İsrail tarihinin en uzun süre görev yapan Başbakanı Binyamin Netanyahu, siyasi kariyerini zora sokan yolsuzluk davaları sebebiyle merkezden destek bulamayınca aşırı sağdan yeni müttefiklerle ülke tarihinin en radikal koalisyonunu örgütledi.
1 Kasım seçimlerinde, İsrail Parlamentosu Knesset'teki 120 sandalyeden 64'ünü kazanan blok, Netanyahu'nun partisi Likud'un yanı sıra aşırı dinci, Yahudi üstünlükçü ve yer yer ırkçı görüşlere sahip Shas (Tevrat Muhafızları), Dini Siyonist Parti, Birleşik Tevrat Yahudiliği, Yahudi Gücü ve Noam partilerinden oluşuyor.
Yeni kabinede iki figür dikkat çekiyor. Bunlardan ilki Maliye Bakanı Bezalel Smotrich. Katı Arap karşıtı söylemleri ile tanınan yeni bakan, İsrail güvenlik güçlerine taş atan Filistinlilere karşı "vur ve öldür" politikasını savunuyor. Bütün bunların yanı sıra kendisini "gururlu bir homofobik" olarak tanımlıyor.
İkinci önemli figür ise yeni kabinenin Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir. Geçmişte odasında, 29 Filistinliyi katleden, 125'ini de yaralayan İsrailli-Amerikalı terörist Baruch Goldstein'ın bir portresi olduğu bilinen Ben-Gvir, terör örgütü Kach'ın da eski bir sempatizanı. Katı Arap karşıtı görüşleriyle bilinen Ben-Gvir, 3 Ocak'ta Mescid-i Aksa'ya yaptığı kışkırtıcı ziyaret ile son derece tehlikeli adımlar atacağının sinyallerini verdi.
Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir
İsrail Bölgesel Dış Politikalar Enstitüsü Mitvim'den Yonatan Touval, Kudüs'teki son siyasi gelişmeleri ve yeni hükümetin laik İsrailliler, Araplar, bölge ülkeleri ve tabii Türkiye için ne ifade ettiğini Cumhuriyet'e değerlendirdi.
“IRKÇI SALDIRILAR SÜRECEK…”
Netanyahu liderliğinde kurulan aşırı-sağcı koalisyon İsrail demokrasisi için ne ifade ediyor?
İsrail’deki yeni hükümet koalisyonu sadece aşırı sağcı değil. Koalisyonun siyasi açıdan en güçlü isimleri, aşırı sağcı ve Yahudi üstünlükçüsü olmalarının yanı sıra açıkça özgürlük ve demokrasi karşıtı. Koalisyona liderlik eden Başbakan Binyamin Netanyahu, hakkında devam eden yolsuzluk davası nedeniyle merkezden kendisine katılacak başka siyasi ortak bulamadığı için onların siyasi kaprislerinin esiri olmuş durumda. Korkarım, şu anki siyasi tutumunu en iyi yansıtan imaj; çaresiz, hırçın ve ne yapacağı kestirilemeyen yaralı bir hayvan imajıdır. Bu nedenlerle, koalisyon ortakları olan aşırı dinci, aşırı milliyetçi ve ırkçı partilerin hedefi olan laik İsraillilere ve İsrailli Araplara yönelik anti-demokratik ve ırkçı saldırıların sürmesi muhtemeldir.
Önümüzdeki günlerde ifade özgürlüğü, toplanma (gösteri) özgürlüğü ve temel toplumsal özgürlükleri ciddi şekilde baltalamayı amaçlayan uygulamaların arttığını göreceğiz. Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve parti üyeleri, hükümete yönelik her türlü muhalefeti susturmak için, muhalefet liderleri Yair Lapid ve Benny Gantz'ı (geçen aya kadar başbakan ve savunma bakanı) tutuklamak ve yargılamakla tehdit ediyor. Tutuklanma ihtimalleri düşük olsa da Netanyahu'nun bu çağrılarla arasına mesafe koymaması son derece manidardır. Bu durum Netanyahu'nun zayıflığını, kindarlığını, derin ahlaki ve siyasi yozlaşmışlığını bir kez daha su yüzüne çıkarmıştır.
Yonatan Touval, Mitvim
“İLHAK, İSRAİL İÇİN İNTİHAR OLUR”
Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir gibi aşırı sağcı figürlerin yeni hükümette önemli görevler üstlenmesi başta Batı Şeria olmak üzere Filistin topraklarının topyekûn ilhakına giden yolu açar mı?
Hiçbir şey Filistin topraklarının ilhakını haklı gösteremez ve böyle bir eylem İsrail için intihar olur. Bununla birlikte, toprakların bazı bölümlerinin ilhak edilmesi yönünde bir çaba görebiliriz. Böyle bir resmi eylem gerçekleşsin ya da gerçekleşmesin, yeni hükümetin politikaları toprakların fiili ilhakını derinleştirecek, işgalin gelecekte geri alınmasını giderek zorlaştıracak ve kalıcı hale gelme olasılığını artıracak.
Yeni hükümet, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmayı ve mahkemeleri zayıflatmayı hedefliyor. Yeni Adalet Bakanı Yariv Levin 4 Ocak'ta radikal bir yargı reformu planı açıkladı. Bütün bunlar ne anlama geliyor?
Bu durum kısaca, İsrail'in seçilmiş siyasi çoğunluk tarafından yönetilen çok zayıf bir yargı organına sahip olacağı anlamına geliyor. Öte yandan, resmi bir anayasası olmayan, yasama ve yürütme organları arasında gerçek bir ayrımın olmadığı bir ülkede, üzerinde çok az denge ve denetleme mekanizması bulunan “otoriter bir rejim” inşa edilmeye çalışıldığını anlıyoruz.
“TÜRKİYE İLE NORMALLEŞME SÜRER”
İsrail ve Türkiye bir süredir istikrarlı bir normalleşme takvimi izliyor. Yeni hükümetin Türkiye'ye yönelik politikası hakkında neler öngörebiliriz?
Türkiye ile ilgili olarak, yeni hükümetin ilişkileri normalleştirme çabalarını sürdürmesi muhtemeldir. Türkiye haklı olarak potansiyel olarak önemli bir stratejik müttefik olarak görülüyor. Normalleşme sürecini baltalayabilecek tek kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır ve bu da sanırım onun Filistin cephesindeki herhangi bir kötüleşmeye ya da Harem el Şerif'te tırmanan gerilime göz yummaya hazır olup olmamasına bağlı olacaktır. İsrail ise ilişkilerin güçlendirilmesi için istekli bir ortak olmaya devam edecektir.
İsrailli ve Filistinli Araplara yönelik olası sert adımlar, İsrail'in Arap ülkeleriyle normalleşme süreçlerini tehlikeye sokar mı?
Bunu söylemek zor. İsrail'in henüz ilişkilerini normalleştirmediği ülkelerle yapılacak yeni anlaşmaları tehlikeye atacağına inanıyorum. Mevcut anlaşmalara gelince, bence her şey İsrail ve Filistin'den nasıl bir tablo çıkacağına bağlı. İsrailli ve Filistinli Araplara yönelik baskıcı adımlar kan dökülmesine yol açarsa, bu bir sorun olabilir. Tabii ki Kudüs ve Harem-i Şerif ayrı bir konu. Buradaki statükonun bariz bir şekilde ihlal edilmesi ya da şiddete başvurulması, ilgili herkes için büyük bir sorun yaratacak ve İsrail'in yeni dostlarından bazılarının normalleşme süreçlerini dondurmasına yol açabilecek.
Kaynak: www.cumhuriyet.com.tr