Örümcek adama dikkat... Çocuklar ağına düşüyor
Son günlerde çocuklar Örümcek Adam'a özenerek yüksek yerlerden atlamaya başladı. Bazı çocuklar şanslı iken bazıları ise ne yazık ki kurtarılamadı. Bu vakalar artınca uzmanlardan da ailelere peş peşe uyarılar geldi.
İstanbul Arnavutköy'de 5 yaşındaki Berzan kendisini izlediği çizgi film karakteri "Örümcek Adam" zannederek 5. kattan atladı. Küçük çocuk, burnu bile kanamadan kurtuldu ancak çoğu çocuk Berzan kadar şanslı olamadı. Peki, nasıl oluyor da çocuklar bir çizgi filmden bu kadar etkilenebiliyor?
Bu durumda aileler ne yapmalı, uzmanların tavsiyeleri neler? Süper güç kavramları çocukların kafasını karıştırabilir mi? Bazı aileler ise çocukların isteklerini kırmayarak onlara süper kahramanların kostümlerini alıyor. Bu durumda çocuk nasıl hissediyor? Çocukların gerçekle, kurgu arasındaki farklı anlamaları nasıl sağlanabilir?
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Hülya Bingöl Çağlayan, örümcek adam karakterini çocukların kendilerine neden yakın hissettiğini şu sözlerle açıklıyor:
“Örümcek adam, doğuştan bir uzaylı değil, normal bir insan olarak yaşarken bir örümcek tarafından ısırılarak farklı güçlere sahip olan bireyi canlandırıyor. Bu karakter hatalar yapabilen yalan da söyleyebilen ama bunları düzeltmeye çalışan bir karakter olarak çıkabiliyor ve çocuklar bu nedenle kendilerini yakın hissedebiliyorlar.”
'AİLELER, ÇOCUĞUN İZLEDİĞİ ÇİZGİ FİLMLERE HAKİM OLMALI'
Bu durumda ailelerin o karaktere çocuğun körü körüne inanmalarını engellemek olduğunu anlatan Çağlayan, “Çocuğun izlediği her karakterin hikayesine hakim olmak ebeveynin görevi. Bunların ne anlama geldiğini bu atlamaların, hareketlerin ne anlama geldiğini çocukla konuşup çözümlemek gerekiyor” diyor ve ekliyor:
“Çocuklar çizgi film izlerken yanlarında interaktif bir şekilde izlemek faydalı olur, farklı mesajlar verilebilir bu içeriklerde. Çocuklara bilinçli medya kullanımını öğretebiliriz ama tamamen uzaklaştıramayız.”
Psikolojik Danışman ve Çocuk Oyun Terapisti Büşra Bozlar, henüz bilişsel gelişimi tamamlanmayan çocukların soyut-somut, hayal-gerçek, kurgu-gerçek arasındaki farkı anlamlandırmakta da zorluk çektiklerini belirtiyor.
Çocuğun ekran ile ilişkisine dair konuşan Bozlar, “Henüz beyin gelişimi tamamlanmamış bir çocuk ekrana maruz kaldığında buradan alacağı radyoaktif manyetik uyarımlar bu gelişime zarar verecek ve bilişsel gelişimin yanında duygusal gelişimi de etkileyecektir. Bu olumsuz etki çocuğu negatif davranışlara itecektir” diyor.
“Kurgu-gerçek algısı gelişmemiş bir çocuk izlediği her şeyi gerçek olarak algılayabilir. Bir adam uçuyorsa gerçekten uçuyordur; birileri öldürülüyorsa o kişiler gerçekten ölüyordur; bir cansız varlık gerçekten hareket edebiliyordur; özel güçler gerçekten işe yarıyordur” diyen Bozlar, “Bu kadar gerçeklikle karşılaşan ve dünyayı deneyimleme yolu ile öğrenen çocuklar pek tabii bu görüntülerden yola çıkarak oyunlarını ve davranışlarını şekillendirecektir” ifadelerini kullanıyor.
Çocukların ekran sürelerinin takip edilmesi gerektiğine dikkat çeken Bozlar,
“0-3 yaşta çocuğun ekrana hiç maruz kalmaması gerekirken ilerleyen yaşlarda bunu ayarlamanın en iyi yöntemi çocuğun yaşı x 10 dk şeklinde hesaplanabilir” diyor ve ekliyor:
“Birçok dizi, film, çizgi film ve dijital oyunlar çocuklara uygun içerikler barındırmıyor. Bu nedenle maruz kaldıkları içerikler konusunda çok hassas olmak gerekir. Bu içerikler çocuğun bilişsel ve duygusal kapasitesine uygunluğu ve yukarıda belirttiğimiz gerçeklik algısı dikkate alınarak seçilmelidir ve ailelerin kontrolünde izlenmelidir.”
Bozlar, çocuklarda ekran ilişkili semptomlarla karşılaştığı vaka sayılarının da çok fazla olduğunu kaydediyor. “Aşırı düzeyde ekrana ve olumsuz içeriğe maruz kalmış çocuklarda bilişsel yapının yanında psikolojik sağlığın da ciddi anlamda zarar gördüğünü sanal otizm, korku, kaygı, öfke, alt ıslatma, tırnak yeme, saldırganlık gibi birçok semptomla görülebileceğini net bir şekilde söyleyebiliriz.”
Bozlar, açıklamalarını ise şöyle noktalıyor:
“Çocuklarla ekran süresi ve izlenebilecek içerikler konusunda anlaşma yapılmalı gerektiğinde net sınırlar konulmalıdır. İzlenilen uygunsuz içerikler oyuncak ve kostümlerle desteklenmemelidir. Çocuklarla sevdiği süper kahramanların en çok hangi özelliğinden hoşlandığı/etkilendiği konuşulmalı ve çocuğun oradaki duygusal ihtiyacı evdeki oyunlarla desteklenmelidir.”