Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi ziyaretler gerçekleştirdiği KKTC ve Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Türkiye'nin yeni dönemde dış politikasının odak noktasının ne olacağı ile ilgili bir soruya Erdoğan, "Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü idrak ettiğimiz bu yılda özellikle “doğu mu batı mı” gibi bir ayrıştırmaya gitmek, bir defa bizim ilkelerimizin arasında yer almıyor. Biz batıya ne kadar yakınsak doğuya da en az o kadar yakınız. Bizim derdimiz özellikle bu yüzyılda dünyadaki tüm ülkelerle aynı anlayışla bir arada olmak" yanıtını verdi.

"Beklentilere uymamız için İsveç üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım"

İsveç'in NATO'ya üyeliği ve Türkiye'den bu konudaki beklentileri ile ilgili bir soruya yanıt veren Erdoğan şunları kaydetti:

İsveç’in bu beklentileri, bizim bu beklentilere uyacağımız anlamına gelmez. Bizim bu beklentilere uymamız için, her şeyden önce İsveç üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım. Geçenlerde biliyorsunuz NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg İstanbul’da Dolmabahçe’de misafirimdi. Orada kendisiyle de görüştüm. Kendisine söylediğimiz şey şu oldu; eğer bizim İsveç’in beklentilerine illa cevap vermemizi bekliyorsanız, her şeyden önce İsveç bu terör örgütünün yaptıklarını bir defa yok etmesi lazım. Bunları bize Stoltenberg ifade ederken, tam o esnada maalesef yine İsveç’te teröristler caddelerde gösteri yapıyorlardı. Daha sonra bizim İbrahim Bey o görüntüleri de muhatabına gönderdi. “Stoltenberg’le ‏şu anda Cumhurba‏kan‎m‎z gِrü‏me yap‎yor fakat terِristler yine İsveç’te gِsteriler yap‎yor.” dedi. Bunun neresinden tutacaً‎z, neresinden ele alacaً‎z ki Vilnius’ta “Tamam, hakikaten siz bu i‏şi yoluna koydunuz ve bu terِristlere caddelerde göِsteri yapma imkân‎ vermediniz. Dolay‎ıs‎ıyla biz de iyi niyetle buna yaklaş‏al‎m.” diyelim. Şimdi biz bu tablo içerisinde bu i‏şe olumlu yakla‏şmayız

"Miçotakis'e 'Silahlanmayı bırakın artık, bu silahlanmayla nereye varacaksınız?' diyeceğim"

Yunanistan'taki seçimler ve yeni dönemde Türkiye-Yunanistan ilişkileri hakkında açıklamalarda bulunan Erdoğan, "Bizim seçimden sonra Miçotakis aradı, tebrik etti. Böyle bir süreç oldu. Dolayısıyla şu anda Vilnius’ta böyle bir şey olması halinde biz görüşmekten çekinmeyiz. İki komşu ülkeyiz. Yeter ki zaman zaman ileri geri verilen mesajlar olmadıktan sonra, biz düşmanlıkları çoğaltmanın değil azaltmanın peşindeyiz. Dolayısıyla onunla da orada bunları konuşuruz. Tabii burada bir şey var. Söyleyeceğimiz şeyler belli. Nedir o? “Sayın Başbakan, bu silahlanmayı bırakın artık. Yani bu silahlanmayla nereye varacaksınız? Durmadan Amerika size bol bol silah veriyor. Bedava verdiği için mi alıyorsunuz, yoksa para pul istemiyor da böyle mi alıyorsunuz?” Herhalde bunları bir konuşuruz. Şunu da bilin ki biz düşmanlarımızı çoğaltmak için değil, azaltmak için varız. Türkiye budur, Erdoğan budur" dedi.

"Avrupa Birliği dürüst değil"

"Kıbrıs’ta yeni bir görüşme trafiği söz konusu olabilir mi? Özellikle Rumlardan veya başka çevrelerden bu doğrultuda bir talep var mı?" sorusuna Erdoğan şu yanıtı verdi:

