Gökçen Tuncer

“ Elektrikli araçlar bunlar. Eskiden çuvallarla taşınır, gazete kağıtlarına poşetler halinde sarılırdı. Döviz de taşınıyor, Türk Lirası da, altın da… Bugün bir kilo altın aldığınız zaman 1 milyon 300 bin lira veriyorsunuz. Küpürler büyüdüküçe tekerlekli araçlarla taşıma ihtiyacı da büyüyor ” diyor bir kaynak Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada.

Son dönemde Kapalı Çarşı’da sıkça görülen tekerlekli demir kasalardan bahsediyor.

Malum demir kasalar ya da çelik araçlar, Kapalı Çarşı’nın yabancısı olduğu bir “misafir” değil esasında.

Ancak bugünlerde daha sık görülmesi, ilk kez Ekonomim gazetesi ile gündeme taşındı.

Gazeteci Yener Karadeniz, 10 Nisan tarihli haberinde Kapalı Çarşı’dan gözlemlerini aktarmış, konuştukları uzmanların “seçim sonrasına hazırlık” dediğini kaleme almıştı.

Bu uzmanlara göre iktidar değişse de değişmese de 2021 sonunda başlatılan kur korumalı mevduat uygulaması sona erecek. Bu da döviz talebine yol açacak.

Merkez Bankası’nın bu nedenle, oluşacak döviz talebine hazırlık yaptığını ve Kapalıçarşı döviz topladığını söyleyen bu kaynaklar, TCMB’nin Çarşı’ya 5 milyar lira getirdiğini, bunun karşılığı yaklaşık 260 milyon dolar aldığını söylüyordu.

Her yıl ilk çeyrek döviz arzının sıkıntılı olduğunu hatırlatan Kapalı Çarşı uzmanları şunu da ekliyor: Ancak ilk kez hem kurumlar hem de kamudan bu kadar yoğun bir talep var.

Yine kaynakların aktardığına göre bu işlemler, 4-5 döviz bürosu aracılığıyla gerçekleşiyor. Independent Türkçe’nin konuştuğu kaynaklar, bu bürolar arasında Ahlatçı Döviz’in isminin sık geçtiğini söylüyor. Tabii ki döviz bürolarının bu işlemi gerçekleştirmesinde illegal bir durum yok. Merak edilen, paranın döviz bürolarından çıktıktan sonra nereye gittiği…

Independent Türkçe’ye konuşan piyasa uzmanları, “Merkez Bankası’nın döviz topladığı” söylentilerinin yanısıra diğer başka gerekçelerle de açıklıyor “tekerlekli demir kasaları”.

Bunlardan biri, bayram öncesi ödenen ikramiyeler, EYT’lilere yapılan ödemeler, bankaların maaşını taşıyanlara promosyon vermesi gibi gerekçelerle piyasaya yüksek likidite sunulması.

“Bunların hepsi birleştiğinde, enflasyondan da kaçınmak için altına ve dövize doğru bir yönlenme var. Aslında bu yeni değil, para trafiğinin artmasından kaynaklı olarak şimdi gündeme geldi” diyorlar. Taşınan paraların miktarı ile ilgili ise “Tespit etmek zor. Ama yüklü bir miktar olduğu biliniyor” yorumu yapılıyor.

İletişim Başkanlığı: Araçlar özel şirketlerin

Kapalı Çarşı’nın “gizemli” tekerlekli kasaları gündeme düştükten kısa bir süre sonra Merkez Bankası’ndan değil ama İletişim Başkanlığı’ndan bir açıklama gelmişti.

Başkanlığa bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, her gün Kapalıçarşı’dan resmi araçlarla döviz topluyor” iddiasının doğru olmadığını savundu.

11 Nisan’da yapılan açıklamada “Araçlar, gün sonu Kapalıçarşı’da kuyumcu ve döviz bürolarının kasalarında tutmak istemedikleri nakit veya altınların taşınması için kullanılan özel şirket araçlarıdır” denildi.

