Aytun Çıray, önümüzdeki yerel seçimlerin turnusol kâğıdı olacağını söyledi: Merkezde boşluk dolmadı
İYİ Parti’den istifa eden eski milletvekili Aytun Çıray, siyasette merkez parti boşluğuna dikkat çekerek yerel seçimlerin turnusol kâğıdı olacağını söyledi. Çıray, CHP’deki “değişim” tartışmaları için de “‘Sen kalk ben oturayım’ şeklinde olacağına inanmıyorum. Değişim, yer değiştirme değildir” dedi. Partisinden istifasının gerekçelerini detaylandıran Çıray, İYİ Parti lideri Akşener’in seçime girebilmek için CHP’den 15 milletvekili transferi için kullandığı “Hayatımın en büyük pişmanlığı” açıklamasını sert sözlerle eleştirdi. Çıray, “Meral Hanım siyasi canlı bomba gibi davrandı” ifadesini kullandı.
- “Kılıçdaroğlu “hayır” dese asla gidemezdim. İzni için kendisine Türkiye adına minnettarım. Sonuçta İYİ Parti bir fonksiyon icra etti. Büyükşehirlerin alınmasında en büyük faktör olan psikolojik bariyeri kırdı.”
- “Muhalefet, yerel seçimlerde demokrasi ittifakı için samimi olmalı ve topluma bir at pazarlığı yaptıkları gibi bir izlenim vermemeli. Merkezde boşluk doldurulamadı. Mahalli seçimler turnusol kâğıdı olacak.”
Eski İzmir Milletvekili ve müsteşar Aytun Çıray Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
- İYİ Parti’nin kurucu genel sekreteriydiniz, içeride kalıp mücadele yerine neden istifayı tercih ettiniz, bir tasfiye süreci mi oldu?
Aslında bir siyasi olarak geçmişe takılmayı pek sevmem. Polemik yapmak gibi bir niyetim de yok. Ancak bu sorunuza vereceğim cevabın doğru anlaşılması için bir yakın tarih hatırlatması yapmalıyım. Ayrıca o süreçleri birlikte yaşadığınız kişiler kendi pencerelerinden anlatıp, yazmaya başladıklarından, bu aynı zamanda bir mecburiyet olarak ortaya çıkıyor. Aksi halde içinde politika yapıcı olarak önemli bir rol aldığınız dönem kayda yanlış geçebilir. Neticede siyaseti ‘el kaldır el indir’ anlayışı ile yapmadığımdan sorunuzu siyaset insanı ciddiyeti ile cevaplayacağım.
- Tabii, buyrun...
FETÖ tarafından Ergenekon adı verilen ve TSK’yı tasfiye operasyonları ile başlayan ürkütücü bir süreç yaşadık. Ardında 17/25 Aralık darbe tabanlı yolsuzluk soruşturmaları ortaya çıktı. Sonra 7 Haziran 2015 seçimlerine Sayın Erdoğan’ın anayasayı değiştirme yetkisi istediği seçimler yapıldı. Seçimleri muhalefet kazandı. Deyim yerindeyse millet iktidarın burnunu sürtmüştü. Fakat merhum Baykal’ın Sayın Erdoğan’ı Beştepe’de ziyaretiyle AKP’ye moral geldi. Arkasından aniden başlayan terör hadiseleri ortaya çıktı. Bombalar patladı. Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli bir koalisyon kurulmasını engellediler. Muhalefet TBMM Başkanı’nı kendi içinden seçemedi. Sayın Erdoğan tüm demokratik teamüllere aykırı olarak Sayın Kılıçdaroğlu’na hükümet kurma görevi vermedi ve Türkiye Sayın Erdoğan’ın kontrolünde 1 Kasım 2015’te tekrar sandığa götürüldü ve AKP tekrar tek başına iktidar olacak çoğunluğu elde etti. İşte bu süreçte AKP’nin boşalttığı yerde yeni bir merkez parti ihtiyacı iyice belirginleşti. Siyasi yelpazedeki boşluk Sayın Kılıçdaroğlu’nun da dikkatinden kaçmıyordu. Bu düşüncemi Sayın Akşener ile 7 Haziran 1 Kasım seçimleri arasındaki dönemde paylaştım.
‘CHP ADETA KUŞATILMIŞTI’
- Parti kurmak için niye o tarihten 2017’ye kadar beklendi?