Şu an itibarıyla Rum kesiminde mevcut yönetim öncekilere kıyasla daha barışçı bir havanın içerisinde. Eğer bu barışçı havayı devam ettirirlerse ve başta Avrupa Birliği olmak üzere bazı tahriklere kapılmadan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemen eşitlikteki haklarını korumaya “evet” derlerse biz de “niye olmasın” deriz. Ama Kuzey Kıbrıs’ın egemen eşitlik haklarını tanımaları lazım, tanımadıktan sonra bu olmaz. Ben hep anlatıyorum, yani bu işin ilk başı İsviçre Bürgenstock’tur. Orada Yunanistan Başbakanlarıyla, ben Başbakanım o zaman, bizler görüşmeyi yaptık ve o zaman bize söz verdiler, dediler ki “referanduma gitmek suretiyle çıkacak, neticede biz Avrupa Birliği olarak yanınızda olacağız.” Ama bunlar maalesef Kuzey Kıbrıs’ın yanında olmadıkları gibi hemen Güney’i Avrupa Birliği’ne dahil ettiler, Kuzey Kıbrıs’ı ise dışarıda bıraktılar. O gün bugündür bu böyle geliyor, Avrupa Birliği dürüst değil. Biz de 50 seneyi devirdik, hala bu Avrupa Birliği aynı noktada, değişen bir şey yok. Şöyle bir masaya yatıracağız bu işleri. Bizim de bunu gözden geçirmemiz gerekir.

"Kimse 'Cumhurbaşkanı faiz politikalarında ciddi bir değişime mi gidiyor' gibi bir yanılgının içine düşmesin"

Yeni hükümetin ekonomi politikaları, Mehmet Şimşek'in Hazine ve Maliye Bakanlığı'na getirilmesi ile ilgili de açıklamalarda bulunan Erdoğan şunları kaydetti:

Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de şüphesiz ki ekonomi her zamanki o güçlendirme beklentisini yine aynen devam ettiriyor. Yani burada ekonomiyi bir kenara koyalım diyemezsiniz. Her ülkenin ilk işi ekonomidir.  Ve burada da atılacak olan adımda, özellikle gerek Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki görevi gerek Merkez Bankasındaki değişiklik gerek BDDK’da attığımız adım, bütün bunlarla beraber ekonomiyle ilgisi olan Bakanlarımız yani Ticaret Bakanımızdan Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza, savunma sanayiine varıncaya kadar hepsi bu işle ilgili. Tabii ulaştırma önem arz ediyor. Gıda, tarım, hayvancılık en önemli adımlardan bir tanesi. Çünkü onun üzerinden de bizi vurmaya kalkıyorlar. Biz bunlara prim vermeden altyapı ve üstyapıda bütün çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu konularla ilgili olarak bir taraftan da tabii finans sektörümüzü güçlendirmenin gayreti içerisinde olacağız. Finans sektöründe kaynak arayışlarını devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Bizim bankalar noktasında sıkıntımız yok. Bizim bankacılık sektörümüz zaten güçlüdür. Fakat bütün mesele şimdi finans yönetimini daha güçlü hale getirelim ve finans yönetimini güçlü hale getirmek suretiyle bir defa enflasyondaki düşüşü de daha aşağı indirelim…

Tabii bazı arkadaşlar “Cumhurbaşkanı faiz politikalarında ciddi bir değişime mi gidiyor” gibi bir yanılgının içine düşmesin. Ben burada aynıyım. Ama Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası’yla beraber atmasını kabullendik, “hayırlı olsun” dedik ve bu şekilde de enflasyonu tek haneye düşürmekteki kararlılığımızı da bildirdik. Bunu neye dayanarak söylüyoruz? Biliyorsunuz Başbakanlığım döneminde biz (enflasyonu) tek haneye düşürdüğümüzde faiz 4,6’ydı, enflasyon da 6,2’ydi. O zaman yine tabii bu işleri beraber yaptık ve şimdi de Sayın Bakanımıza bunları söyledik, aynı şekilde bunu birlikte yapmalıyız. Biz o zaman “düşük faiz, düşük enflasyon” teorisiyle çalıştık. Şimdi de aynı anlayışla çalışıyorum, aynı düşüncedeyim ve bu şekilde bunu başarabiliriz diye inanıyorum. 

Erdoğan, asgari ücret konusu ile ilgili ise, "Asgari ücret noktasında da biz kesinlikle işçimizi yine enflasyona ezdirmeyeceğiz. Asgari ücrette de elimizden gelen gayreti göstereceğiz. İşçimiz bu noktada rahat olsun, huzurlu olsun. Şu anda çalışmalar yapılıyor, bir an önce de inşallah kararı vereceğiz. Memur maaşlarına ilişkin adım da zaten temmuz ayındaki görüşmelerde atılacak" ifadelerini kullandı.

