Geçen yıl eylül ayında Baltık Denizi dibinde, Danimarka'nın Bornholm Adası açıkları ve İsveç'in güney kıyı şeridine yakın bir noktada önce sızıntı, ardından da patlamalar olduğu bildirildi. Kuzey Akım 1 ve 2 boru hatlarındaki sızıntı ve patlamaların ardında kim olduğuna dair henüz somut veriler bulunmuyor. Ancak İngiltere merkezli The Times gazetesi, "Kuzey Akım boru hatlarına kim saldırdı?" başlıklı araştırma haberinde konuya yanıt bulmaya çalıştı. Haberde, "Bu küresel polisiyede ABD, Rusya ve hatta İngiltere bile şüpheli konumunda" ifadelerine yer verdi.
Patlamalar, Avrupa enerji altyapısına yönelik daha önce eşi benzeri görülmemiş bir saldırıyla Rusya'dan Almanya'ya uzanan Kuzey Akım 1 ve 2 sualtı doğalgaz boru hatlarını devre dışı bıraktı.
Öyle ki çelik ve betonla güçlendirilmiş boruları parçalayan patlamalar, Ukrayna işgali öncesi Kremlin'e bağlı ajanlar tarafından Avrupa'da gerçekleştirilen bir operasyonun tüm özelliklerini taşır mahiyetteydi.
Ukrayna lideri Vladimir Zelenskiy'nin danışmanı Mykhailo Podolyak da olayın ertesi günü patlamaların Moskova tarafından düzenlenen bir "terör eylemi" olduğunu iddia etti.
Kremlin'in boru hatlarını bir hibrit savaş eylemi olarak bombaladığına dair genel kanı ve şüphelere rağmen Batılı ülkeler daha temkinli davrandı ve Rusya'yı resmen suçlamadı.
Emri kimin verdiği ve saldırıyı kimin gerçekleştirdiği şimdilik 22. yüzyılın en muamma sorularından biri olarak kalmaya devam ediyor.
İnşası 20 milyar dolara ve 15 yıldan fazla bir süreye mal olan ve Avrupa'yı gelecek on yıllar boyunca Rus gazına bağlayabilecek boru hatlarının anahtarını elinde tutan bir muamma...
Bağımsız çalışmalarıyla tanınan Rus enerji analisti Sergey Vakulenko, düşünce kuruluşu Carnegie'de yayınlanan makalesinde, "Bu gizemin Agatha Christie romanlarını andıran yönleri var; olaya dahil olan herkesin bir nedeni varmış ya da sonuçtan faydalanacakmış gibi görünüyor." yorumunda bulundu.
Aradan aylar geçmesine rağmen Danimarka, Almanya ve İsveç tarafından yürütülen üç ayrı soruşturmanın hiçbiri sorumluların kim olduğuna dair kamuoyuna açıklamada bulunmadı.
İsveç devlet güvenlik servisi kasım ayında patlamaların meydana geldiği yerde patlayıcı izlerine rastladığını duyurmuş ancak ayrıntı vermemişti.
Alman Parlamentosu'nda istihbarat servislerini denetleyen komisyonunun başkanı Konstantin von Notz, Tagesspiegel gazetesine verdiği demeçte "(Anayasal) bir devlette halkın ne olduğunu bilmeye hakkı var. Federal hükümet bir an önce sessizliğini bozmalı, şeffaflık sağlanmalı ya da en azından makul bir anlatı sunmalı." sözleriyle aylar geçmesine rağmen sessiz kalınmasına tepki gösterdi.
Federal Meclis Komitesi Başkan Yardımcısı Roderich Kiesewetter de sessiz kalmanın tehlikeli komplo teorilerini ve spekülasyonları tetikleyebileceği uyarısında bulundu.
Analistler, Ukrayna'daki savaş sırasında diğer kritik altyapıların risk altında olabileceği bir hengamede söz konusu saldırının nasıl gerçekleştirildiğini belirlemenin önemli olduğu görüşünde.
Haberde, adının açıklanmasını istemeyen Batılı bir analistin, şu ana kadar soruşturmacılar tarafından sunulan bilgilerin yetersizliği karşısında şaşırdığını dile getirdiği yer aldı.
