Buluşmak için Ihlamur’u seçmemizin sebebi var: Kaan Sekban’ın çocukluğunun ve gençliğinin hatırı sayılır bir bölümü burada geçmiş. Bir kafede oturup konuşmak yerine büyüdüğü yerlerde gezinme fikri daha güzel geliyor.
Banka otururken etrafına bakıp söylediği gibi, ‘burası onun yaşam üçgeni’: Bir tarafta bankacılık yıllarında çalıştığı Fulya Garanti şubesi, öbür tarafta Ihlamurdere Caddesi üzerinde eskiden oturdukları evleri, arkamızda Siyaset bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden diplomasını aldığı Yıldız Teknik Üniversitesi var.
‘Kitap yazdığımı unuttum’
Yaklaşık iki ay önce çıkan kitabı ‘Küçük Ünlü Uyumu’nu konuşmak için bir aradayız. Kitap daha yeni ama bir yandan da çok eskide kalmış gibi.
Her şey gibi onun da üstünden deprem felaketi geçti.
“Arada birileri sosyal medyadan etiketleyip paylaşmasa ben bile kitap yazdığımı unutacağım” diyor Kaan.
‘Küçük Ünlü Uyumu’nda, 10 yıl bankacılık yaptıktan sonra kendinden bir komedyen yaratan Kaan Sekban’ın son beş yılı var.
Hikaye, 2017’de BKM Mutfak’taki ilk stand-up gösterisiyle başlıyor, 2022’de Los Angeles’ta bir komedi gecesinde İngilizce olarak yaptığı gösteriyle bitiyor.
Kaan aradaki beş yılı nasıl geçirdiğini; onu yukarı taşıyan başarılı işlerini ya da fiyaskoyla sonuçlanan projelerini hafif ve eğlenceli dilini kullanarak samimiyetle anlatıyor.
Ama kitabın asıl ‘numarası‘, bugünkü hayatının geçmişteki izdüşümlerini yakaladığı çocukluk anılarında.
İlkokulu bitirdikten sonraki iki yıl boyunca yarı profesyonel bir tiyatro topluluğunda ‘Çocuk Atatürk’ başrolünü oynarken gösterdiği disiplin ve hissettiği heyecan, dolana dolana geldiği kariyerinin habercisi gibi.
Bazen arkadaşlarına bazen öğretmenlerine kafa tuttuğu hikayelerini okuyunca bugünkü aktivist halleri de yerli yerine oturuyor.
Ailesine bağlılığının nedenleri, kitabı okuyup nasıl bir ailede büyüdüğünü öğrenince daha bir anlaşılır oluyor.
Zaman zaman kahkaha atarak zevkle okuduğum 392 sayfalık kitabın neresini alıntılayayım bilemedim, en iyisi adından başlamak:
Türkçe bir kelimede düz ünlüden (a,e,ı,i) sonra düz (a,e,ı,i), yuvarlak ünlüden (o,ö,u,ü) sonra dar yuvarlak (u, ü) veya düz geniş (a, e) gelirse ‘küçük ünlü uyumu’ sağlanmış oluyor.
Kaan “Peki bankacılıktan sonra komedi geldiğinde ne oluyor” diye önce soruyor sonra anlatıyor: “Yanlış anlaşılmasın, küçük ünlü uyumu ‘az ünlü’ anlamına gelmiyor: Başka türlü yaşamak da mümkün bu ün halini. Ona biraz vurgu yapmak ve biraz da neden ‘büyük ünlü’ olmadığımı, olmak istemediğimi ve asla olamayacağımı anlatmak için kullandığım sarkastik bir gönderme.”
Böyle star olamazsın!
Starlık müessesine bakışı, başarılı ancak fena halde ‘eski kafa’ bir yapımcı organizatörle hikayesinde saklı: “Görüşmek istediğini söyledi. Menajerim Metin’le hemen atlayıp gittik. Bu konularda da hiç cool takılmayız. Ben kurumsal kökenliyim. Hemen gidelim ki hemen halledelim isterim.
Tam eski usul bir organizatör. ‘Kimisi çok isimdir bilet satamaz. Kimisi çok bilet satar isim olamaz. Sen çok bilet satıyorsun. İkisini de olursan Tarkan olursun Cem Yılmaz olursun… Senin ün kısmını halletmen lazım’ dedi.”
Yüzüne söyleyemedim ama hep şu geçti aklımdan: Ben zaten öyle bir şey istemiyorum ki. Bütün gözlerin benim üstümde olduğu bir kariyer istemiyorum. Böyle söyleyince sanki çok başarılı olmak istemiyorum gibi algılanabilir. Benim dediğim, ünü o şekilde yönetmek istemiyorum. Dolayısıyla ün tarafıyla ilgilenmiyorum. Hatta çok çok çok ünlü olmayıp o salonları doldurmak bana daha kıymetli geliyor.”
Sevilmeyi tanınmayı tabii ki istiyor ama ‘büyük ün’ merakı ona göre bir parça demode: “Geçenlerde metrobüse bindim. Bir bey gülümsedi sonra sohbet ettik, arkadaş gibi konuştuk. Ayrılırken, ‘ne kadar sürreal bir an‘ dedi. Aslında ne kadar normal bir şey ama insanlara ne kadar sürreal geliyor. Bazen şaşırıyorlar, nasıl yani şoförün yok mu diye. Ne şoförü ya, gerek yok ki. Arabamı kendim kullanmayı tercih ederim. Araba yerine toplu taşımayı tercih ederim. Taksiye bineceğime otobüsü bin kere daha tercih ederim. Böyle yaşıyorum.”