Açıklamaya göre, araçlardaki ‘Kamu hizmeti aracıdır’ yazısı, Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Başkanlığı'nın gördüğü lüzuma binaen bulunduruluyor.

“Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, her gün Kapalıçarşı’dan resmi araçlarla döviz topluyor.” iddiası doğru değildir.

Araçlar, gün sonu Kapalıçarşı’da kuyumcu ve döviz bürolarının kasalarında tutmak istemedikleri nakit veya altınların taşınması için kullanılan şirket araçlarıdır. pic.twitter.com/BsxbIx40CN

Paraları BOTAŞ mı topluyor?

1974’te kurulan, 1995 yılında Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) olarak yapılandırılan ve 4 milyar lirayı aşan sermayesinin tamamı 2017’den beri Türkiye Varlık Fonu adına kayıtlı Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi (BOTAŞ), Türkiye'nin doğalgaz alımında tek yetkili kurumu.

Doğalgaz ithalatında ihtiyaç duyulan döviz de Merkez Bankası tarafından karşılanıyor. Gerekçe ise doğalgaz ödemeleri döneminde döviz piyasasında dalganmaların önüne geçilmesi.

Bu uygulama, 2014’ün aralık ayında 1 milyar 321 milyon dolar satışı ile başlamıştı. En yüksek seviyeye ise Rusya-Ukrayna savaşının başladığı Şubat 2022’de çıkıldı (5 milyar 368 milyon dolar).

BOTAŞ’s döviz satışı son olarak 105 milyon dolarla Haziran 2022’de yapıldı. O zamandan beri herhangi bir satış gerçekleşmiyor.

Bu durum da “BOTAŞ’ın dövize ihtiyacı var. Kapalı Çarşı’dan döviz toplayan BOTAŞ olabilir mi?” sorularını gündeme taşıyor.

Ki bu konu, Eylül 2022’de Bloomberg’in bir haberiyle de gündeme gelmişti.

Savaş nedeniyle enerji maliyetlerinin arttığını, Merkez Bankası’nın Ocak-Haziran 2022 döneminde BOTAŞ’a 17 milyar 971 milyon dolar döviz sattığını hatırlatan Bloomberg, bu satışın durmasının ardından BOTAŞ’ın fiziki para arayışında olduğunu belirtmişti.

Konuyla ilgili kaynaklara dayandırılan haberde “BOTAŞ, Türkiye’nin büyüyen ithalat faturasını finanse etmek için spot piyasadan fiziki para topluyor. Nakit paranın bir kısmı bir şekilde Merkez Bankası’nda birikiyor. BOTAŞ, işlemlerin gerçekleştirilmesi için yerel bir aracı firma ile çalışıyor. Merkez Bankası’nın elindeki nakit yabancı para rekor seviyede” ifadelerine yer verilmişti.

DEVA Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanı İbrahim Çanakçı, Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada KİT’lere döviz satışının durduğunu hatırlatarak “Peki bu ihtiyaç nereden karşılanıyor? Sadece bir erteleme nedeniyle mi bir ihtiyaç söz konusu değil, yoksa bu kuruluşlar kendi ihtiyaçlarını piyasadan mı karşılamaya çalışıyorlar?” sorularını yöneltti.

Çanakçı’ya göre esas mesele şeffaflığın yok olması, doğru bilginin paylaşılmaması ve güvenin yitirilmesi.

“Bunun gizlenecek saklanacak ne yanı var?” diyen Çanakçı şöyle devam etti:

Siz dersiniz ki “Biz BOTAŞ'a döviz satmıyoruz. BOTAŞ, ihtiyacını erteleme yoluyla zaten karşıladı veya piyasadan döviz alıyor”

Ama siz şeffaflığı yok ederseniz her türlü spekülasyona ve her türlü manipülasyona da kapıyı aralamış olursunuz. Temel sıkıntı bu.