Şartlar öyle gerektirdi. Biliyorsunuz o arada bir de kalkışma oldu. Ardından Sayın Akşener ve bir grup arkadaşı MHP’de olağanüstü kurultayı toplamak istediler, başaramadılar. Öyle olunca yeni bir parti kurmanın şartları oluştu. Hatta kendini dayattı. Çünkü; MHP’nin de AKP’nin yanında yer alması ile birlikte CHP adeta kuşatılmıştı. Bunu 16 Nisan 2017 anayasa referandumunda herkes gözlemledi. Artık tarihsel ve dayatılan konjonktür gibi nedenlerle CHP’nin tek başına bu kurguyu bozması adeta imkânsızdı. “O halde efendim” dedim Sayın Kılıçdaroğlu’na “Demirel’in dediği gibi ‘halin icabını’ yapmama, Sayın Akşener öncülüğünde yeni kurulacak partiye destek vererek onu MHP küskünleri partisi görüntüsünden çıkarmaya katkı vermeme izin verir misiniz?” Verdi. Bu her babayiğidin yapabileceği bir şey değildir. Eleştiriye açıktır ve cesaret ister.
‘İZİN İÇİN MİNNETTARIM’
- Sayın Kılıçdaroğlu size gitmemenizi söyleseydi ne yapardınız?
“Hayır” demesi halinde asla gidemezdim. Öylesi kendi ahlâk anlayışıma ve CHP’ye ihanet olurdu. İzni için kendisine Türkiye adına minnettarım. Sonuç itibarı ile İYİ Parti bir fonksiyon icra etti. Büyük şehirlerin alınmasında en büyük faktör olan psikolojik bariyeri kırdı. Detaylar bir kitap çalışmasının konusudur. Sorunuza cevap vermeden önce bunları niye anlattım?
- Niye?
Birincisi; son zamanlarda Kemal Bey’e eleştiri dozunu aşan yorumlar nedeni ile, ikincisi ülkesi yerine kendi çıkarlarını düşünen bir siyasinin yeni kurulacak ve ne olacağı belli olmayan bir partiye gitmek yerine idare-i maslahatçı bir tutum ile davranabileceğini anlatmak için. Çünkü o sırada ne CHP’nin Sayın Genel Başkanı ile ne de saygıdeğer CHP tabanı ile en ufak bir sorunum yokken ülke çıkarı için bir yola çıktım. Şimdi gelelim “tasfiye” ile ilgili sorunuza…
‘KIRILMA 2020 KURULTAYI’
- Evet. Zaten siz de bir tasfiye sürecinden söz etmiştiniz..
Doğru. İYİ Parti’de kırılma noktası 2020 Eylül’ünde yapılan Kurultaydır. Sayın Akşener, kendi önerisi olan bir GİK listesine sözde destek istedi. Ardından pusulalar yayılarak Sayın Akşener’in listesinden oy verilmemesi gerekenler telkin edildi. Oylama başlamadan bu konuda kendisini uyarmama rağmen müdahale etmedi. Özellikle ben ve Ümit Özdağ hedeflenmiştik. Niye? Bu sorunun cevabı sadece bizim için değil bence Türk siyasetinin yönü için de önemli. Niye? Ertesi günü bu konuda kendisi ile görüştüm. ‘Haberim yok’ dedi. Ama o Kurultay İYİ Parti’ye çok zarar verdi. Evet o Kurultay bir tasfiye operasyonuydu. Ama niye? Bir lider partiyi birlikte kurduğu ana ekibini niye sürekli tasfiye eder.
- Seçim öncesi adayların belirlenmesi için yapılan temayül yoklamasını eleştiriyorsunuz, ne olmalıydı?
