüceltici bir gösterişçilik olmasa da abartılı bir gösterişçilik, bir zenginliği sergileme tavrı izliyorum.

Ama Kürtlerin bu mal beyanını üstünde yanında taşıma hali topluma ve toplumun ayrıcalıklı gruplarına yönelik bir intikam duygusundan kaynaklanmıyor.

Daha çok bir güvenlik, bir kendini sağlama alma çabası.

Yani beyaz Kürtlerin para göstermeciliği bütün o ciplere, Mercedeslere, Porschelere, bütün O Nişantaşı Etiler konaklarına rağmen siyah Amerikalılarınkinden farklı. Hala içinde bir erdem, bir edep barındıran bir şey.

Bu haliyle Beyaz Kürtlerin para algılayışı, Beyaz Türklerinkinden farklı.

Beyaz Türkler, Türk statü grubu parasından emindir. Parayı kendi hakkı olarak görür. Toplumun diğer kesimlerine karşı kazanılmış bir hak, hatta bu topraklarda onlara sadece onlar oldukları için verilmiş bir hak.

Sömürünün ve para ile para kazanmanın servetini geometrik olarak artırmanın cenneti edilmiş bu ülkenin sistem tarafından sırtları sıvazlana sıvazlana şımartılmış has evlatlarıdır onlar. Bu yüzden parayla yüz yüze geldiğinde fazilet de kalmaz vicdan da Türk zengininde. Daha doğrusu zenginliğinin haklılığından o kadar emindir ki fazilet ile vicdan ile bu ülkede öylesi bir zenginliğin sahibi olmanın ilintisini kurmaz bile.

Ama Kürt zengini öyle mi?

Bir kaç feodal beyi, bir kaç kompradoru bir yana bırakırsan kaç yıl olmuştur ki bu Armani takımlı siyah BMW’li, Cherokee`li, Porsche’li, Rolex`li orta yaşlı erkekler, onların Versace elbiseli, Escada tayyörlü hanımları parayla buluşalı? Sonra az mı burnundan fitil fitil getirmiştir Türkiye paramiliterleri zamanında bu burjuvaziye eklemlenme uğraşlarını Kürt zenginlerinin? Kriminalize ederek her girişimlerini, yatırımlarını. Bir gün ellerinden kayacağı korkusuyla malları başkalarının üzerine kayıtlıdır beyaz Kürtlerin.

Bu yüzden Kürt zenginleri zenginliklerini bir hak bir ayrıcalık olarak görmezler bir türlü. Bir gün ellerinden kayacağı duygusu kalıcılaşmıştır onlarda. Bu yüzden de eski erdemlerinden kopmamışlar daha. Hala geçmişte bir yerde fukaralığın fazileti hissedilmektedir.

Böyle olunca öyle depolize de olmuşlardır daha. Toplumcu heveslerini de tam kaybetmemişlerdir daha.

Zaten geldikleri kentlerdeki hareketlik, politizasyon, ev, dayanışma, bir toplum olma duygusunu henüz kaybettiremediği için oralarda, kendilerini toplumun geri kalanına karşı sorumsuz da hissetmezler, hissedemezler. Buralardan hemen kanarlar, kanamaya başlarlar Kürt zenginleri, Beyaz Kürtler gecenin bir vakti...

Hala mazi hala geçmiş hala zulüm hala açlık bir yaradır, İçine düşülen dalınıp gidilen derin bir yara. Lüks gece kulüplerinde, zengin sofralarda.

Geceleri dalgındır eli açık cüzdan şişik Kürt zamparaları. Koldaki Rolex bugünün saatini gösterse de kalp atışları hala zor günlerin tik taklarıdır.


 

Ahmet Tulgar anısına…