"Döviz, seçime kadar idare etsin de nasıl ederse etsin"

Independent Türkçe’ye konuşan diğer bir isim ise Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan’dı. Özcan’a göre tekerlekli demir kasalar, hükümetin uzun süredir devam ettirdiği piyasa müdahalelerinin bir sonucu.

“Türkiye’de uygulanan yanlış para politikası nedeniyle oluşan baskılar, finansal müdahaleler, sabah-akşam değişen yönetmelikler, bankaların, finans sisteminin ve Merkez Bankası’nın otoriteler tarafından kıskaca alınmış olması, 'seçime kadar aman döviz idare etsin de nasıl ederse etsin’ mantığının oluşması nedeniyle maalesef ikinci bir döviz piyasamız oluştu” diyor Serkan Özcan.

Özcan, Kapalı Çarşı’da oluşan bu ikincil piyasa ile ilgili “Bugün bankalar arası piyasa ile karşılaştırıldığında Kapalı Çarşı’da dövizin yüzde 5 ila 6 düzeyinde daha yüksek bir seviyeden ticaretinin yapıldığını görüyoruz” dedi.

Özcan’ın kastettiği şey, internetten baktığınız dolar/TL seviyesi ile Kapalı Çarşı’nın dolar/TL seviyesi arasındaki makasın 1 liraya çıkmış olması.

Yani bizim 19 lira 40 kuruş okuduğumuz Dolar/TL, Kapalı Çarşı’da 20 lira 50 kuruştan işlem görüyor.

Gelecek Partisi Sözcüsü Özcan’a göre bu durum, çok net şekilde piyasada bir likidite sıkıntısı olduğunun göstergesi.

“Özellikle Merkez Bankası’ndan alınan bazı TL efektiflerin Kapalı Çarşı’da dövize döndürülmesi için bir çabaya girildiğinden, o tarafta kurun daha da yükseldiğini bize gösteriyor” diyen Özcan şöyle devam ediyor:

Maalesef Türkiye’de 30-40 senelik serbest kambiyo rejiminin yarattığı ortamdan çıkarıp, yeniden 70’lere döndüren bir zihnin sonuçlarını yaşıyoruz.

Döviz bürolarından, araçlar içerisinde döviz toplamaya çalışıyorlar. Uzunca bir süre bunların doğalgaz ödemeleri için kullanıldığı yönünde bazı duyumlar almıştık. Ama maalesef Türkiye’de şeffaflık tamamen ortadan kalktığı için şu anda bu işlemlerin tam olarak ne amaçla yapıldığını hiç kimse bilmiyor.

Bilinen tek şey şu, yanlış para politikası, yanlış merkez bankacılığı, yanlış finans sistemi ve bankacılık politikaları nedeniyle bugün Türkiye’de maalesef çiftli bir kur sistemi var.

İbrahim Çanakçı’ya göre dövize olan talebin normalleşmesi cari dengeyle, sermaye giriş-çıkışlarıyla ve güvenle yakından alakalı.

Dış ticaret verilerinin dövize olan ihtiyacın çok yüksek seviyede devam ettiğini gösterdiğini hatırlatan Çanakçı, “Güven de ciddi ölçüde sarsılınca, hem sermaye girişlerinde yavaşlama oluyor, hem sermaye çıkışları söz konusu oluyor. Bu dövize beraberinde çok ciddi bir talep getiriyor. Ama Merkez Bankası'nın da arka kapı operasyonlarıyla bu işi tümüyle kontrol edebilmesi de mümkün değil. Dolayısıyla dövize talep devam ettiği müddetçe bu bahsettiğim nedenlerle bu tür görüntüler ortaya çıkıyor” dedi.

"İhracatçıdan 19,40 TL'ye alınıp, 20,10 TL’ye satılıyor"

CHP Ekonomi Masası Üyesi ve İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, Twitter hesabından yaptığı açıklamda ihracatçının gelirlerinin yüzde 40'ının Merkez Bankası'na aktarıldığını hatırlattı.

