Kahramanmaraş'ta deprem! Kahramanmaraş'ta deprem!

DR. GÜLAY ERTÜRK*

21’inci yüzyılın Türkiye’sinde kuduz’a yakalanmış 10 yaşında bir çocuğun yaşam mücadelesini kaybettiğini üzülerek öğrendik.

Dünyada her yıl 60 bine yakın insanın kuduzdan öldüğü doğru; ancak gelişmiş ülkelerde bu ölümlere rastlanmıyor, yani geri kalmış ülkelerin sorunu kuduz. İşin acı tarafı ise Türkiye dünyada kuduz aşısını yapan üçüncü ülke ama hala kuduzla mücadele ediyor.

Kuduzla mücadelenin en etkin yolu, sokak hayvanlarını kontrol edip aşılamak. 

En çok köpeklerden geçer

Kuduz en çok köpeklerden bulaşır (yüzde 93). Yüzde 6 oranında da kedilerden. Kaplumbağa, balık ve yılanlarda kuduz olmaz. Bunların dışındaki hayvanlarda görülür.

Dünyada 1850’lerden 1990’lara kadar, hastalığı önlemek ve sokakları köpeksizleştirmek için ‘Öldür’ politikası uygulanırken 1990’larda ‘Kısırlaştır ve bulduğun yere bırak’ politikasına geçildi.

Milyonlarca sahipsiz havyvan

Türkiye’de sokaklarda 6,5-10 milyon civarında sahipsiz hayvan olduğu tahmin ediliyor. TBMM Araştırma Komisyonu raporuna göre 2004 ile 2019 arası yerel yönetimler tarafından sahiplendirilen barınak hayvanı sayısı 363 bin 358. Yani sokaklarda yaşayanların ancak yüzde 3’ü sahiplendirilmiş. Sahiplendirilen hayvan sayısının 30 kat fazlası sokaklarda yaşamaya devam etmekte.

Türkiye’de 91 bin 955 hayvan kapasiteli 254 adet hayvan bakımevi var.  922 ilçenin yalnızca 156’sında geçici bakım evi bulunmakta.

İstanbul’da 39 ilçe, Ankara’da 25 ilçe belediyesi var. Bakımevi bulunan toplam ilçe oranı yüzde 20 bile değil. İstanbul’da 500 bin köpeğin, 1,5 milyon kedinin sokaklarda yaşadığı tahmin edilmekte. 

Sağlık Bakanlığı verilerine göre her yıl ortalama 200 binin üzerinde insan kuduz riskli temas nedeniyle sağlık birimlerine başvurmakta. Isırılanların yüzde 40’ı 15 yaş altında.

Köpekler sadece ısırmakla değil hastalık taşıyarak da toplum sağlığını etkiliyor. 2020’de yayınlanan Mikrobiyoloji  bültenine göre Türkiye’de her 150-200 kişiden birisinde kist hidatit görülmekte. Aydın Adnan  Menderes Üniversitesi Veteriner  Fakültesi’nde yapılan bir çalışmada sahipli köpeklerde  görülen Leishmania  oranı yüzde 37. Leishmania, köpeklerden de geçebilen bir hastalık.

Evlerdeki durum da hiç parlak değil

Buna karşılık Türkiye’de yüzde 5 köpek, yüzde 13 kedi olmak üzere yüzde 18-20 oranda pet sahibi hane var. Avrupa’da hanelerin yüzde 38-40, ABD’de yüzde 65- 70’inde bir hayvan bulunmakta.

Alman şirketi Statista’ın 2021 verilerine göre Türkiye’de sahipli 4 milyon 400 bin kedi, 1 milyon 655 bin köpek var. Ayrıca 5 milyon civarında da kuş, balık vs. Ekim 2022 itibariyle sahipli kedi köpeklerin 300 bini mikroçipli. Yani ancak yüzde 5’i. Oysa 2021’de revize edilen Hayvanları Koruma Kanunu, 2022’nin sonuna kadar sahipli tüm kedi ve köpeklerin mikroçiplerinin takılmasını öngörüyor.

Kısırlaştırma ama nasıl?

Kuduz başta olmak üzere zoonoz hastalıkların önlenmesinde sokaklardaki sahipsiz hayvanlara karşı önlem almak şart. Kısırlaştırma, en öncelikli çözüm. Ancak bunun eşzamanlı ve tek merkezden yürütülmesi gerekir, aksi taktirde başarı sağlanamaz. Çünkü bir çift köpekten altı yılda 67 bin köpek üreyebilir ve bir köpek günde 20 km yol kat edebilir. Tek merkezden ve eş zamanlı yapılmadığı sürece, kısırlaştırılan bölgelere, diğer bölgelerden gelen köpekler kısa sürede azalan nüfuslarını tekrar arttırır. Bunun için bir seferberlik gerekir.. 

Veteriner otoritesi

Öte yandan bugün Türkiye’de sahipsiz sokak hayvanları ve onlardan geçebilecek hastalıkları önlemek için en önemli hizmeti sağlayacak veteriner halk sağlığı  otoritesi ne yazık ki yok. Sağlık Bakanlığı bünyesinde Veteriner Halk  Sağlığı  birimi  bulunmuyor. Oysa hayvanlardan  geçecek hastalıklar için ilk ve en iyi savunma hattını veteriner hekimler oluşturur. 

Dahası mevcut haliyle Hayvanları Koruma Kanunu, nüfusu 25 binin altındaki belediyeler ve belediye sınırları dışındaki hayvanlar için hiçbir önlem öngörmüyor.

Hayvan, insanlaştırılıyor

Hayvan davranışları konusunda antropomorfistik bir yaklaşım söz konusu. Yani, hayvan insanlaştırılıyor; ‘Saldırıyorsa, kendisine kötü davranıldığı içindir’ denip özellikle köpeklerin sosyal obligat hayvanlar oldukları ve sahipsiz köpeklerin sürüleşerek diğer canlılara av algısıyla zarar verebileceği reddediliyor. Bu görüşteki hayvan severler ile hayvan sevmeyenler arasında kutuplaşmaya yer vermeksizin, bu sorunların uzman veteriner otoritesi tarafından çözülmesi gerekir. Çünkü köpekler ve diğer sahipsiz sokak hayvanlarından insanlara geçecek ve toplum sağlığını riske atacak pek çok hastalık var. 

Bir evcil hayvanın gerekçesi ne olursa olsun sokağa terk edilmesi de hayvan haklarına ve hayvan refahına aykırı bir tutum ve yasal değil. Sokağa terk edilen hayvanlar bir süre sonra sağlığını ve yaşamını yitirir. Hayvan sahiplenmek sorumluluk gerektirir.

Hayvanları Koruma Kanunu’na göre aslında hayvanlar  sahipsiz değil. Sokaklardaki canlıların bakımevlerinde ihtiyaçlarının giderilerek  barındırılması  ve hayvan koruma gönüllüleri tarafından haklarının gözetilmesi, kanunda  açıkça belirtildiği halde uygulamada yetersizlikler söz konusu.

Özetle, sahipsiz hayvanların kontrol ve takibi, toplumun hayvana yaklaşımı ve onlardan geçecek hastalıklarla ilgili yönetsel, eğitsel ve idari sorunlar var. 

Gerek yerel yönetimlerde, gerekse ilgili bakanlıklar bünyesinde veteriner otoritesi yeniden yapılandırılmadığı sürece kuduzdan uyuza birçok hastalık -köpeklerden insanlara- bulaşmaya devam edecek.  

*Veteriner Hekimler Derneği Genel Başkanı

Kaynak: www.diken.com.tr

Editör: Haber Merkezi