Analist, "Bu büyük bir altyapı saldırısıydı. Çok az şey duymuş olmamız çok garip." ifadesini kullandı.
Aynı isim, Kremlin'in kendi boru hatlarını hedef almış olabileceği yönündeki iddiaları şiddetle reddediyor ve söylemleri "aptalca ve saçma" olarak nitelendiriyor.
Batılı bazı yetkililer de bu görüşe katılım eğiliminde.
Almanya'da yürütülen soruşturmanın şu ana kadar çok az ilerleme kaydettiği ve yetkililerin henüz ikna edici bir kanıt bulamadığı öngörülüyor.
Ancak The Times'ın edindiği bilgilere göre yetkililer, bombalamanın "Rusya'yı suçlamak amacıyla Batılı bir devlet tarafından gerçekleştirildiği" yönündeki teorilere açık.
İlaveten, dokuz farklı Batılı ülkeden 23 diplomatik ve istihbarat yetkilisi, geçtiğimiz günlerde Washington Post'a yaptıkları açıklamada, Rusya'yı (doğrudan) saldırıyla ilişkilendiren kanıtları henüz görmediklerini söyledi.
Ayrıca haberde, bu yetkililerden bazılarının "Rusya'nın suçlu olduğuna inanmadıklarını" dile getirdiği de yer aldı.
Bazıları ise Kremlin'in ana hissedarı Rus enerji devi Gazprom olan Kuzey Akım'ın inşasına milyarlarca dolar yatırdığı düşünüldüğünde, Moskova'nın boru hatlarını neden havaya uçurmuş olabileceğini sorguladı.
Proje Moskova'ya düzenli gelir akışı sağlarken, Avrupa'nın Rusya'ya olan enerji bağımlılığını da arttırıyor.
Gazprom, savaşın başlamasından sonra, "Avrupa'ya baskı" kapsamında Kuzey Akım 1'i kapattı. 2021'de tamamlanan Kuzey Akım 2 ise zaten hiç faaliyete geçmemişti.
Ancak Rusya, Avrupa'da istikrarsızlık yaratmak için kendi boru hattını havaya uçurmuş olabilir.
Brüksel merkezli Bruegel düşünce kuruluşundan enerji politikaları uzmanı Simone Tagliapietra, boru hatlarının bombalanmasının, Sovyetler Birliği'nin çöküşünden bu yana ülkenin en büyük başarılarından biri olarak görülen Rusya'daki iç çekişmelerin bir sonucu olabileceğini belirtiyor ve ekliyor:
"Kesintinin ekonomik sonuçları göz önüne alındığında, Moskova'da birileri akışın yeniden başlatılması için baskı yapıyor olabilir. Ve (saldırılar), Rusya içinde bu tür konuşmaları engellemenin bir yolu olabilir."
The Times'a konuşan Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Podolyak ise çok daha basit bir açıklama yapıyor:
"Rusya'nın eylemlerinde herhangi bir rasyonel mantık aramayın. Rusya farklı çalışıyor. Mantıksız ama gözdağı vereceğine inandığı eylemlere güveniyor. Ekonomisi şu anda ikinci planda."
Almanya dış istihbarat servisinin eski direktörlerinden August Hanning ise yaptığı bir açıklamada Rusya'nın yanı sıra başka ülkelerin de boru hatlarının devre dışı bırakılmasında çıkarları olabileceğini savunmuştu.
Bu ülkeler arasında ABD, Ukrayna, Polonya ve İngiltere'nin isimlerini saydı.
Hanning, "Hepsinin kendine göre sebepleri var" ifadesini kullandı.
Baltık ülkelerinin yanı sıra diğer dört ülke de, Moskova ile Batı arasındaki ilişkilerin Soğuk Savaş sonrası en düşük seviyeye indiği bir dönemde Kremlin'in enerji kaynaklarını silah olarak kullanmasının Rusya'nın Avrupa'daki siyasi etkisini arttıracağı endişesiyle Kuzey Akım 2 boru hattına karşı çıkıyordu.
Ancak Rusya da suçlama oyununu oynamaktan çekinmedi.