Hakkımda ‘Temayül yoklamasına korktuğu için girmedi’ diyemesinler diye İzmir 2. Seçim çevresinde kayıtlı üyeler arasında İntegral Araştırma Şirketi’ne bir anket yaptırdım. Bu ankete göre adil bir önseçimde yüzde 65 ile birinci çıkacağım görüldü. Ama ben o sırada Sayın Akşener’le siyaset yapmama kararımı vermiştim. Yani bu konuda çok söze gerek yok. Temayül yoklaması Sayın Akşener’in sonuçlarına uymadığı uyduruk bir yöntemdi. Bir Büyükelçimizi ve Merkez Bankası’nın dünyaca saygın başkanını sözde temayül yoklamasına sokuyorsunuz, sözde kaybediyorlar. Partinin Grup Başkanı’nı sözde temayül ile siyaset dışına itiyorsunuz. Üstelik uyduruk temayüle bile uymuyor ve kazananların yerine başkalarını atıyorsunuz. Nitekim seyirciler yani seçmenler böyle berbat bir tiyatro oyununa rağbet etmediler. Meral Hanım bunu bilecek biridir. O halde “Niye?” sorusu burada da ortaya çıkıyor.
- Seçim arifesindeki istifanızın ardından size ‘adaylık sıranızı beğenmediğiniz’ yönündeki eleştiriler yönetildi...
İşte size ilk sorunuzdan sonra yaptığım yakın tarih hatırlatmasını zorunlu kılan sebeplerden biri de bu haksız itham. Böyle derdi olan bir siyasetçi niye CHP gibi kurumsal bir partiyi bırakıp, ne olacağı belli olmayan bir maceraya girsin? Ayrıca Sayın Akşener beni kendisine başdanışman olarak atarken, “Sana 1999’dan bir borcumuz var, bu defa seçilme garantin benim” demişti. Ayrıca neden Gaziantep, Kocaeli, Sakarya ve Muğla gibi illerde temayül yapılmadı? Yahu İdris Naim Şahin gibi yargılanması gereken biri veya sosyal medyadaki küfürlerini okurken utanılan diğeri bu partinin hangi kurucusundan, neferinden daha önde gelebilir? Niye?
- ‘Temayül yoklaması öncesinde istifa kararını vermiştim’ diyorsunuz, bu kararı almanızdaki sebep neydi?
Çok sebebi var. Birden fazla... Ama FETÖ’yü yıllarca devlet adına takip etmiş olan bir ilahiyatçıdan aldığım mesaj ve ömrünü devletin istihbaratına adamış bir Polis Müdürü de etkili oldu. FETÖ’den yargılanması gerekenlere ve bir takın tufeylilere listelerde yer verileceğini öğrenmem kararımı kesinleştirdi. Başka çok güçlü siyasi gerekçeler de var tabii…
‘İDRİS NAİM ŞAHİN NASIL OLUR DA YARGILANMAZ’
- Bir ilahiyatçı ve bir polis müdürü size ne mesaj verdi?
İlahiyatçı bana gönderdiği haberde ‘Siz listelerde olmayacaksınız, FETÖ öyle istiyor’ dedi. Polis müdürü ise bilinen biri. Bir tweet attı ve ‘Ben siyasi mesaj atmıyorum ama ilk kez yazıyorum, bu kişiler aday gösteriliyor’ dedi. Ben FETÖ komisyon üyesiyken söz ettiğim eski emniyet genel müdür muavini komisyona geldi ve kendisini dinledik. ‘İdris Naim Şahin’in atadığı emniyet müdürlerinin 74’ü FETÖ’cü çıktı’ diye anlattı. Düşünebiliyor musunuz? Bunun üzerine soruyorum, ‘Nasıl olur da yargılanmaz bu adam’. Kendisi siyasete karışmak istemediği için isim söylemiyorum.
- ‘Ben ve arkadaşlarım’ ifadesini kullanıyorsunuz. Yeni bir parti kurma düşünceniz var mı?
Yok ancak merkezde boşluk doldurulamadı. Mahalli seçimler turnusol kâğıdı olacak.
- Peki CHP’ye dönmeyi düşünür müsünüz?
CHP’den ayrılırken yazdığım istifa mektubum, “Ben, CHP’nin ölünceye kadar manevi üyesiyim” diye biter. Yani o bizim ana nehrimiz. 9. Cumhurbaşkanımız Demirel’in bana söylediği gibi, “CHP Türkiye’nin olmazsa olmaz partisidir.”
‘SİYASİ CANLI BOMBA’
- İYİ Parti kurultayı geride kaldı. Sayın Akşener ‘hesaplaşma’ derken sizce ne kastetti, siz kiminle hesaplaşma olacağını düşünüyorsunuz?
