Borsa İstanbul ya da eski adıyla İMKB’de, gerek yatırımcı gerek aracı kurum çalışanı gerekse analistlerin tamamına yakını “Borsanın kuruluşundan beri böyle bir olay yaşamadık” diyerek anlatıyordu geçen hafta yaşanan depremi. 

Dünya borsalarında olduğu gibi Borsa İstanbul’da da siyasi ya da ekonomik krizler nedeniyle zaman zaman “deprem” denilen çöküşler yaşanmıştı. Spekülasyon nedeniyle bir şirketin hisselerinin birkaç gün tavan yaptırılıp sonra dibe vurdurularak o hisseye yatırım yapanların perişan edildiği de sıkça yaşanan bir olaydır. Ancak bir ay boyunca özellikle kamu bankalarında hem de olumlu hiçbir gelişme olmadığı halde tavandan işlem görmesi, eşyanın tabiatına aykırıydı. Banka aracı kurumları, Takasbank daha teminatları yükselteden “Burada risk var” diyerek teminatlarını yükseltirken Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), kaldıraçlı işlem piyasasında bu kadar riskli oranlarda işlem yapılmasını ve bunun bir yerde patlayacağını bilmesine karşın hiçbir adım atmadı. Sonuçta banka sahibi büyük balinalar ile yabancı fon adı altında yerli balinalar, spekülatörlerin açık pozisyonunu ve kaç günlük dayanma ömrü olduğunu görüp oyuna dalınca piyasa tuzla buz oldu.

Kazanan sadece banka ve büyük fonlar olurken boyundan büyük işlere girişen piyasanın tescilli bir iki spekülatörü, bunların müşterisi olduğu dört büyük aracı kurum ve küçük yatırımcılar, ava giderken avlandılar.

Tepkilerin yükselmesi üzerine olayı tribünden izleyen SPK, önce piyasa bozucu işlem yapanlar hakkında inceleme başlattığını duyurdu, ardından da risk altındaki aracı kurumlarla önceki gün acil durum toplantısı yaptı. 

SPK’nin son adımı “Basra harap olduktan sonra” atasözünü akla getirdi. Burada da borsa harap olduktan sonra SPK’nin soruşturma açması, açığa satış önlemleri alması, geç kalmış hamleler olarak değerlendirildi. Oysa Vadeli işlem Piyasası (VİOP) Türkiye’de yeni olduğu için SPK ve aracı kurumlar bu kadar yüksek risk barındıran kaldıraçlı işlemlere bir sınırlama getirebilirdi.

BANKALAR TEMİNAT ARTIRDI TAKASBANK SEYRETTİ

Borsa İstanbul’da çöküşe neden olan bankacılık hisselerinde adı bilinen bir iki spekülatörün oyunuyla başlayan olayın adım adım nasıl geliştiğinin perdesini aralayalım.

Piyasanın ismini yıllardır bildiği M.A., C.T. ve B.S.K. isimli spekülatörler ve onların kullandığı yatırımcılar, ilk operasyonu Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) ve Şekerbank’ta gerçekleştirdiler. Şekerbank’taki piyasada dolaşan 960 milyon hissesi vardı. Tanesi bir liradan olan hisselerin toplamı 960 milyondu. Zaten spot piyasadaki 300 milyonluk Şekerbank’a da durumu iyi değil diye bakılıyordu. İttifak Holding’de de ortak olan M.A. ve C.T., 300 milyonluk lotu spottan aldı, bir de aynı hisseleri dönüp VİOP piyasasından aldı. Böylece fiyatı beş kat yukarı taşıdı. Sonuçta 500 milyonluk mal aldığında kazancı 2.5 milyar TL oldu.

Şekerbank’tan sonra TSKB hisselerinde ve İş GSY’de ve Halkbank’ta da aynı yöntemi kullandılar. 

Şekerbank’ın munzam sandığı hisse fiyatı 1 liradan 2 liraya yükselince sattı. İş Bankası fonları da satışa geçti. Fiyatlar yukarı giderken satışa geçen küçük yatırımcı da bankalar ile fonları da aslında iyi para kazandılar. 

Banka hisse fiyatlarının dolar bazında çok düşük kaldığı zaten biliniyordu. İkinci çeyrek bilanço kârları yüksek geldiğinde zaten özel bankalar kendiliğinden yükselme trendine girmişti. Bu yükselme trendine ayak uyduramayanlar sadece kamu bankalarıydı. Halkbank davasının hâlâ sonuçlanmaması, kamu zararları ve piyasaya ucuz kredi vermeleri yönünde baskıya maruz kalmaları nedeniyle fiyatlanmıyordu. 

