Sevgili Okurlar,
14 Mayısta yapılacak seçimlerde Cumhurbaşkanlığı seçiminde yer alacak adaylar
netleşti ve dört adayın yarışacağı kesinleşti.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez aday olduğu yönündeki tartışmalara da
YSK, adaylığın Anayasaya aykırı olmadığı gerekçesine dayanarak son verdi.
Bana göre doğru olarak muhalefet de Recep Tayyip Erdoğan’a mağduriyet yaratıp
kamuoyu önünde güçlenmesine neden olmamak için bu konuda tartışma açmadı.
Hoş; seccade konusu üzerinden yürütülen tartışmalardan bu konuya sıra gelip
gelmediğinden de emin değilim.
Ancak adaylar konusundaki durum net.
Basına da yansıyan kamuoyu yoklamaları dahilinde genel olarak 2 adaylı seçimde
Kılıçtaroğlu’nun Erdoğan’dan bir adım önde olduğu kamuoyuna yansısa da 4 adaylı
seçimin ilk turunda seçimin sona ermeyeceği de yine bu yoklamalardan anlaşılıyor.
Geçmişte o günün siyasi ve ekonomik koşulları dahilinde yazdığım yazıda, Muharrem
İnce’nin Cumhurbaşkanı adayı olması halinde sayıca çok olmasa bile oran olarak
başında bulunduğu Memleket partisinden daha fazla oy alacağını belirtmiştim.
Bugün de yine anketler bunu gösteriyor.
Aynı şekilde Oğan’ın adaylığı da Erdoğan’ın ilk turda %50 oy almasının mümkün
olmadığını gösteriyor.
Zira İnce’nin adaylığı Millet İttifakında; Oğan’ın adaylığı ise Cumhur İttifakında az da
olsa bölünmelere yol açmış durumda.
Ancak tarafları ve özellikle Millet İttifakının seçimin ikinci tura kalması halinde
bekleyen bir tehlike var.
Her ne kadar liderler bazında “ oyların bölüneceği “ konusunda bir tartışma olmasa
da partinin diğer yöneticileri ve özellikle CHP ve Memleket Partisi seçmenleri
arasında, özellikle sosyal medya aracılığı ile yürütülen karşılıklı suçlamalara dikkat
etmek gerekir diye düşünüyorum.
Zira her iki parti seçmeni, karşılıklı olarak birbirlerine pek de olağan diyeceğimiz
şekilde sataşmakta ve İktidar- Muhalefet gibi karşılıklı suçlamalar ile birbirlerinden
uzaklaşmaya neden olacak söylemlerde bulunmaktalar.
Aynı kökenden gelen ve hatta neredeyse birbirlerini örten bir siyasi anlayışa bağlı bu
parti seçmenine eski Türk filmlerindeki klişe biz sözle yaklaşmak lazım.
“ Hey.. Durun. Siz kardeşsiniz.”
Kardeş olmalarına kardeşler de iki kardeş arasına karakedi sokmanın anlamı yok.
O bakımdan seçimin ikinci tura kalması halinde Kılıçtaroğlu’na oy verecek seçmenin
bu tür söylemlerden uzak durması, başta CHP olmak üzere tüm parti yöneticilerinin
seçmenini bu konuda konsolide etmesi gerekmekte olup, yine İnce’ye oy verecek
seçmenin de bu tür söylemler içeren paylaşım ve yaklaşımların Cumhur İttifakı
seçmeni tarafından yapılmış olacağı konusunda uyanık olması gerekiyor.
Zira aksi halde Kılıçtaroğlu ya da İnce’den hangisi ikinci tura kalırsa kalsın diğer
tarafa tepki oyu verilmesini sağlayacak bir yaklaşıma saplanılmasının önüne geçmek
gerekir diye düşünüyorum.
Bu nedenle her iki tarafın da amacının tek adam rejimini değiştirmek olduğu
düşünüldüğünde, seçmeni tepki oyu vermeye yöneltebilecek söylemlerden uzak
durulmasında fayda var.
Üstüne üstlük Oğan’ın Atatürkçü/ milliyetçi kimliği ile özellikle MHP ve kısmen
AKP’den oy koparabileceği inancına saplanıp kalınırsa bu yanlışın daha büyük
sonuçlar doğuracağını da görmek gerekiyor.
Nitekim bu oyların; seçimin ikinci tura kalması ve 2.turun Kılıçtaroğlu ile Erdoğan
arasında olması halinde Erdoğan’a döneceğini ve hatta Oğan’ın az da olsa başta İyi
parti olmak üzere Millet İttifakını destekleyen diğer partilerin seçmeninden de oy
aldığını ve görmek gerekir.
Bu günkü kamuoyu yoklamaları ve bu varsayım dahilinde İnce ve Oğan’ın ikinci turda
kimi destekleyecekleri konusundaki yaklaşımlar çok önemli olacak.
Ancak şunu da görmek gerekir. Her iki aday da bugüne kadar gerçekleştirdikleri
söylemler dahilinde Kılıçtaroğlu’nu destekleyeceklerini - üstü çok örtülü olmakla
birlikte - açıklasalar da seçmenlerinin blok halinde o adaya yönelmeyebileceklerini de
düşünmek gerekir.
Aman be kardeşim amma salladın diyorsanız, daha hiçbir şey okumadınız derim.
Yine daha önceki yazılarımda Erdoğan’ın kaybedeceği seçime girmeyeceğini
yazmıştım.
Ama Erdoğan aday.
Soru şu: Erdoğan kaybedebileceğini bile bile seçime mi giriyor; yoksa gerçekten
kesin olarak seçilebileceğini mi görüyor?
Yine soralım. Erdoğan kazanması neredeyse kesin olan seçimlerde bile çok aktif bir
propaganda stratejisi izlerken, pamuk ipliğine bağlı bu seçimde neden çok fazla aktif
değil ya da alıştığımız tavrından uzak?
İşte şimdi öngörümü sallıyorum.
Az bir ihtimal seçim olmayacak. Erdoğan Cumhurbaşkanı olmaya devam edecek.
Nedenini sormayın, ben de bilmiyorum. Diyorum ya sallıyorum.
Ya da seçim olacak ve gerek mecliste ve gerekse Cumhurbaşkanlığı seçiminde
kazanan Millet ittifakı olacak, ama bir şey olacak ve seçimin sonuçlarının
uygulanması olağanüstü hal gibi bir nedenle ertelenecek. Erdoğan yine
Cumhurbaşkanı olmaya devam edecek. Yine bildiğiniz üzere desteksiz sallıyorum.
Şimdi de tam desteksiz sallayayım.
Seçimi Erdoğan ve AKP kazanacak. Ancak MHP’nin durumu nedeni ile hükümet
kuramayan AKP Parlamenter sisteme geçilmek kaydı ile İYİ Parti ile koalisyon
kuracak ve Meral Akşener daha önce defalarca dediği gibi Başbakan olacak
Ancak iki yıl içinde bu koalisyon dağılacak.
Bu tarihten itibaren çok daha sancılı geçecek bir süre sonra yani 2025 sonrası
bambaşka bir Türkiye siyaseti oluşacak ve dibe vuruş sonrası yukarı çıkış
başlayacak.
İçiniz kararmasın ya da boşuna mevcut durum devam edecek diye sevinmeyin.
Sallıyorum işte.