Malatya’da deprem alanını gezdikçe, insanlarla konuştukça, arama kurtarma, yardım çalışmalarını gördükçe, devlet kurumlarının organizasyonuna baktıkça şunu bir kez daha anladım:
Gerçekle ancak sahada yüzleşebilirsiniz.
Buraları görmeden ve burada bulunmadan işin gerçek boyutunu ve içinde bulunduğumuz durumu tam kavrayamazsınız.
BU DEPREMDEKİ GERÇEĞİMİZ NEDİR?
Dünyanın hiçbir devleti bu denli büyük çaplı bir yıkımın, art arda 7.5 şiddetindeki depremin yarattığı enkazından altından tek başına kalkamaz.
Bu bir gerçek.
Bunu dillendirmenin bir devleti acziyete düşürdüğünü zannedenler var.
“Her yere ulaştık, ulaşılmadık yer kalmadı” gibi açıklamaları bu nedenle yapıyorlar. Çok yanlış. Bunun gerçekle alakası olmadığını burada görebiliyorsunuz.
Gönderilen arama kurtarma ekip sayısının 15 bin olduğu söylendiğinde bunun çok iyi bir rakam olduğu zannedilebilir.
Ancak bunun ne kadar yetersiz kaldığını, gelen ekiplerin bir kısmının tecrübesiz olduğunu yine enkaz başına geldiğinizde görebilirsiniz.
Gerçeğimiz şu, ne Ankara’nın açıkladığı gibi duruma hakimiz, her şey yolunda ilerliyor ne de başkalarının söylediği gibi “Hiçbir şey yapılmıyor, devlet çöktü” denebilir.
DEVLET ŞOK GEÇİRİYOR
Onlarca afet görmüş, onlarca kriz yönetimine şahit olmuş biri olarak bu depremde gördüğüm şey, devletin bir şok geçirdiği oldu.
Tıpkı insan gibi, devlet de kurumlarıyla birlikte şok geçiriyormuş demek ki.
İlk gün Malatya’da arama kurtarma çalışmaları neredeyse yapılamadı. Enkazın altında vatandaşlar yalnız kaldı. Asker, polis, AFAD görevlileri hareket edemedi.
Bunun en büyük nedeni ikinci deprem oldu Malatya’da.
Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, “Biz aslında ilk depremden sonra işin altından kalkabilirdik. Ancak ikinci deprem bizi çökertti. Arama kurtarma ekiplerimiz enkazın altında kaldı. Biz de ne yapacağımızı şaşırdık kaldık” dedi çatlak duvarlı kriz merkezinde.
48 saattir uyumayan, valiler, emniyet müdürleri, AFAD yetkilileri, görevliler bu şokun en büyük muhatapları.
KOORDİNASYON SORUNU
Bu şoku yaşamak doğaldır. Ancak bu şoku atlatmak ve hızla aksiyon almak ise bir iyi yönetişim becerisidir. İşte burada sorunlarımız var.
Ben bunca afet tecrübesi olan, bunca yeteneği olan devletin sahada bocalamasını şok geçirmesine ve yönetişim konusunda becerisinin tuhaf biçimde gerilemesine bağlıyorum.
Kurulan kriz merkezlerinde bakandan idari sorumluya kadar hepsinin yöneticilik konusunda yüksek becerilere sahip insanlar olması gerekir.
Ancak böyle olmadığını sahada görebilirsiniz.
GERÇEKLE YÜZLEŞELİM KENDİMİZE GELELİM
Malatya kriz merkezinde üçüncü günde bile hala enkazda canlı var ihbarları geliyor. Hala o enkaza gidip arama kurtarma çalışmaları tam olarak yapılamıyor.
Üçüncü günde cenazelerinin çıkartılmasını enkaz başında, ateş yakarak bekleyen insanların gözünde acıyı ve çaresizliği görebilirsiniz.
İki gün boyunca yemek bulamayan, çeşmelerden akan çamurlu suyu içemeyip susuz bekleyen insanlar gördüm.
Elazığ 1 saat 20 dakika uzaklıkta ve depremde hiçbir şey olmadı ama oradan buraya ekmek getirmek 10 saat sürdü.
Buna yönetim, organizasyon, koordinasyon sorunu denir.
Tüm bunlar bize bir şeyi gösteriyor: Devletin imkan ve kabiliyetini, organizasyon yeteneğini, bürokrasinin kedi içindeki sorunlarını, siyasilerin olaylara bakışını gözden geçirmek zorundayız. Gerçekle yüzleşerek devleti şoktan kurtarmak, kendine getirmek zorundayız.
Zira bizi bekleyen daha büyük bir felaket var: İstanbul depremi bundan daha kötü olacak.
Kaynak: www.haberturk.com