SİYASET

AKP'nin 'türban serbestisi' teklifi Meclis'te... Burka ve çarşafın yolunu açabilir

Türkiye, 50 yıl sonra, bu kez “anayasa değişikliği teklifi” üzerinden “türban serbestisini” tartışıyor. Yaklaşık 2 aydır Türkiye’nin gündemini meşgul eden ve “hazır olduğu” söylenen “türban serbestisi” ve “ailenin korunmasını” içeren anayasa değişikliği teklifi, TBMM Başkanlığı’na sunuldu.

Aralarında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un da imzasının yer aldığı 336 milletvekilinin imzasıyla sunulan teklif metninde yer alan düzenlemeye göre “hiçbir kadın tercih etiği kıyafetinden dolayı” başta eğitim öğretim hakkı olmak üzere hak ve hürriyetlerini kullanmaktan mahrum bırakılamayacak. Ancak maddenin “türban serbestisi” ile birlikte “burka, çarşaf” gibi diğer kılık kıyafet serbestisini de getirebileceği değerlendiriliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın LGBTI+’ları hedef aldığı “ailenin korunmasına” yönelik düzenleme ile de “aile olabilmek için kadın ve erkek şartı” getirildi.

CHP’nin “başörtüsü” yasa teklifine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “anayasa restinin” ardından, başta Adalet Bakanlığı olmak üzere AKP’nin hazırladığı anayasa değişikliği teklifi, AKP ve MHP milletvekilleri, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Bağımsız Milletvekili Mehmet Fatih Şeker’in de imzasıyla TBMM Başkanlığı’na sunuldu. 336 milletvekilinin imzasıyla sunulan teklifte, TBMM Başkanı Şentop, MHP lideri Bahçeli ve AKP Grup Başkanı İsmet Yılmaz’ın da imzası yer alıyor.

Teklif, yürürlük maddesiyle birlikte 3 maddeden oluşuyor. Mevcut anayasanın “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir” hükmünü içeren 24. maddeye “türban serbestisi” fıkrasını ekliyor. Eklenen fıkra şöyle:  

“Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaz. 

Hiçbir kadın; dini inancı sebebiyle başını örtmesi veya tercih etiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir suretle yoksun bırakılamaz. Bu nedenle kınanamaz, suçlanamaz ve herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulamaz. Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda devlet, ancak dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir suretle engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alır.”

BİKİNİ VE BURKAYA KAPI AÇAR MI?

Teklif metninde yer alan “hiçbir kadın tercih ettiği kıyafetinden dolayı...” ifadesi, “kadınların kılık kıyafetleri ile ilgili geniş bir pencere açıyor.” Kulislerde, söz konusu hükmün “salt türban serbestisini içermeyeceği, bununla birlikte burka, çarşaf gibi ‘siyasal simge’ olarak nitelendirilen kıyafetlerin de önünü açabileceğine” dikkat çekiliyor. Bununla birlikte söz konusu fıkra ile “türban serbestisi” hükmü, salt kamu kurum ve kuruluşlarda değil, özel sektör için de geçerli olacak. Anayasa değişikliği teklif metninde yer alan fıkra bu haliyle, “hem devlet, hem de gerçek ve tüzel kişilere negatif bir yükümlülük getiriyor.” Teklifte, maddenin gerekçesine de şu örnek veriliyor: 

“Bir kadının kamu veya özel kesimde görev alması yahut çalışması, anayasanın 70. ve 49. maddelerinde düzenlenen kamu hizmetlerine girme ve çalışma hakları kapsamında birer temel hak ve hürriyet olması hasebiyle, bu hakların kullanımı bakımından başı örtülü veya açık olması şartını içeren herhangi bir düzenleme yapılamayacak ve uygulamada böyle bir şart getirilmeyecektir.” 

‘LGBTİ+’ DÜZENLEMESİ RESMEN TEKLİFTE 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen aylarda LGBTİ+ bireyleri hedef alan, “LGBT diyorlar, güçlü bir ailede LGBT diye bir şey olabilir mi?” ifadelerini kullanmış ve “ailenin korunmasına yönelik hükmü de anayasal güvence altına alacaklarını” belirtmişti. Erdoğan’ın sözünü ettiği düzenleme de anayasa teklif metnine girdi. Mevcut anayasanın 41. maddesi, teklifte şu şekilde düzenleniyor: 

“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. maddesinin kenar başlığı “I. Ailenin korunması, evlilik birliği ve çocuk hakları şeklinde ve birinci fıkrasında yer alan ‘temeldir ve’ ibaresi, ‘temelidir. Evlilik birliği ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir ve’ şeklinde değiştirilmiştir.” 

50 YIL SONRA ‘AYNI FİLM’

Türkiye’de “türbana” yönelik tartışmalar, 1951 yılına, sadece erkek öğrencilerin eğitim gördüğü imam - hatip okullarına kız öğrencilerin dini eğitim almasına yönelik kursların açılmasına dayanıyor. Takvim 1966 yılını gösterdiğinde, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde, Nesibe Bulaycı isimli bir öğrenci, “derslere türbanla girmek istedi.” 1967 yılında da yine aynı fakültede bazı kız öğrenciler derslere “türbanla katılmak” istediğini belirtince, aynı yıl Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde protestolar başladı. 1982 yılında “türbanı yasaklayan” Yükseköğretim Kurulu (YÖK), iki yıl sonra yasağı kaldırdı. 1987 yılında ise “türban” üniversitelerde “disiplin suçu” sayıldı. Turgut Özal’ın 2 hükümet döneminde ise YÖK ile ilgili yasa değişikliği çıkarıldı ancak bu değişiklik, dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. 1990’lara gelindiğinde “siyasal bir simge olarak nitelendirilen türbana” yönelik eylem ve protestolar, Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde yapılırken, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “türban yasağını” kaldıracağını açıkladı. 6 ve 9 Şubat 2008 tarihlerinde, “üniversitelerde türbana serbestlik getiren” anayasa değişikliği TBMM’de, 518 milletvekilinin katıldığı oylamada, 411 ‘evet’ oyuyla kabul edildi. Ancak CHP, bu değişikliği Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. 2013 yılında ise Erdoğan’ın açıkladığı “Demokratikleşme Paketi” kapsamında “kamuda türban yasağını kaldıran” düzenleme Resmi Gazete’de yayımlanarak, yürürlüğe girdi.

Kaynak: www.cumhuriyet.com.tr