Dövizin ihracatçıdan 19,40 TL'ye alınıp, 20,10 TL’ye satıldığını söyleyen Karabat, "Dolar başına 70 kuruşluk bir kâr! Bu kâr kimlerin cebine giriyor? Döviz satışını yapan TCMB, kamu bankaları mı alıyor bu kârı, yoksa Kapalıçarşı’da dövizi piyasaya süren bazı döviz büroları mı?" yorumunu yaptı.

"Hammadde ve ara malı ithal ederek üretime devam eden ihracatçı ise 19,40’a sattığı doları 20,10 TL’ye geri almak zorunda kalıyor" diyen Karabat'a göre yüksek maliyetlerle başa çıkamayan sanayici bir de kurdan zarar ediyor.

Karaborsa fiyatı nedir?

Kapalı Çarşı’da farklı kur oluşmasını Ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez de bloguna taşıdı.

“Kendime Yazılar” adlı sayfasında Eğilmez, ikili kuru, “piyasada birisi bankalar arası kur diğeri de serbest piyasa kuru denilen iki farklı kurun oluşmasıyla görülen durumu ifade eder” diyerek açıkladı.

Adana'da Aile Katliamı: Tabancayla kafasından vurdu Adana'da Aile Katliamı: Tabancayla kafasından vurdu

Türkiye’nin son üç yılı kuru baskılamakla geçirdiğini söyleyen Eğilmez, “Bu uğraşının bir bölümü mevzuat düzenlemeleriyle bir bölümü bankalara çeşitli sözlü baskılar yapılarak yürütüldü. Ne var ki bir yandan dolarizasyonun varlığı bir yandan da kuru baskılamak için yapılan hamleler bu kez piyasada ikili kur oluşmasına yol açtı” dedi.

Eğilmez’in açıklamasına göre piyasada arz ve talebe göre oluşması gereken fiyatlara müdahale edildiğinde karaborsa fiyatı denilen bir olgu ortaya çıkıyor.

“Aslında karaborsa fiyatı denilen fiyat piyasa fiyatıdır yani normal fiyattır” diyen Eğilmaz “Belirlenmiş fiyat ise arz ve talep kurallarına göre değil bir otoritenin isteğine göre piyasaya uygulatılmaya çalışılan fiyattır” açıklamasını yapıyor:

Döviz elde edebilmek için çeşitli baskılarla düşük olarak belirlenen kurdan döviz bulmayanlar daha yüksek kurla döviz bulmaya razı olduğunda piyasada ikinci bir kur ortaya çıkar.

Türkiye’de son dönemlere kadar ortaya çıkmamış olan bu olgunun şimdilerde çıkış nedeni diğer ekonomik göstergelerde yaşanan bozulmalarda olduğu gibi yanlış faiz politikasıdır.

Faizi enflasyondan düşük tutunca insanlar paralarının satın alma gücünü koruyabilmek için ister istemez döviz talebini artırınca ve ülkeye döviz girişi de çıkışından düşük kalınca eldeki döviz talebi karşılamaya yetmiyor.

Bunun sonucu olarak insanlar bankalardan alamadıkları dövizi daha yüksek kurla serbest piyasadan almaya yöneliyor ve serbest piyasada, bankalar arası piyasada oluşandan daha yüksek bir kur oluşuyor.

Eğilmez, yazısının sonunda şu notu düşüyor: Piyasa ekonomisinin yazılı olmayan en önemli kuralı şudur: Faizi yanlış belirlerseniz ekonomide her şey yanlış gider.

İktidar değişirse de kur artar mı?

Örneğin Uluslararası Yatırım Bankası Morgan Stanley, 14 Mayıs’taki seçim sonrası üç çeyrek boyunca resesyon olabileceğini, iktidarın değişmesi durumunda politika faizinin yüzde 8,50 seviyesinden yüzde 30-35 seviyelerine kadar çekilebileceğini söylemişti.