Toplu taşımaya binmek de bir şey mi, her mesaja cevap veren bir ünlü o. Hatta sokakta seyircisi onu tanımadan o seyircisini tanıyor. Instagram’da paylaştığı çok komik bir hikaye vardı. Sık sık gösterilerine geldikleri için çok iyi tanıdığı bir anne kızı, onların kendisini görmesinden önce fark edip videoya kaydetmiş, ‘Normalde seyirci sahneye çıkanı tanır, bizde tam tersi’ diye yayımlamıştı. Çok güzel bir Instagram paylaşımıydı.
Siyaset her yerde
Kaan Sekban, sosyal medya hesaplarından yalnızca skeçlerini, gösteri tarihlerini ya da günlük hayatından kareleri değil politik görüşlerini de sıklıkla ve açıkça paylaşıyor.
Paylaşmayanları ise ‘korkak’ buluyor.
Kitapta bir ünlü sözlüğü var. Ünlüler ne der, aslında ne demek ister…
Bu sözlüğe göre ‘Ben siyasete girmiyorum’ diyen ünlü aslında ‘Korkağın tekiyim” demiş oluyor. Böyle diyenlerin, ‘Dünyayı ben mi kurtarıcam kisvesi altında korkaklığını meşrulaştırdığını’ düşünüyor Kaan.
“Gülüyorum da bir yandan bu söyleme. Bazıları zannediyor ki siyasetle biz çok ayrı dünyaların insanlarıyız. Hayır siyaset her şeyi kapsıyor. Sokak köpeklerini zehirleyip öldürelim dediklerinde de siyaset oluyor. Bir konser yasaklandığında da bu siyaset oluyor…”
Bu şekil siyasetin her daim içinde. Depremden kısa süre önce Bahçeşehir Koleji’nde asgari ücretle çalışan öğretmenleri okulun yöneticisine savunmuştu.
Mobbing, maaşları elden verilerek sigorta primleri düşük yatırılması, fazla mesai ücreti almadan çalışma gibi konularda beyaz yakalı ‘eski sınıfı’nın yanında defalarca yer aldı.
Kalıcı değişimin peşinde
Depremde sahiplendiği sorun ise kiralık diplomayla iş yürüten yapı denetim firmaları.
“Tabii ki yardımlar yapılıyor yapıyoruz ben de yaptım. Ama bu tarz konularda bilinçlendirme ve farkındalık yaratma kısmına daha çok önem veriyorum” diyor.
“Kalıcı değişim için uyanmak, öğrenmek ve aydınlanmak lazım. Yarın Bahçeşehir Kolejine çocuğunu yazdırmaya giden veliler ‘Siz öğretmenlerinize kaç para veriyorsunuz’ diye sorsun. Öbür gün bir ev tutacak olan insanlar, ‘Buranın yapı denetim raporu nerede’ diye sorsun.”
Sekban’ın depremle ilgili çalışmaları ilk haftalarda canlı yayınlarla gündeme getirdiği Yapı denetim firmalarıyla sınırlı değil.
Gönüllü öğretmen olacak
Yıl sonuna kadar gösterilerinde deprem uzmanları ağırlayıp sahnede sohbet edecek.
Devlet okullarında okuyan ortaokul seviyesindeki öğrencilere Türkçe, matematik, İngilizce, fen derslerini ücretsiz olarak veren Okul Destek Derneği’nin gönüllü öğretmenleri arasına katılmış, yazın 20 çocuğa Türkçe ve İngilizce dersi verecek.
Uzun zaman sonra içimde umut var
Önümüzdeki seçimlerle ilgili çok heyecanlı. “Uzun zaman sonra bir umut var içimde. Toplumdaki kenetlenme ve aydınlığa çıkma arzusu hissediyorum. Farklılıklarımız bir kenara koyup karanlıktan çıkalım ondan sonra fikirsel didişmelere devam ederiz” diyor.
Politika yapmak için ille de meclise girmek gerekmiyor ona göre, hatta meclis o kadar kirli geliyor ki hayatını siyasete vakfetme fikrine hiç sıcak bakmıyor. Ama ille de böyle bir şey yapacaksa çalışma bakanı olmak gibi bir fantezisi var. Mobbing’den uzun mesai saatlerine her yaraya neşter vurup iş hayatını insanların verimli ve mutlu çalıştığı bir noktaya getirmek istiyor.
Dünya insanı
Mesleğiyle hayatıyla ilgili yapmak istediği de çok şey var. İngilizce komedi gösterisi yapmak, New York’ta küçük bir mekan açıp bir ayağını oraya atmak, bir yıl her şeyi dondurup merak ettiği bir konuda eğitim almak, dünya insanı gibi yaşamak…
Kesmiyo’ ne ilaç ne antidepresan
Ama şimdi bu planların hepsi bekleyebilir.
Kaan şimdi bu röportajdan birkaç gün sonra gittiği deprem bölgesinde. “Kimseye haber vermeden kendim gideceğim, ne yapabilirim bilmiyorum ama gitmek istiyorum” diyordu. Niyeti biraz moral vermek, dayanışma göstermek, sarılıp kucaklaşmaktı.
Dün Instagram hikayesinde gördüm. Hatay Samandağ’da çocuklarla ‘Antidepresan’ı söylüyorlardı.
Gitme bur’dan / Sen olmadan ben asla yaşayamam / Kesmiyo’ ne ilaç ne antidepresan / Çözemedim valla’, çok enteresan…
Gel de o çocukların neşesine bakıp gözyaşlarına boğulma… Hem kahrolup hem umutla dolma.
Kaynak: www.diken.com.tr