Çocukken torunlarından biri çok bağırıp çağırdığında anneannem “Suç bastırıyor” derdi. İçinde vizyon ve misyon olmayan Kurultay konuşması ciddiye alınmaz. Zaten delege de ona, yakın çevresinin üzerini çizerek cevap verdi. Düşünebiliyor musunuz; grubunda alevi olmayan, vali büyükelçi ve sürekli anayasa tartışılacak bir ülkede yetkin anayasacı olmayan parti Türkiye'yi yönetmeye tali olabilir mi? Meral Hanım siyasi canlı bomba gibi davrandı.
‘LİDERLİK KAPASİTESİ SORGULANIR’
- Meral Akşener, 15 milletvekili için ‘Hayatımın en büyük pişmanlığı’ dedi. Siz ne düşünüyorsunuz, Akşener’in ifade ettiği gibi ‘kuyruk siyaseti’ne yol açtı mı?
Aslında hayatımın en büyük mutluluğu demeliydi; çünkü ’15 milletvekili olayı’ gerek kendisinin liderliği gerekse İYİ Parti için siyasi partiler tarihimizde benzeri görülmemiş bir imkan kapısı açmıştı. Ama Sevgili Balbay'ın deyişiyle siyasi tarihimizin 'en büyük insan öğütücüsü’ olunca olağanüstü fırsatlar bozuk para gibi harcanıyor. Size de eşine rastlanmamış bu başarısızlığı perdelemek ve örtmek için bir dramayı abartılı mimikler ve vücut dili eşliğinde, esasen “kuyruk siyaseti” gibi liderlik kapasitenizin sorgulanmasına yol açacak ibarelerle acıklı bir liderlik parodisi sahnelemek kalıyor... Hem yıllar öncesine dayalı var olduğunu zannettiğim dostluğumuz nedeni ile kendisi adına, hem de herkesin emeği olan İYİ Parti adına çok üzüldüm...
- Böyle bir ortamda muhalefetin seçim kaybetmesinin siyasi açıklaması sizce nedir, nerede hata yapıldı?
Masanın oluşum safhaları maalesef ‘süreçler’ olarak iyi yönetilemedi. Ama bu iyi yönetilemeyiş çeşitli faktörlerle fark edilemedi. Fark edenlerse meseleye yeterli berraklıkla dikkat çekemediler. Sonuçta süreçler başarının temel şartı olan seçmen güveni üretemedi. ‘Masa krizi’ ile de ortaya olağanüstü bir hayal kırıklığı çıktı.
- 3-6 Mart tarihleri arasında “masadan kalkma” olarak nitelenen gelişmelerin seçime etkisi sizce nasıl oldu?
Tartışmasız, başta İYİ Parti için negatif olarak etki etti.
‘MUHALEFET DERİN YASTAN ÇIKMALI’
- Seçmen seçimin kazanılacağına ikna olmuştu, şu an umutsuzluk hakim. Yerel seçimlere kadar bu umut tazelenebilir mi?
Hiç endişe etmeyin tazelenir. Yeter ki muhalif unsurlar derin yastan çıkabilmeyi başarsınlar ve milletin önüne objektif bir başarı listesi ile çıksınlar.
- Muhalefet yerel seçimlerde nasıl bir yol haritası izlemeli?
Demokrasi ittifakı için samimi olmalılar ve topluma bir at pazarlığı yaptıkları gibi bir izlenim vermemeliler.
- Millet İttifakı bir kopuş sürecine girmiş olabilir mi?
Yeni bir pazarlık sürecine girmiş olduklarını düşünüyorum. Ancak bunun için kullandıkları dil özellikle Sayın Kılıçdaroğlu için çok yaralayıcı. Bunun kimseye faydası olmaz. Şimdiden YSP’ye ağır beyanlarda bulunmak sizce kimin işine yarar?
‘DEĞİŞİM VİZYON VE MİSYONLA OLUR’
- CHP’deki ‘değişim’ çağrıları için ne dersiniz?
CHP’nin iç tartışmaları hakkında konuşmam siyasi terbiyeye aykırı olur. Genel olarak fikrimi söyleyebilirim; değişimin “Sen kalk ben oturayım” şeklinde olabileceğine inanmıyorum. Değişim, yer değiştirme değildir. Aynı anda milletin önüne onu harekete geçirecek bir vizyon ve misyon koymalısınız. Yetkin kadrolarınızı takdim etmelisiniz. Aksi halde toplumsal karşılığı olmaz.