Gazetemiz yazarı Barış Terkoğlu, bugünkü, "Emeklilikte YAŞ’a takılan generalin perde arkası" başlıklı köşe yazısında, 15 Temmuz 2016'da düzenlenen darbe girişiminin ardından beş yıl boyunca, Hava Kuvvetleri Personel Başkanlığı yapan Kutlay Demir'in hikâyesini anlattığı yazısından sonra yaşanan gelişmeleri paylaştı.
Terkoğlu'nun yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Aslında, Türkiye onun adını, geçen yıl gazeteci Müyesser Yıldız sayesinde duymuştu. 15 Temmuz’un ardından iki kez terfi ettirilmiş, önce tuğgeneral, sonra tümgeneral yapılmıştı. Hakkında hazırlanan terfi dosyasında şunlar yazıyordu: 'FETÖ/PDY ile kararlı bir şekilde mücadele etmektedir', 'PDY ile ilgisi yok. Ancak başka cemaat bağlantılı olduğu kanaatindeyim', 'Terfi etmeli (eşi türbanlı), hükümet yanlısı'. Derken, geçen yıl, 15 Temmuz’dan sonra Kara Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı’na atanan Tuğgeneral Serdar Atasoy’un FETÖ üyesi çıkmasının ardından, Kutlay Demir de istifa etti. İstifa dilekçesi işleme konulmadı. Kutlay Demir, geçen yılki YAŞ’ta, Diyarbakır’daki Muharip Hava Kuvveti Komutan Yardımcılığı’na atandı.
MAHREM İMAMLA BAĞLANTILI
Kimse ne olduğunu anlamamıştı. Geçen 28 Temmuz’da, süreci açıklığa kavuşturan olayı anlattım. Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ’nün askeriyedeki mahrem imamlarından Adem Özkan hakkında iddianame hazırlamıştı. İddianamede şu yazıyordu:
“2007-2010 yılları arasında şüpheli Adem Özkan’ın Hava Kuvvetleri Komutanlığı Bandırma 6. Ana Jet Üssü Komutanlığı’nda görevli subaylar Kutlay Demir, (…) ile ankesörlü telefonlardan örgütsel görüşmeler yaptığı, örgütsel buluşma ve toplantılar için yer ve zaman belirledikleri, birlikte örgütsel toplantılara katıldıkları hususunun tespit edildiği...”
Adem Özkan’ın ankesör görüşmelerine bakıldığında, sadece Kutlay Demir adına kayıtlı hattı değil, eşi A. Demir adına kayıtlı hattı da aradığı görülüyordu.
Olay tam bir skandaldı. Yazımdan sonra kimi beklenen kimi sıra dışı gelişmeler oldu.
FETÖ DEĞİL KARŞITI HEDEF
Önce en önemlisinden başlayayım. Demir, YAŞ’ta emekli edildi. Meğer birileri, bu bilgilerin açığa çıkmaması için çırpınıyormuş. Demir’e tekrar kritik bir görev verilecekmiş. Ancak yazdıklarım planlamayı bozmuş. Demir’in FETÖ imamlarıyla ilişkisi, devletin zirvesinde yankılanınca, Demir’e emeklilik yolu görünmüş.
Şaşırdığım bu olmadı...
Yetmemiş, söz konusu iddianameye giren bilgilerin nasıl sızdığına ilişkin karargâhta bir inceleme başlatılmış. Sonunda Tuğgeneral Aziz Adalı, günah keçisi ilan edilmiş. Bilgileri, Adalı’nın sızdırdığına inananlar, onu emekli etmiş. Yetmemiş, rütbelerini sökmek için de çalışma başlatmış. 15 Temmuz’dan sonra, TSK’deki FETÖ mücadelesine destek için, THY’deki işini bırakıp TSK’ye dönen Adalı, zaten olağan şüpheliymiş. Zira Adalı, savcılık belgelerini görünce, 'Neden FETÖ imamlarıyla iltisaklı bir asker hâlâ görevde' sorusunu açıktan soruyormuş. Kısacası, birilerinin derdi, TSK’yi FETÖ’den arındırmak değil, FETÖ iltisaklı isimleri saklamak! O kadar ki, Demir ile ilgili savcılık evraklarını sosyal medyada paylaşan, bir dönem kumpaslarla hapis yatmış Ahmet Zeki Üçok hakkında bile, bu nedenle tahkikat başlatılmış!
KİMLER DEVREYE GİRDİ?
Gazeteci, kaynağını açıklamak zorunda değil. Zaten yazdığım, herkese açık bir iddianame. Ama vicdani huzur için söyleyebilirim ki bana Demir’in FETÖ iltisakını gösteren iddianameyi, Adalı vermedi. 15 Temmuz’dan önce TSK’deki FETÖ’cüleri yazanlara dava açan, FETÖ’yü soruşturan savcılara belge-bilgi göndermeyen karargâh, ne yazık ki tarihten ders çıkarmamış!
Bu kadar değil...
Demir’in geçen yılki istifasından sonra da neler olduğunu duydum. Meğer AKP milletvekili Şirin Ünal, eski Bakan Taner Yıldız, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı devreye girmiş. Cumhurbaşkanına, Kutlay Demir’in eşinin örtülü olduğunu, başka bir cemaatte bulunduğunu anlatıp, tasfiye edilmemesini istemişler. Demir’in görevden alınmasının 'TSK’de 28 Şubat’ı hortlatacağını' söylemişler. Erdoğan da 'Bir daha incelensin' demiş. Koca devletin koca ordusunun geleceği böyle çiziliyor!
Cam kırıklarının üzerinde yürürken gerçeği arıyoruz. Ardımızda bıraktığımız kan, bizim değil. Arınmaya giden yolculuğun çileli nişanı sadece...''