Anayasa Mahkemesi (AYM) Nihat Kazanhan’ın yaşam hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
AYM'nin 35 sayfalık gerekçeli kararı Resmi Gazete’nin Perşembe günkü sayısında yer aldı.
"Anayasanın 17. maddesiyle güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiğine" hükmeden AYM, polis M.N.G'ye verilen cezada "haksız tahrik" indirimi uygulanmasına da karşı çıktı.
Nihat Kazanhan'ı vuran polis M.N.G'ye haksız tahrik indirimi sonrası 13 yıl 4 ay hapis cezası verilmişti.
AYM'nin kararından sonra, M.N.G'nin yeniden yargılanmasının yolu açıldı.
'Emsal olabilir'
BBC Türkçe’ye konuşan Nihat Kazanhan’ın babası Mehmet Emin Kazanhan, kararın emsal olmasını dilediklerini söyledi.
Mehmet Emin Kazanhan, "Zırhlı araca taş atan çocuklara bile 15 yıl hapis cezası veren mahkemeler, oğlumu öldüren polise 13 yıl ceza verdiler. Umarım bu karar ile yapılacak yeni yargılamada oğlumu öldüren polise daha ağır bir ceza verilir" dedi.
Kazanhan da "Nihat benim büyük oğlumdu; yaşasaydı 21 yaşında olacaktı. Verilen hiçbir karar oğlumu geri getirmeyecek, biliyorum, ama bu kararın olumlu olduğunu da belirtmeliyim" dedi.
Eski Diyarbakır Barosu başkanı Tahir Elçi, davanın ilk avukatlarındandı. Mehmet Emin Kazanhan, Elçi’nin de ölümünü hatırlatarak şöyle devam etti:
"Oğlumdan sonra bölgede çok büyük olaylar yaşandı, güvenlik kuvvetlerinin de sebep olduğu onlarca insan öldü. Onlardan biri de davamızın avukatı olan Tahir Elçi’ydi. Onun ölümüne sebep olan polisler tutuklanmadı bile. Yaşanan bunca kötü olaya karşılık kendi davamıza baktığımızda kötünün iyisi bir durumdayız; en azından bir yargılama oldu, oğlumu öldüren polis tutuklandı. Tüm bunlar bir nebze de olsa bize nefes aldırdı. Umarım yeni yargılamada oğlumu vuran polis daha ağır ceza alır ve umarım bu karar benzer durumdaki tüm davalara da örnek olur."
'Bu karar cezasızlık kültürüne etki edecek'
Kazanhan ailesinin avukatı Şırnak Baro Başkanı Rojhat Dilsiz de BBC Türkçe'ye yaptığı açıkamada, mahkeme kararının benzer cezasızlık dosyalarına emsal teşkil etmesi açısından önemi olduğunu söyledi.
Dilsiz, mahkemenin caydırıcılığa vurgu yapmasının çok önemli olduğunu belirterek şöyle konuştu:
"Cezasızlık yöntemi, mevcut durumda faili kolluk olan dosyalardaki cezasızlık pratiği bir anlamda onlara güç kazandırıyor. Kararda, bir polis memurunun ‘Biz tutuklanabileceğimizi düşünmüyorduk’ ifadesine de yer verilmiş. Demek ki ne yapsalar da korunacaklarını düşünüyorlar. Verilen bu kararın en azından bu cezasızlık kültürüne etki edeceğini düşünüyoruz."
Bakan Ala 'Provokasyon' demişti
Olayın ardından, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala, Nihat Kazanhan’ı polisin öldürdüğü iddiasına karşı çıktı, bunun bir provokasyon olduğunu savundu.
Ancak olay yerindeki zırhlı araçların kamera görüntülerinin ortaya çıkmasıyla, İçişleri Bakanlığı bir hafta sonra yazılı bir açıklama yaparak güvenlik görevlilerinin kusurlu olabileceğini ve mülkiye müfettişlerinin olayı inceleme altına aldığını duyurdu.
Hukuki süreç nasıl gelişti?
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Mardin Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şubesi'nde görevli polis memuru H.V. şüpheli olarak gözaltına alındı ve "Kasten öldürmek" suçundan tutuklanıp, güvenlik gerekçesiyle Malatya Cezaevi'ne gönderildi.
Ancak daha sonra savcılığa verdiği yeni ifade ile olayı M.N.G adındaki polisin gerçekleştirdiğini anlatınca tahliye oldu.
H.V. daha önceki ifadesini "hem arkadaşımız M.N.G.’nin yanmaması, hem de ekipten herhangi bir arkadaşa zarar gelmemesi" amacıyla ve "kimsenin tutuklanmayacağını düşünerek" verdiğini söyledi.
