Önce Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı. Ardından 20 Kasım 1922’de Lozan’da barış konferansı başladı.
Lozan Konferansı’nın başladığı tarihte Kuvayı Milliyeciler henüz rahat bir nefes almış değillerdi. İzmir, Kuvayı Milliye güçleri tarafından denetim altına alınmıştı ancak İngiliz ve Fransız savaş gemileri İzmir limanında bekliyorlardı.
Marmara Bölgesi, tüm Trakya ve İstanbul İngiliz ordularının işgali altındaydı.
Bu tablo çok hassas bir durum ortaya koyuyordu. Lozan’a giden ulusalcı ve Kuvayı Milliyeci kurulun başına bağımsızlık savaşının yürütülmesinde önemli görevler üstlenmiş ve Batı Cephesi komutanlığı yapmış olan İsmet İnönü getirilmişti.
Lozan’a giden kurula konferansta izleyeceği politikayla ilgili 14 maddelik bir talimat Bakanlar Kurulu tarafından hazırlandı.
“TBMM İcra Vekilleri Heyeti Riyaseti Kalemi Mahsus Müdüriyeti” başlıklı kâğıda el yazısıyla yazılan ve 14 maddeden oluşan bir talimattır bu... Bu belgenin her sayfası başbakan ve bütün bakanlar tarafından imzalanmıştır. Üç sayfa ve 14 maddeden oluşan bu yol haritası izlenmesi zorunlu olan talimatları içeriyordu.1
Bu önemli 14 maddenin el yazısıyla yazılarak İsmet İnönü’ye verilmesi Ankara’nın içinde bulunduğu zorlukları göstermesi açısından önemlidir. Ancak 14 maddenin günün koşulları gereği bu şekilde hazırlanması da “Kuvayı Milliye” ruhunun bir göstergesidir.
(Lozan Üniversitesi salonunda İsmet İnönü, Lozan Antlaşması’nı imzalıyor.)
AVRUPALI DEVLETLERİN İSTEKLERİ
Lozan Konferansı’na katılan Avrupa devletlerinin liderliğini yapan İngiltere için önemli noktalar şunlardı:
1. Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle Musul’u işgal eden İngiltere petrol bölgelerini geri vermek istemiyordu.
2. İngiltere ayrıca İstanbul’u bırakmak istemiyor, Çanakkale ve İstanbul boğazlarını kendi denetimi altında tutmak istiyordu.
3. Başta Fransa olmak üzere tüm Avrupa devletleri adli ve ekonomik kapitülasyonların devamını istiyordu.
Görüldüğü gibi Ankara’nın temel istekleriyle o günün büyük devletlerinin çıkarları birbirleriyle çelişiyordu.
ÇOK ŞİDDETLİ TARTIŞMALAR
Ankara’nın ulusal çıkarlarını ısrarla, ödün vermeden savunması Lozan’daki tartışmaların çok sert geçmesine neden oldu.
Lozan görüşmelerinin ilk bölümü 4 Şubat 1923’te son buldu. Bu bölüm 76 gün sürmüştür. İngiltere ve Avrupa devletleri kendi hazırladıkları sözde barış antlaşmasının imzalanmasını istiyorlardı.
İnönü, “milli çıkarlarımıza uymuyor” diyerek bu antlaşmayı imzalamadı ve Lozan’ı 4 Şubat 1923’te terk etti.
İkinci Lozan görüşmeleri ancak 23 Nisan 1923’te başlamış ve 92 gün sürerek 24 Temmuz 1923’te sonuçlanmıştır.
(“Lozan Muahedenamesi’nin imza edildiği gün”, 24 Temmuz 1924 tarihli Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfası.)
MONDROS VE MUDANYA
Konferansta Avrupa devletlerinin ve İngiltere’nin çıkarlarını savunan Lord Curzon, “Türklerin Yunanlara karşı verdiği savaş başkadır. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nda Türkler mağlup olmuşlardır, galiplerin elde ettiği haklar başkadır” diyordu.
İnönü bu teze karşı, “Ben Mondros Ateşkesi’nden değil, Anadolu’da yapılmış bağımsızlık savaşının askeri cephelerinden ve Mudanya Ateşkes Antlaşması’ndan geliyorum. Mondros beni ilgilendirmez” diyordu.
İnönü, konferans boyunca şu tezi savunmuştur:
1. Türkler tüm Avrupa’ya karşı Anadolu’da bağımsızlık savaşı verdiler ve kazandılar.
2. Yeni ve milli bir devlet kurduk.
3. Bu yeni devletin dünya devletler toplumunun eşit bir üyesi olarak kabul edilmesini istiyoruz.
NEDEN UZUN SÜRDÜ?
