Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanı Kerem Kınık, TBMM Depremleri Araştırma Komisyonu’nda sunum yaptı.
Kınık, sunumundan sonra milletvekillerinin eleştiri ve sorularına yanıt verdi.
Kınık, AHBAP’a satılan çadırlarla ilgili açıklamalarda bulundu.
Kınık şunları söyledi:
"Yapılan işlem, benim haberim olmadan yapıldı. Fakat bizler, faaliyet gösterirken yüce Meclisimizin çıkardığı mevzuatlara uymak durumundayız. Dolayısıyla bir cemiyetin iktisadi teşekkülü zarar edemez. Zarar ederse bu, kurum zararı olarak bize döneceği için ben, Kızılay cemiyeti olarak kendi iktisadi teşekkülümden çadırı para ile alıyorum. AFAD’ın alması da gayet doğal.
130 bin çadır içinde 2 bin 50 çadır… Kamuoyunda oluşan haklı itiraz, vicdani bir takım yaralanma şu sebepten oluştu: Olayın gerçek boyutu, AHBAP’a çadır alsın diye bağışlanmış olan paralar, yani çadır şartı ile bağışlanmış olan paralar, AHBAP’ın çadır almak için tedarik noktasında dünyanın en büyük afet çadır üretme kapasitesine sahip olan Kızılay cemiyetine dönmüş. Kızılay cemiyetinin de satış ekibi, bu çadırlar AFAD’a teslim edileceği ve bölgeye gideceği için, -halbuki bu çadırlar Uluslararası Göç Örgütü için üretilmiş ve depoda sevk edilmeyi bekliyor, Göç Örgütü’ne dönüyor arkadaşlar, bölgeye sevk edilecek- AHBAP bunu talep ettiğinde şirketten, AFAD’a teslim edeceğini düşündüğünden bizle istişare etmemişler. Bana, genel müdürümüze sorsalardı biz, ‘Göndermeyin, bizim lojistiğimiz var, kendimiz götürürüz’ derdik. Sonuç itibariyle 10 Şubat tarihinde verilen çadırlar bölgeye götürülmüş ve kurulmuş.
"Gerçekler çarpıtıldı"
Kızılay, kendi depolarında olan çadırı götürüp bir vatandaşa ya da AHBAP Derneği’ne sattı diye lanse edildiği için, gerçek çarpıtıldığı için kamuoyunda itiraz olmuştur. Vatandaşın bağışı ile yapılan çadır, vatandaşa para ile satılan çadır yoktur. Vatandaşa para ile satılan gıda kolisi yoktur. Günlerce ekranlarda en mahremimize kadar, ailemize kadar tehdit edilip; vatandaş artık linç objesine dönüşen bu hadisede gerçeği görmek istemedi.
Vatandaşa yönelik ticari satış olmamıştır, olamaz da. Bu cemiyetin iktisadi teşekkülü, çadır şartlı bağışı ile bize gelen bir firmaya, bizim dediğimiz dışında, bu 2 bin 50 taneyi, bizim 1,5 günlük üretimimiz olan çadırı vermiştir. Çadır da ertesi gün AFAD’ın gösterdiği yere kurulmuştur."
Kınık, Kızılay’ın şirketleşme gerekçesini açıklarken de, "İslam vakıf medeniyetinde akaret dediğimiz bir kültür vardır. Bağımsızlık ve finansal sürdürülebilirliğini sağlamak için gelir kaynaklarına ihtiyaç duyarsınız. Kızılay, kurulduğu günden bu yana iktisadi teşekkülleri olan bir cemiyettir. Sadece şu olmuştur; 2018 yılında, derneğin iktisadi teşekkülüyken bu yapılar, tüzel kişiliği bulunmayan iktisadi teşekkülüyken biz, bu yapıları SPK denetimine sokmak ve vatandaşa hesap verebilmek için sermaye şirketlerine dönüştürdük. Kızılay’ın kârlılığı, benden önceki döneme göre 66 kat, cirosu 25 kat artmıştır." dedi.
"5 katı filan maaş yok"
Kerem Kınık, maaşına yönelik iddia ve eleştirilere de şöyle yanıt verdi:
"25 milyar, yıllık, ben ve genel müdürlerim, gelir ve gider tahakkukuna imza atıyoruz. Yapmış olduğumuz iş ve işlemlerden doğan çok sayıda risk var. Örneğin bir beyannameyi geç veriyorsunuz ya da aracınız… Ben, size, bir yılda afet operasyonlarına giden arabamın ödediği trafik cezası miktarını söyleyeyim; 30 bin lira. Kendi makam arabamın. Derneğiz, imtiyazımız yok. EDS’den geçerken ceza ödüyor. Dolayısıyla bir yerden alınan bir ödenti, bahsedildiği gibi 5 katı filan maaş yok. Brütü ikili rakamlar."
Kınık, Kızılay’ın dağıttı ürünlerden gıda zehirlenmesi yaşanmadığını da kaydederek, "Kesinlikle son kullanma tarihi geçmiş bir tane ürünü bırakın, bir tane gıda zehirlenmesi, 200 milyon ürün dağıttık, bir tane gıda zehirlenmesi söyleyin bana." dedi.
Kerem Kınık, "Afet yönetimi, artık toplum temelli afet yönetimine dönüşmüştür. Türkiye Afet Müdahale Planı içinde vatandaşımıza rol verilmemektedir. Vatandaşımızın sorumluluğu yoktur, ama en temel sorumluluğun vatandaşımızda olması gerekir. Vatandaşımızın hiçbir sorumluluğu yok, ama sınırsız hizmet beklentisi var." diye konuştu.
Kınık, yerel yönetimlere yönelik ise "Afeti bütün dünyada yerel yönetimler taşır. İtfaiyeler taşır. Yasal mevzuat açısından bunun geliştirilmesi gerekiyor. Herkes kendi riskini bilecek ve azaltacak. Kurumlar da kendi riskini azaltacak" dedi.
Kerem Kınık, milletvekillerinin "Neden istifa etmediniz" sorusunu da "İstifa edersek 300 bin gönüllünün yönetilmesi kaotik bir duruma dönüşür." diyerek yanıtladı. (ANKA)
Kaynak: www.ekonomim.com