Moskova, ekim ayında, İngiliz Kraliyet Donanmasını patlamaları gerçekleştirmekle suçladı.
İngiltere Savunma Bakanlığı ise Moskova'nın, halkın dikkatini Ukrayna'da cephede alınan başarısızlıklardan uzaklaştırmak için "destansı ölçekte yanlış iddialar ortaya attığını" ileri sürdü.
Kimilerine göre, ABD Başkanı Joe Biden'ın Ukrayna savaşının başlamasından sadece iki hafta önce yaptığı ve Kuzey Akım 2'nin 'fişini çekebilecekleri' yönündeki açıklama, Washington'ı baş şüpheli haline getiriyor.
Biden, "Rusya (Ukrayna'yı) işgal ederse, bu tankların ve askerlerin Ukrayna sınırını geçmesi anlamına geliyor, Kuzey Akım 2 artık olmayacak, son vereceğiz. Söz veriyorum, bunu yapacağız.'' demişti.
Patlamaların ardından Rus yetkililer, Biden'ın bu sözlerini hatırlamıştı.
Eski Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda Joe Biden'ın sözlerine atıfla "Teşekkürler ABD." yazmıştı. Ancak Sikorski daha sonra bu paylaşımı sildi.
Rus devlet televizyonuna konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD'yi Kuzey Akım patlamalarına "doğrudan müdahil olmakla" suçladı.
Saldırının, Washington'un küresel hakimiyetini korumayı amaçladığını dile getirdi ancak ayrıntı vermedi.
Beyaz Saray, Joe Biden'ın "Kuzey Akım'ı havaya uçurmakla" tehdit ettiği yönündeki söylemleri yalanladı ve bunun, Rusya'nın (Ukrayna'yı) işgal etmesi halinde boru hattı projesini donduracak potansiyel yaptırımlar olduğuna işaret etti.
Biden'ın sözlerinin yaptırımlar bağlamında olmayan kısa bir klibi, Rus botları tarafından sosyal medyada yoğun bir şekilde dolaşıma sokuldu.
Batılı analistler, 2021 yılında Berlin'le ilişkileri geliştirmek amacıyla Kuzey Akım 2'ye yönelik yaptırımlardan feragat eden Biden yönetiminin boru hatlarına yönelik bir saldırıya imza atmasının pek olası olmadığını savunuyor.
Ancak kısa süre önce New York Times'ta yayınlanan bir haberde, Rusya'nın hatları onarma maliyetlerini hesaplamaya başladığı iddia edildi ve Putin'in neden ilk etapta boru hatlarını bombalamayı tercih etmiş olabileceği sorusu bir kez daha gündeme getirildi.
Söz konusu çalışmalara vakıf bir kişi, nihai onarım maliyetinin yaklaşık 500 milyon dolara mal olabileceği bilgisini paylaştı.
Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nden enerji güvenliği analisti Joseph Majkut, "Eğer saldırı, Rusya ile Avrupa arasındaki enerji bağının koparılabileceğini söylemek ve Rusya'nın Avrupa üzerindeki etkisini göstermek için yapıldıysa, en azından şimdilik işe yaramamış gibi görünüyor. Dolayısıyla olası onarım, 'işe yaramadı, şimdi yolumuza devam etmeliyiz' ve (Moskova'nın) kanalı yeniden açmasının iyi olacağını söylemek için yapılmış olabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Avrupa'da kışın beklenenden daha ılıman geçmesi ve enerji arzını çeşitlendirmeye yönelik hamleler kıtanın Kremlin'e daha az bel bağlamasının yolunu açtı.
Habere göre şimdilik, (yakın gelecekte) saldırının kim tarafından işlendiğine dair netlik kazanma olasılığı düşük görünüyor.
Bazı uzmanlarsa yeterli kanıt toplamanın imkansız olabileceği konusunda uyarıyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı eski enerji danışmanı Benjamin Schmitt, "Henüz kesin kanıtlara ulaşılamamış olmasının şaşırtıcı olduğunu düşünmüyorum" diyor ve ekliyor:
"Denizaltı adli tıp süreci çok daha uzun sürecektir. Bu, hiçbir zaman kesin bir kanıt elde edemeyeceğimiz bir senaryo da olabilir."