AVUKATLAR RESEN SATIŞ YAPIYOR

Milyonlarca lot hissenin elinde patladığı spekülatörlerin battığı söyleniyor. Ancak bu isimlerle çalışan aracı kurumların ciddi finansal riskleri de oluştu. Zamanında vadeli piyasada teminat yükseltmeyerek büyük risk alan bu aracı kurumlardan birinin müşterisinin adını ifşa etmesi de daha önce yaşanmamış bir durum. Aracı kurum kişisel verileri saklamak zorundadır. Suç unsuru varsa SPK’ye bildirir ya da müşterisinden hesabı kapatmasını ister. Vakıf yatırım bile herkesten önce teminat oranını yüzde 90’a çekti. Banka vadeli işlem yapan yatırımcısına “Sen bir milyonluk 100 bin lira vadeli opsiyon alabilirsin, 1 milyon liralık da spottan alabilirsin” diyerek kaldıraçı neredeyse sıfırladı. Çünkü biri batarsa bankanın patronları da ondan hesap soracaktı. Ama bazı aracı kurumlar bu risklere önlem almadılar. Bu aracı kurum yöneticilerinin görevlerinde uzun süre kalamayacakları da konuşuluyor.

2025'te siyasi partilere yapılacak hazine yardımları belirlendi 2025'te siyasi partilere yapılacak hazine yardımları belirlendi

Piyasada 900 milyonluk, 1 milyar liralık açıklardan bahsediliyor. Bu oran piyasa için büyük risk. Avukatlar, eldeki teminatları resen satarak zararı azaltmaya çalışıyor. Yatırımcıya “teminatını yatır” diyen aracı kurumlar parası gelmeyince, “zararın neresinden dönersem kârdır” mantığıyla malı otomatik satıyor. Büyük bankalara zararına olsa alıcı geliyor ama asıl problem alıcının gelmediği kamu bankalarında yaşanıyor. Fiyatı 1 liradan 5 liraya ya da 8 liraya gitmiş küçük bankalara alıcı çıkmıyor.

DEMİRBANK’I BATIRAN BORSAYI DA BATIRDI

Yine piyasaya milyonlarca malı bir günde satan bankanın seans kapanmadan açıklama yapması piyasa bozucu eylem olarak değerlendiriliyor.

Piyasa bozucu işlemler hakkında inceleme yapacağını açıklayan SPK, bu büyük banka hakkında da inceleme yapacak mı, merak ediliyor. Aynı banka 2001 krizinde de Demirbank’ın batmasına neden olan işleme imza atmıştı.

Sonuçta büyük balinalar, bu spekülatörlerin vadeli piyasadaki açık pozisyonunu görerek cezayı kestiler.

SPEKÜLATÖRLER ‘HARAKİRİ’ YAPTI

Yabancı fonların Türkiye masalarını kapatmış olması nedeniyle bankalar çok ucuz kalmalarına ve yüksek kâr açıklamalarına rağmen fiyatları yavaş hareket ediyordu. Yabancı fonların Türkiye masalarının açılması halinde hızlı bir yükseliş olacağı tahmin ediliyordu ama yine de bir ayda bu kadar fiyat tırmanışı neredeyse imkânsızdı. Ama üç spekülatör ve alt grubu kâr hırsı ile “harakiri” yaptılar.

Banka aracı kurumları, daha Takasbank teminatları yükseltmeden yüksek riski görüp vadeli işlem piyasasında teminatlarını yükselttiler. Yatırımcıya 100 kat değil 30 kat ya da 20 kat risk alabilme sınırı getirdiler. Bir anlamda “Benden vadeli opsiyon piyasası yapacaksan benim teminatımı artırmak zorundasın” dediler.

SPK ve Borsa İstanbul da kamu bankalarının tahtalarında aşırı volatiliteyi görüp brüt takası ve kredili işlemleri kapatma ya da teminatları artırma yönünde adım atabilirdi. En azından takasta teminat artırma yoluna gidebilirlerdi. Ancak şişme noktasında, takas oranlarını artırdılar. 

Takasbank, takas oranlarını artırdığı gün, ellerindeki pozisyonları taşıyamayacaklarını anlayan spekülatörler, mallarının bir bölümünü fiyattan sattı. O seviyelerde zaten tek alıcı kendileriydi. 

Hem spot piyasada hem vadelide işlem yapan spekülatörler, böyle bir hareket beklemediklerinden ellerinde milyonlarca lot malla kaldılar. Bir de o günden bir gün önce Takasbank takas oranlarını artırmıştı. Dolayısıyla bunlar, pozisyonları taşıyamayacaklarını anladı, dönüp bir bölümünü o fiyattan sattı. O seviyelerde zaten tek alıcı kendileriydi.

Ancak bir büyük banka, takas oranlarının artırılmasından bir gün sonra, munzam sandığı elindeki 8 milyon lotu hem de seans kapanmadan sattığını açıklayınca spekülatörlerin ve aşırı kâr hırsıyla bankacılık hisselerinden çıkmayan küçük yatırımcıların fişi çekildi.

Çünkü bunların aldığı pozisyonu, takas işlemlerinde büyük oyuncular da görüyor. Hangi bankada ne kadarlık risk aldıklarını, bunların toplam bedelini ve kaç gün dayanabileceklerini hesaplayarak balonu patlattılar.

Editör: Haber Merkezi