Erdoğan'dan "Hafize Gaye Erkan" yorumu: Başarılarını bizlere ilettiler, başkanımız bizi mahcup etmeyecek, güzel neticeleri alacağız

Hafize hanımı Mehmet Bey tanıyordu ve kendisi bu teklifi bana getirdi. Biliyorsunuz ben kadro hareketine inanırım. Yani ben bir göreve geldim; ne yapıyorum, kadromla geliyorum; yani Bakan arkadaşlarımı seçiyorum, inceliyorum ve bununla da kalmıyorum, farklı bazı isimler varsa bunlar üzerinde de çalışmalar yürütüyorum ve buna göre de kabinemi oluşturuyorum. Bu kabineyi oluştururken şu anda benim bütün Bakan arkadaşlarım kendi Bakan Yardımcılarını benim önüme getirmişlerdir ve o Bakan Yardımcılarını ben kendilerinden aldıktan sonra ayrıca istihbaratla da onlar üzerinde bir çalışma yapmışımdır.  Nasıldır, ne var ne yok filan… Ve aynı şekilde yurt içinde, yurt dışında… Eğer yurt dışındaysa orada da kimdir, nedir, nasıl birisidir” bütün bunların hepsini soruşturuyoruz. Tabii maalesef çok garip ataklar var. Bu ataklarda da bakıyorsunuz, aman ya Rabbi neler uyduruyorlar neler… Biz tabii artık yani iğnenin deliğinden çok geçtik, bunları pek yutmuyoruz ama çalışıyoruz, ediyoruz. Ve bu kardeşimizin de başarılarını bizlere ilettiler, söylediler. Yani Goldman Sachs’tan tut da oradaki bankacılık, finans sektöründeki çalışmalarına varıncaya kadar bu durumları söylediler. Ve Merkez Bankası’nda bir de bayan yöneticimiz olsun diye düşündük. Bu adımı hayırlısıyla attık. Tabii kendisine de gerekli olan beklentilerimizi söyledik. Ve inşallah bu adımlarla birlikte de gerek Hazine ve Maliye Bakanımız gerek Merkez Bankası Başkanımız bizi mahcup etmeyecekler ve hayırlısıyla güzel neticeleri de alacağız diye düşünüyorum. 

"O partinin ne kaptanıyım ne güverte lostromosuyum"

Erdoğan, CHP içindeki "değişim" tartışmaları  ile ilgili soruya yanıt vererek, "O partinin ne kaptanıyım ne güverte lostromosuyum. Ben AK Parti’nin kaptanıyım, bana AK Parti’yi sorun. Onu da Kılıçdaroğlu’nu yakaladığınızda ona sorun. Yani onlarda kaptan ne yaptıysa yaptı zaten, gemi şu anda bordasından çok kötü çarptı. Her şey ortada. Kiminle yarışıyor, kiminle ne yapıyor, bizi hiç ilgilendirmez. Biz şu anda seçimi elhamdülillah başarılı bir şekilde tamamladık, bitirdik. Onlarda ise altılı masa, dokuzlu masa, on birli masa; ortada masa kalmadı zaten, dağıldı iyice… Şimdi bunu bana sorarsan bu olmaz. Milletim en güzel kararı verdi. Hayırlısı olsun" diye konuştu.

"Masa etrafındakilere bakıp konuşacak olursak, vermezler diye düşünüyorum"

Yeni anayasa konusunda muhalefet partilerinden destek bekleyip beklemedikleri ile ilgili bir soruya da Erdoğan şu yanıtı verdi:

Kahramanmaraş'ta deprem! Kahramanmaraş'ta deprem!

Masa etrafındakilere bakıp konuşacak olursak, vermezler diye düşünüyorum. Ama bizim grubumuzun görevi nedir? Vereceklermiş gibi gidip kendileriyle görüşmektir. Arkadaşlarımıza ben görevi veririm, arkadaşlarımız grup başkanlarıyla veya başkan vekilleriyle görüşmelerini yaparlar. “Böyle bir anayasa değişikliği için ne dersiniz?” diye sorarlar. Eğer böyle bir anayasa değişikliğine “evet” derlerse biz de muhalefetle niçin anayasa değişikliğine gitmeyelim. Ki bunların içerisinde de en önemli maddemiz ailedir. Aile konusuna biz hassasiyetle eğiliyoruz. İki, Aile ve Gençlik Bankası çok çok önemli. Bu konuyu yine aynı şekilde kendilerine taşırız. Eğer buna olumlu yaklaşırlarsa bununla da ilgili adım atarız. Yani bunların bazıları anayasa değişikliği gerektirir, bazıları ise yasal düzenleme gerektirir. Ve şu anda anayasa değişikliği gerektiren konularda muhalefet bu işe “evet” der mi sorusunun cevabına gelince, maalesef orada çok çok iyimser değiliz. 

Independent Türkçe

Editör: Haber Merkezi