DÜNYA

Şirketler, seçim güvenliğini tehlikeye atabilecek sosyal medya paylaşımları hakkında ne yapıyor?

İnsan hakları savunucu kuruluşları İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ile Article 19'un bugün yaptığı, "Türkiye'nin İnternet Kontrolü Seçimi Tehdit Ediyor" başlıklı açıklamada, Türkiye'de hükümetin internet üzerindeki kontrolünün 14 Mayıs seçimini tehdit ettiği belirtildi; sosyal medya şirketlerine baskılara direnme ve acil durum planları oluşturma çağrısı yapıldı.

HRW ile Article 19, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP'nin parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde önemli bir seçim mücadelesiyle karşı karşıya olduğunu" söyleyerek Türkiye'de internet güvenliğine yönelik olası tehditleri inceledi.

Hükümetin kapsamlı dijital sansür araçları geliştirdiğini söyleyen kuruluşlar, sosyal medya platformları ve mesajlaşma servislerinin seçimde insan hakları sorumluluklarını yerine getirmek için ne tür adımlar atması gerektiğini sıraladı.

HRW Kıdemli Teknoloji Araştırmacısı Deborah Brown, "Hükümet, seçim öncesinde sansür uygulama ve sosyal medya ve bağımsız haber siteleri üzerindeki kontrolü sıkılaştırma çabalarını hızlandırdı" dedi ve ekledi:

"Seçim, hükümetin şirketleri tahakküm altına alma çabalarına rağmen, Türkiye'deki seçmenlerin bağımsız haberlere erişim ve seçim ile sonuçları hakkındaki görüşlerini ifade etmek için sosyal medyaya güvenip güvenemeyeceklerini test edecek."

 

İki kuruluşun hazırladığı raporda, hükümetin seçim döneminde muhalif görüşlerin yayılmasını önlemek için sosyal medya platformlarını tehdit etmekten veya kısıtlamaktan kaçınması gerektiği, platformların ve mesajlaşma servislerinin ise hükümet baskısına direnerek kısıtlamalara karşı acil durum planları oluşturması gerektiği savunuluyor.

Sosyal medya ve mesajlaşma şirketlerine Türkiye'deki seçmenlerin demokratik bir seçime katılma hakkına saygı göstermek için kârdan çok insan haklarına öncelik verme çağrısı yapılıyor.

Kuruluşlar, "Geçtiğimiz yıllarda hükümet kontrolündeki yargı önünde, cumhurbaşkanı ve hükümeti internet üzerinden eleştirmeleri, hatta önemli makaleleri sadece sosyal medyada paylaşmaları veya beğenmeleri nedeniyle gazeteciler, siyasi rakipler ve diğer kişilerin yargılanma sayısı arttı" diyor.

14 Ekim 2022'de yasalaşan “dezenformasyonla mücadele” yasasına göre “halk arasında endişe, korku veya panik yaratma saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse” 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılabilecek.

Şirketlerin sorumlulukları

Birleşmiş Milletler (BM) İş Dünyası ve İnsan Hakları Kılavuz İlkeleri kapsamında sosyal medya sahibi şirketlerin, bu platformların demokratik seçimlere katılma hakkını baltalamaya katkıda bulunan tüm yönlerini ele alma, insan haklarına saygı gösterme ve ihlalleri giderme sorumluluğu var.

Son yıllarda birçok ülkede bazı sosyal medya ve mesajlaşma şirketi, platformlarının ülkedeki seçimlere katılımı baltalamak için kullanılmasına dikkat çekmedikleri için incelemeye alındı.

Bu sorunları doğru bir şekilde anlamak ve ele almak için gereken kaynaklara yeterince yatırım yapmadığı tespit edilen bu platformların bazı durumlarda seçimleri baltalamaya katkıda bulunabilecek araçlar sağladığı da belirtildi.

Türkiye kapsamında popüler sosyal medya şirketlerini inceleyen HRW ile Article 19, sadece Meta ile TikTok'un seçime yönelik hazırlık yaptığını tespit etti.

YouTube ve Twitter'ın seçimler doğrultusunda, Türkiye'ye özel olmayan daha genel politikaları bulunurken Telegram'ın seçim konusunda kamuoyuna açık herhangi yazılı bir açıklama veya belgesi yok.

TikTok çalışmalarına Ağustos 2022'de başladı

KAYNAK,GETTY IMAGES

HRW ile Article 19 raporuna göre TikTok, 14 Mayıs seçimlerine yönelik çalışmalarına Ağustos 2022'de başladı.

Buna göre TikTok, içerikleri denetlemek ve politikalarını ihlal eden söylemleri tespit etmek için anadili Türkçe, Kürtçe ve Arapça olan kişilerle çalıştığını belirtti.

Diğer sosyal medya şirketlerinin ise seçim için kapsamlı hazırlık planı yapmadığı ortaya çıktı.

Zafer iddiaları ve dezenformasyon

Rapora göre sosyal medya şirketlerinin hiçbiri seçimlere ayırdıkları kaynaklar konusunda tam olarak şeffaf değil.

Çoğu şirket, seçim sonuçlarıyla ilgili yanlış bilgilerin yayılmasına katkıda bulunmamak, sürecin bütünlüğünü baltalamamak ve çeşitli aday ve partilerden zafer iddiaları ve dezenformasyonla başa çıkmak için herhangi bir hazırlık gösteremedi.

Raporda, Twitter'ın uzun süredir devam eden, devlete bağlı olduğunu değerlendirdiği hesapları etiketleme politikasına rağmen, Anadolu Ajansı'nı 'devlete bağlı' olarak etiketlememesinin endişe verici olduğu söyleniyor:

"Seçim gününde bu ajansın, bağımsız izleme organlarının bulgularıyla büyük ölçüde çelişebilecek, AKP zaferine ilişkin erken iddialar da dahil olmak üzere, hükümet lehine çarpıtılmış seçim sonuçlarının birincil kaynağı olması bekleniyor."

Acil durum planı çağrısı

HRW ile Article 19 raporunda, şirketlerin içerik kaldırma ve veri erişim taleplerine yanıt verirken yetkililerin tehditlerine direnmeye devam etmesinin önemine vurgu yapılıyor, bunun özellikle sivil toplum tarafından paylaşılan ve engellenirse seçim sonuçlarını olumsuz etkileyebilecek içerikler için önemli olduğu savunuluyor.

Kuruluşlar, halkın seçim boyunca sosyal medya platformlarına erişim sağlayabilmesi için şirketleri acil durum planları oluşturmaya çağırıyor.