Yukarıda belirtildiği gibi Lozan Konferansı çok uzun sürmüştür.
Birinci dönem 76, ikinci dönem 92 olmak üzere 168 gün sürmüştür. Atatürk bunu şöyle açıklıyor:
“Lozan Barış Konferansı’nda ele alınan konular yalnız üç-dört yıllık dönemle ilgili değildir. Yüzyılların da hesabı görülüyordu.”
Milli çıkarlar için büyük bir direniş gösterilmiştir.
Yeni padişahçılar, halifeciler onların destekçileri Lozan’ın bir hezimet olduğunu ileriye sürecek kadar akıllarını kaybediyorlar. Oysa bütün dünya Lozan’ın bir zafer olduğunu ortaya koyuyor.
(Lozan Barış Antlaşması’nın kapağı.)
EN ÖNEMLİ 3 MADDE
Lozan baş delegesi İnönü’ye verilen bu 14 maddelik talimatlar listesinde üç madde katı ve kesindir, kırmızı çizgidir. Bunları özetleyelim.
1. Doğu’da bir Ermeni devleti kurulması asla kabul edilmeyecektir.
2. Ordu ve donanmaya sınırlandırma getiren her türlü öneri reddedilecektir.
3. Adli ve ekonomik kapitülasyonlar asla kabul edilmeyecektir.
Bu konularda konferans karar alırsa Lozan’a giden delegeler kurulu Ankara’ya danışmadan görüşmeyi kesecek, toplantıyı terk ederek yurda dönecektir.
ANTLAŞMANIN HAKKINDA KİM, NE SÖYLEDİ?
Lozan kitabımızda “Yabancılar Lozan için ne dediler?”, ayrıca “ Tarihçiler ne diyor?” adlı bölümlerde bu konuda ayrıntılı bilgi verilmiştir.
Örneğin; Lozan sonrası İngiltere parlamentosunda bu konu tartışılırken o günkü devlet bakanı McNeill, şu önemli cümleyi parlamento tutanaklarına geçirdi:
“Lozan sonrası tarihte ilk defa kendi toprakları üzerinde halkı tamamen Türk olan bir devlet ortaya çıktı.”
İngiliz Dışişleri Bakanlığı raporlarında şöyle deniliyor:
“Görünürde parçalanmış olan ama yıkıntılarının üzerinden yükselerek dünyanın en güçlü uluslarına karşı koyan ve tüm ulusal dileklerini sağlamış olan bir ulusun ölüm kalım savaşının son aşaması olmuştur. Lozan Konferansı’nın getirmiş olduğu saygınlık, uygulamış olduğu sabırlı diplomasiyle İsmet Paşa’ya ve Türk ulusal akımının yaratıcısı ve başarılı önderi Mustafa Kemal’e aittir.
Lozan Antlaşması, milliyetçi Türklerin en yüce diplomatik zaferi olmuştur...”2
(İsmet İnönü, Lozan’da.)
Tarihçi İlber Ortaylı, “İnönü’nün kendisine verilen 14 maddelik talimatı uyguladığı ve asla ödün vermediğini” belirtiyor.
Tamer Timur, şöyle özetliyor: “Lozan Antlaşması, sömürge durumuna düşmüş, Osmanlı Devleti’nin tasfiyesi, Misakı Milli hudutları içinde bağımsız bir Türk devletinin kuruluşudur.”
Şevket Süreyya Aydemir, “Lozan’dan sonra İsmet Paşa’nın siyaset sahnesine ikinci adam olarak” çıktığını belirtiyor. Tarihçi Bilal Şimşir, “Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedidir” diyor.
En büyük diplomatik zafer
Lozan Konferansı’nı ABD adına gözlemci olarak izleyen Joseph C. Grew, anılarını “Turbulent Era” (Çalkantılı Yıllar) adıyla yayımladı.
Lozan’la ilgili yazılar ve yorumlar vardır. Batılı diplomatlarının zor durumda kaldıkları yazılıyor dedikten sonra şöyle yazmış:
“Lozan gerçektir... Bu konuyu inkâr etmenin faydası yoktur... Bu olay belki tarihteki en büyük diplomatik zaferdir.”3
Bu yorumlar tarihe geçmiştir. Geriye kalan “tutarsız yandaşlıktır.”
Tarihi tersine döndürmek olanaksızdır.