AKP iktidarının büyük proje olarak ortaya koymaya çalıştığı ancak daha ilk seferlerden birinde 41 kişinin ölümüne 80’den fazla kişinin yaralanmasına neden olan “hızlandırılmış tren” kazasıyla ilgili önemli bir gelişme yaşandı.
Anayasa Mahkemesi, Pamukova’da meydana gelen kazadan 18 yıl sonra verdiği kararda, bilirkişi raporlarıyla sorumluların tespit edilmesine rağmen hiçbir devlet görevlisinin ceza almamasını çarpıcı bir dille eleştirdi.
Yüksek Mahkeme kazada annelerini kaybeden Burcu ve Yücel Demirkaya’nın, “Tren kazasının meydana gelmesinde TCDD yetkililerinin kusurları bulunduğu sabit olduğu hâlde bu kişiler hakkında hiçbir işlem yapılmamıştır” iddiasıyla bir kez daha yaptığı başvuruyu inceledikten sonra, bir kez daha yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Aile üyelerinin her birine 90 bin TL tazminat ödenmesine hükmeden AYM karar metninde şu değerlendirmelere yer verdi:
SON DERECE VAHİM: Somut başvuruya konu tren kazası 38 kişinin öldüğü, 80’den fazla kişinin yaralandığı son derece vahim bir hadisedir.
MÜSAMAHA GÖSTERİLDİĞİ… :Adli süreçler sonucunda sorumlulukları tespit edilen kişilerin cezasız bırakılmaması, hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından kritik bir öneme sahiptir.
SORUMLULAR BELLİ: Başvuruya konu kazanın ardından derhâl başlatılan soruşturmada delillerin de süratle toplanarak olayın meydana geldiği şartların ortaya çıkarıldığı ve sorumluların tespit edildiği görülmüştür.
KAMU GÖREVLİLERİNE AÇILAN DAVA YOK: Buna karşılık demir yolunun güvenli bir şekilde işletilmesi için gerekli üstyapı, teknik donanımı sağlama ve denetim konularında kusurları olduğu değerlendirilen kamu görevlileri hakkında açılan bir ceza davası bulunmamaktadır.
MAKİNİSTLER ZAMANAŞIMINDAN KURTULDU: Kusur ve sorumlulukları yargı sürecine katılan tüm adli birimler tarafından kabul edilen makinistler hakkındaki ceza davası ise zamanaşımı nedeniyle düşmüştür.
CEZA ALAN KİMSE OLMADI: Neticede bu derece vahim sonuçları olan bir olayda kusurlu oldukları bilirkişi raporlarıyla tespit edilmesine karşılık cezai sorumluluğuna yargı organlarınca kesin olarak karar verilen kimse bulunmamaktadır.
YETKİLİ MAKAMLARIN TEPKİSİ YETERSİZ: Bu durumda somut olayda yargı sisteminin yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesindeki caydırıcı rolünü yerine getirdiği söylenemeyeceği gibi olayın ciddiyeti karşısında yetkili makamlar tarafından gösterilen tepkinin derecesinin de yeterli olmadığı değerlendirilmiştir.
Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
HÜKÜM: YAŞAM HAKKI İHLAL EDİLDİ
Anayasa Mahkemesi şu hükmü kurdu:
Açıklanan gerekçelerle;
- Yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
- Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
- Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının maddi boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
- Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
- Başvuruculara net 90 bin TL manevi tazminatın AYRI AYRI ÖDENMESİNE,
- Kararın bir örneğinin bilgi edinmesi için Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
- Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/7/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
TCDD YÖNETİMİ 8’DE 4 SORUMLU
Anayasa Mahkemesi kararında, bilirkişi raporlarına göre sorumlulukları bulunanlar açıkça bir kez daha şöyle ortaya konuldu:
- Raydan çıkan trenin tarife kitapçığında (livre) olay yerinde yapılabilecek hız 80 km/h olarak yazılıdır. Tren raydan çıktığında hızının 130 km/h olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla sorumlu makinistler trenin hızını kitapçığa göre ayarlamamıştır.
- Trenin raydan çıktığı yer bir dönemeç (kurba) kesimidir. Olay yerinde, rayların eski ve yıpranmış olduğu, traverslerin taşıma gücünün olması gerekenden az olduğunu gösteren deray izleri görülmüştür. Üstyapının hat işletim-proje hızında yerine getirmesi gereken şartname koşullarına tam uyumlu olmadığı, dolayısıyla statik ve dinamik yüklere karşı tam güvenliği sağlamadığı gözlenmiştir. Raydan çıkmanın meydana gelmesinde dönemeç kesimine yüksek hızla girilmesinin yanı sıra bu kesime ait üstyapının (ray, travers, balast, küçük malzemeler, balast altı tabakalar ve makaslar, kruazman vb. gibi üstyapı tesisleri) statik ve dinamik dayanımının yetersizliğinin, bir başka deyişle fiziksel ve muhtemelen geometrik bozukluğunun etkisinin olduğu kanaatine varılmıştır.
- Özellikle Arifiye-Eskişehir arasında küçük dönemeç yarıçapları nedeniyle hızların sık aralıklarla değiştiği görülmüştür. Bu denli değişik hız uygulamaları seyir kontrolünü zorlaştırıcı etki yaratarak seyir güvenliğini önemli ölçüde azaltır. Küçük yarıçaplı dönemeçler nedeniyle hızın yalnızca insan kontrolüne bırakılması risk yaratacağından makinistlere yardımcı olacak bilgisayar destekli otomatik-yarı otomatik kontrol sistemleri gibi tedbirler alınmalıdır. Sistemin bu türden kontrol düzenekleri ile donatılmamış olmasının olayın meydana gelmesine etkisi bulunmaktadır.
- Bu tespitlere göre kazanın meydana gelmesinde 1. tren makinisti F.K., trenin hızını gerektiği gibi ayarlamayarak seyir kontrolü için gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle 3/8 oranında kusurludur. 2. tren makinisti R.S. ise 1. makinisti hız konusunda uyarmaması nedeniyle 1/8 oranında kusurludur. Tren şefi K.C.nin ilgili mevzuat uyarınca seyir kontrolü ile ilgili görevi bulunmadığından kusuru olmadığı kanaatine varılmıştır.
- Olay yerindeki üstyapının yeterli bakım ve onarımının yapılmamış olması ve değişik yarıçaplı dönemeçler nedeniyle ortaya çıkan sık aralıklı hız değişimini güvenli bir seyir kontrolü ile gerçekleyecek sistemlerin bulunmaması kazanın oluşumunda 4/8 oranında etkilidir.
Kaynak: www.sozcu.com.tr