Bu ifade üzerine tutuklanan özel harekat polisi M.N.G'ye haksız tahrik indirimi yapıldı ve 13 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı; H.V. ise beraat etti.
Ailenin avukatı Rojhat Dilsiz, dosyayı Yargıtay’a taşıdı ama başvuru esastan reddedilince, 26 Eylül 2019 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.
AYM gerekçeli kararında nelere vurgu yaptı?
AYM'nin 25 Mayıs 2022 tarihinde verdiği "yaşam hakkı ihlali" kararının gerekçesi Perşembe günü Resmi Gazete'de yayımlandı.
Gerekçeli kararda Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Konseyi belgelerine atıf yapılarak yargılama süreçlerindeki eksikliklere yer verildi.
Bölgede kamu makamlarının terörle mücadele ve kamu görevinin sağlanması amacıyla başvurdukları önlemlerin ölçülülüğü bakımından büyük önemi olduğuna vurgu yapan mahkeme, Nihat Kazanhan’ı öldüren polis memuruna uygulanan haksız tahrik kararını kabul etmenin mümkün olmadığını vurguladı:
"Bu çerçevede ilk olarak anılan genel koşulların, olay tarihinde henüz 12 yaşında olan ölenden kaynaklanmadığı izaha muhtaç değildir. Ayrıca güvenlik güçlerinin veya kolluk görevlilerinin terörden kaynaklanan riskin yüksek olduğu yerlerde bu riskin varlığından hareketle her türlü toplantı ve gösteriye ölçüsüz bir şekilde -otomatik olarak- öldürücü şekilde ateşli silah kullanmalarının meşru olmadığı da tartışma konusu değildir."
Cizre Ağır Ceza Mahkemesi, "terör örgütünün" bu tür olaylarda -cezai sorumluluklarının bulunmamasından faydalanmak amacıyla- çocukların kullanıldığı olgusuna dikkat çekmiş ve Nihat Kazanhan'ın da kolluk görevlisi sanıkların olduğu yere doğru taş atan çocukların arasında bulunmasına vurgu yapmıştı.
AYM bununla ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı:
"İlk olarak bu türden olaylarda görevli olan güvenlik güçlerinin ve kolluk kuvvetlerinin kalabalıkların bu şekilde hukuka aykırı hale dönüşen ve şiddete evrilen olaylarda, doğrudan silahlı güce başvurmadan önce daha hafif müdahale yöntemlerine sahip oldukları hatırda tutulmalıdır. Bu tür bir olayda öldürücü nitelikte ateşli silah kullanılması, üstelik kişilere doğru silahla ateş edilmesi, oldukça istisnai koşullarda başvurulacak son çare olmalıdır.’’
Nihat Kazanhan’ın vurulmasına sebep olayda anılan istisnai koşulların bulunmadığı kanaatine varan AYM, 12 yaşındaki bir çocuğun yaşı gereği içinde bulunduğu kalabalığın gerçekleştirdiği olayların hukuki sonuçlarını algılama ve davranışlarını buna göre yönlendirme kabiliyetinden yoksun olduğunu hatırlattı.
'Haksız tahrik indirimi yaşam hakkına ilişkin güvencelerle bağdaşmıyor'
Gerekçeli kararda, "Hal böyle olunca ölen çocuğun davranışları ile doğrudan bir ilgi kurulmadan genel koşullara ve kitlesel eylemlere dayanılarak ölüme neden olan silahlı kişilerin bulunduğu yöne doğru ateşleyen kolluk görevlisi sanık hakkında haksız tahrik koşullarının ve varlığını kabul etmenin Anayasa ile koruma altına alınmış olan yaşam hakkına ilişkin güvencelerle bağdaştığını söylemek mümkün gözükmemektedir" ifadelerine yer verildi.
Polisin hukuka aykırı şekilde silah kullandığının tespit edildiğini belirten AYM, buna rağmen hakkında haksız tahrik indirimi uygulandığını, ağır bir hak ihlali olan yaşam hakkını açıkça ihlal eden fiil ile fiile karşılık takdir edilen ceza arasında bir orantısızlık olduğu belirtildi.
Mahkeme ayrıca bu durumun benzer ihlallerinin önüne geçilmesi amacına "matuf caydırıcılığı da engellediği" tespitine yer vererek, yaşamı korumak amacıyla oluşturulan hukukun, bu somut olayda "etkili biçimde uygulanmadığı" yönündeki tartışmalara neden olduğuna da dikkat çekti.
Mahkemeye göre bu karar yaşam hakkının korunmasının gereklilikleri çerçevesinde benzer ihlallerin önlenebilmesi yönünden caydırıcılığı engelliyor. Aynı zamanda mağdur başvurucular açısından da uygun ve yeterli giderimin sağlanmasına da engel oluyor.