Can yoldaşım arkadaşım
Kardeşim Rojhat Rüstem
Şimdi sen gidiyor musun yani?
Bağrı yanık anneni, babanı ve eşini
Gözü yaşlı bırakıp da bizi!
Kardeşlerini, tüm dostlarını, yoldaşlarını…
Ve…
Boynu bükük kızların
Halime Delal’ı, Zeynep Dilda’yı
Yetim bırakıp gidiyor musun şimdi?
Biri çıkıp bu 1 Nisan şakası desin bana!
Zaten bunu sana yakıştıramam ki dostum!
Yakıştıramam tabi!
Gitme be paşam ne olursun gitme!
Sen gitme yıldızların ülkesine
Bırak yıldızlar zaten yerinde
Bak şimdi sen gidiyorsun ya
Ulan biz ne deriz Zeynep’e ve Halime’ye?
Kolaysa gel kendin söyle
Ne güzel karikatürler çizerdin be
Daha çook fotoğraflar çekeceksin
Ve çok şiirler yazacaksın
Ağlayan çocukları yazacaksın şiirlerinde
Ve halkların kardeşliğini
Daha çok çizeceksin Troçkin’in ve Lenin’in karikatürünü
Oooof of
Hani akşam saat 19.40 olduğunda
Fabrikanın servisinden iner
Gelirdin ya bahçeye
Nasıl da mutlu olurdun
Sanki ayakların uçardı be oğlum
Bellerken o toprağı
Ben fideleri dikerdim
Sen fotoğraflar çekerdin
Ne severdin ulan fotoğraf çekmeyi
Sonra sulardık diktiğimiz fideleri
Yorulurduk
Yorulmasak da yorulurduk
“Babuş şimdi buz gibi bir ne gider” derdin
Açardık buz gibi biraları
Bir yudum çekince
“Lan oğlum o kadar bira içerim
Şu bahçedeki keyfi hiçbir yerde bulamadım”
Derdin
İçerken biraları
Sen bağıra bağıra konuşur
Bense dinlerdim seni
Ara sıra takılır
Paşam arka sokaktakiler tam duyamamışlar derdim
Sonra birlikte gülerdik sana.
Sen olunca öyle güzel kavgalar olurdu ki çardakta
Kavga dediysem öyle kavga değil ha
En güzel kavgalar olurdu seninle en çok da politik kavgalar
Hiç kimse senin kadar güzel kavga yapamazdı zaten
Hakan abi bir keresinde
“Yaw Murat, Rüstem’i arasana,
Gelsin bir bira ısmarlıyayım” dedi.
Dakkasında gelmiştin.
Zaten saat 19.40’tı.
Duman tütse mangaldan
Şimdi Yüksel gelir der gülerdik hani
Gelmediğinde de arar biz çağırırdık
O yine gelmez biz de küfrederdik nazikçe
Şimdi sen
Gidiyor musun paşam!
Kim bira ısmarlayacak bana kim?
Ben rakıyı almaya gidince
Kim yoğurdu maydanoza katıp meze yapacak şimdi?
Rakı kadehini
Bardağın tabanından önce masaya vurup sonra tokuştururdun hep
Neden derdim bilmem derdin!
Sen bana yeğenim derdin ben sana paşam
İkinci kadehi içince bazen
Anlatırdın Murat Yoldaş’tan ve Naci’den
Bir keresinde Nacilerin evinde
Izgara balık yapardın
Zil zurna sarhoş olup otururken nasıl da sızmışsın
Anlatınca önce güler
Sonra da hüzünlü sözcüklerle
Devam ederdin anlatmaya
Naci intihar etmişti nedeni bilinmezdi
Murat Yoldaş için gezinin aslanı derdin
O da bir gün kazada can vermişti.
Pisi pisine gitti ya çocuk derdi
Hiç anlamamıştım o zamanlar fotoğraf hikayeni
Naci Murat Yoldaş ve sen vardın o fotoğrafta
Bak yeğenim sıralamaya iyi bak derdin
O fotoğrafta sırasıyla Naci öldü
Murat Yoldaş öldü
Sıra bende derken gülerdin ya
Şimdi anlıyorum ulan meğerse
Ölüme güldüğüne.
Gitme be dostum, ne olursun sende bırakıp gitmeee!!!