Bankacılık devi HSBC de 6 Nisan'da yayınladığı raporunda, seçim sonucundan bağımsız olarak, yılın ikinci yarısında dolar/TL'de bir yükseliş olabileceğini, 2023 sonunda 24 liranın görülebileceğini öngörmüştü.

Capital Economics Kıdemli Gelişen Piyasalar Ekonomisti Liam Peach, Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada dolar/TL'nin 2023 sonunda 26 liraya, 2024 sonunda ise 32 liraya yükselebileceğini öngördüklerini aktarmıştı.

Bu tahminleri sorduğumuz Serkan Özcan’a göre önümüzdeki dönemde Merkez Bankası politikalarının nasıl olacağını siyasetçiler değil TCMB’ye atanacak liyakatli kadrolar belirleyecek.

“O yüzden bugünden “Faiz şu kadar olur, kur bu kadar olur” demek doğru değil” diyen Özcan, şöyle devam etti:

Öncelikle genel hasar durumunu görmemiz lazım. Neyle karşı karşıya olduğumuzu tam olarak anlamamız lazım. Varlık Fonu’nda neler oldu? Kamu bankalarında neler oldu? Merkez Bankası bilançosunda bugün bize gösterilenle gerçek arasında bir fark var mı? Bunların hepsini tek tek görmemiz lazım. Ancak ondan sonra verilecek kararlar var.

Ama Türkiye’de bir enflasyon sorunu olduğunu biliyoruz. Enflasyonla mücadele için bir müddet sıkı para politikası uygulamamız gerektiğini hepimiz biliyoruz. Rakamlar üzerinden spekülatif bir açıklama yapmak yerine, o değişim inşallah gerçekleşirse, tam resmi göreceğimiz günü beklememiz lazım.

Kur için de mesele, aynı meseledir. Ancak eğer, iktidar değişir ve Türkiye’de gerçekten liyakatli, doğru, işin ehli kadrolar göreve gelirse Türk Lirası’nın uzun dönemde makul değerlerde devam edeceğini düşünüyorum.

"Döviz kurlarıyla ilgili herhangi bir seviye söylemek doğru değil"

Konuyla ilgili yorum yapan İbrahim Çanakçı ise Millet İttifakı’nın enflasyonu iki sene içerisinde düşük tek haneye indirme hedefi koyan Ortak Politikalar Metni’ni işaret etti.

“Bunu sağlamak için Merkez Bankası'nın bağımsızlığını tam olarak garanti altına alacağımızı taahhüt ettik ve bunun yasal altyapısını oluşturacağımızı da o politika metninde ortaya koyduk” diyen Çanakçı, şunları söyledi:

Merkez Bankası'nın enflasyonla mücadelede başarılı olması için Merkez Bankası'nın maliye politikasıyla, sektörel politikalarla, makro ihtiyati politikalarla ve yapısal politikalarla desteklenmesi gerekir

Yine serbest dalgalı kur rejiminin de özünün, esasının muhafaza edileceğini, sermaye hareketleriyle ilgili de bugüne kadar atılmış kısıtlayıcı önlemlere tabii tek gözden geçirileceğini o politika metninde ortaya koyduk.

Yani biz sadece Merkez Bankası'na “Enflasyonu iki yıl içinde işte tek haneye düşür” demeyeceğiz. Merkez Bankası'nın daha efektif, daha etkili, daha esnek şekilde hareket edebilmesi için diğer alanlarda atılması gereken adımları da ortaya koyacağız.

Bu, beraberinde güçlü bir güven ve Türk Lirası’na bir itibar ve istikrar da kazandıracaktır. Faizlerle ilgili, döviz kurlarıyla ilgili herhangi bir seviye söylememiz çok doğru değil. Çok uygun değil. Biz bir politika çerçevesi ortaya koyuyoruz ve o politika çerçevesi içerisinde tabii ki herkes kendi portföy tercihlerini yapacaktır.

© The Independentturkish

Devamını oku : www.indyturk.com

Editör: Haber Merkezi